|
Çıkmazın Güzelliği / Turgut Uyar
Sorun: Şiirin, -üstelik insanın kendi
şiirinin- çıkmazda olduğunun bilincine varmaktır. Bu çıkmazın bilincine varmak
biraz da çözmek demektir onu. Şiirimiz, (-) dolayısıyle edebiyatımız, çünkü
ülkemizde edebiyatın, hattâ bazı ölçülerde toplumun birçok sorunları açık
kapalı, şiirde tartışılır, şiirde çözülür yahut çözülmez veya bu sorunlardan
şiirde vazgeçilir. Belki de sağlam düşünce zeminleri kurulmamış bütün ülkelerde
böyledir bu. (-) gerçekten bir çıkmazdadır. Nasıl ki Nâzım sonrasında da, Orhan
Veli sonrasında da çıkmazda idi. Çünkü şiirin çıkmazı, yukarda değindiğimiz
sebepten insanın çıkmazına, toplumun çıkmazına sıkı sıkıya bağlıydı ülkemizde.
(Belki de bir bakıma şiirin görevi hep çıkmazda olmaktır. Rahat işleyen şiir
kuşku vermelidir. Belki yaşanandan geride kalmıştır onun için. Divan şiiri hiç
çıkmaza düşmedi. Hiç değilse Tanzimata kadar düşmedi. Çıkmaza giren insan'la
birlikte sarsıldı ve eskidi. Hece geride kalmayı kabullenerek başladı, onun için
çıkmazda değildi. Sık sık dalgalanan, dalgalanmaları büyük bir toplumda,
toplumu, yaşanandan değil, bir çeşit vocabulaire'den kovalıyordu, sunulmuşu
sözcüklerden izliyordu. Buna boyun eğmişti). Şiir çıkmazda. Şimdiye değin, ne
romanın, ne tiyatronun, ne sinemanın izleyemediği, anlayamadığı bir çıkmazda.
Belki yalnız öykü'nün farkına vardığı bir çıkmaz. Bu çıkmazın en önemli
sebeplerinden biri, şiirin kendi sebep ve sonuçlan (denebilirse bir çeşit
otofaji) ise, öbür nedenleri arasında, toplumsal koşulların, toplumsal
dayanakların değişmesi, yani insanın, insanın alıp verdiklerinin, insan
ilişkilerinin değişmesi ise, önemli bir başkası da: geri, sorumsuz, bilinçsiz,
gelişen insanın, dolayısıyle, şiirin imkânlarına dar gelen, anakronik bir
ortamın ve buna bağlı bir şiir ortamının türemesidir. (Bu ortamın bahse
değmeyecek kadar önemsiz, etkisiz, olduğunu söyleyecekler çıkabilir. Önceleri
biz de böyle düşünüyorduk. Ama şiir kendi başına yaşıyan, soyut bir yaratık
değil. Geldiği sebepler, seslendiği, seslenmek zorunda olduğu yerler var.
Ülkemizde daha bir süre, sözü edilmeye değmeyen şeyleri yılmadan ortaya koymak,
tartışmak zorundayız. Herkes, savaşmaya zorunlu olduğu şeylerin budalaca
çetinliğini bilmek, hesaba katmak zorundadır? Her beğeninin bir ortamı, her
şiirin türünün bir alıcısı vardır. Yapılmakta olanı kimsenin küçümsemeye hakkı
yoktur. Ama budalaca aşk şiirlerinin, budalaca biçim denemelerinin birdenbire
yarattığı ortama ses çıkarmamaya, görmezden gelmeye pek katlanamıyor insan.
Şiir çıkmazdadır. Bütün şiir yazanlara, edebiyat yazanlara hatırlatmak
gerekir: Şiir çıkmazdadır. Çünkü insan çıkmazdadır, sorunlar çıkmazdadır. Toplum
değişiyor, insan değişiyor, insanın yeri değişiyor, insanın ilişkileri ve
sorunları değişiyor. Ülkemizde en azından birtakım kavramlarla yeni yeni
karşılaşıyoruz. Şiirin en azından artık bir avunma, oyalanma değil, bir saptama,
belki bir önerme olduğu anlaşılıyor. İnsan, dolayısıyla şiir değişiyor. Bu
değişme ancak değişmenin ve değişenin, eskimenin ve eskiyenin farkına varmakla
izlenebilir. Bilgi şartı yanında bunları ayırt etmenin asgari baz'ı sağlam bir
duyarlıktır. Yüzyılımızın bütün gereçleri de bunu sağlamaya elverişli üstelik.
1930'un eksik idealizm'i, 1940 realizm'i ve 1950'nin hastalıklı romantizm'i ile
bugünün insanını betimlemek mümkün değil. Evet şiir çıkmazda. Çünkü insan
çıkmazda. Ama bütün sorun bu çıkmazın bilincine varmakta. Şiirin çıkmazda
olmadığını düşünenlerden yana değiliz. Çünkü bu çıkmaz; bilince, bilgiye
uygunluğa, çağdaş şiire ve insana yeni bir imkândır.
Turgut
Uyar (Dönem, Kasım
1963)
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|
|