Ayşe Kadıoğlu Yıldız Şiiri

BEKLE DİYORSUN

Duayla anarım seni yazanı
Gönlüme sevdayı dolduruyorsun
Uykusuz gözlerde sabah ezanı
Kaç şükür namazı kıldırıyorsun

Ruhum zemheride ben yanıyorum
Gördüğüm her güzel sen sanıyorum
Naz ediyorsun ya usanıyorum
Yeşermiş bağımı solduruyorsun

Sensiz nasıl geçer baharım yazım
Mızrabı kırılmış inliyor sazım
Seni çok özledim ey bulunmazım
Aklımı başımdan aldırıyorsun

Gelen her sabaha dem almış çayım
Karanlık ömrüme güneşim ayım
Uzat ellerini ben de tutayım
Öyle bakma bana öldürüyorsun

Yalan baharlara gönlüm dalmadı
Gelip geçilene meyil salmadı
Artık bitsin hasret sabrım kalmadı
Biraz daha bekle bekle diyorsun..


Ayşe Kadıoğlu Yıldız


 

 
 
·         3Elif Yiğit Karlı Samimi, sade bir sevda şiiri..İlk dikkatimi çeken son dörtlüğün sonundaki kafiye uyumsuzluğu oldu..Kıldır - soldur- aldır- öldür - de..İkinci dikkatimi çeken şey ise ilk dörtlük ve diğer dörtlükler arasındaki duygusal çelişki..Kendine yazılan için defalarca şükür namazı kılan, daha ikinci dörtlükte nazdan usanmamalıydı diyorum...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Ayşe Hanımın " duygu " vurgusunu hatırlayınca bir yorumunda aklıma geldi. Bir iki cümle ile olsa da değinirsek bir konuyu daha konuşmuş oluruz.

-" Şiirde duygu "; duygu yoğunluğu, o duyguları yaşatma becerisi ne kadar önemlidir? 
-Tekniği mükemmel olan bir şiir duygu yönünden eksik ise ya da tam değilse ona eksik şiir diyebilir miyiz? 
-Ya da duygu yönü gayet güzel olan bir şiirin diğer eksiklerini es geçebilir miyiz?
·          
Kenan Baran Şiir başından final dörtlüğüne kadar "l" ayağı üzerine kurulmuş ancak final dörtlüğünde "l" ayağını göremiyoruz. Şiirde illa ki aslolan duygudur ancak o duyguyu sunuş şeklimiz de çok önemlidir. Yemek örneğinde olduğu gibi; yemeğin lezzeti önemlidir ama sunuş şekli de göze hitap edince insanın iştahını kabartır. Ben şahsen duygu tam olduğu halde eksiklerin es geçilmesinden yana değilim. Güzeli yakalayan mükemmeli de yakalayabilir. Es geçmemiz onun mükemmele varışını ya da varış zamamını etkiler.

Sayın Elif Yiğit Karlı'yı burada tanıdım ama başından beri dikkat ettiğim bir tavrı çok hoşuma gitti. Kendisi şiirlere bir hikaye gözüyle bakıyor ki doğrusu da budur (bana göre). Yaşanmışlık olsun, zihinsel kurgu olsun her şiirin bir hikayesi vardır/olmalıdır. Sayın Elif Yiğit Karlı bu hikayeyi iyi yakalıyor ve analiz ediyor. Olumlu ifadelerden olumsuza geçiş konusunda kendisine katılıyorum.

Sayın Ayşe Kadıoğlu Yıldız'ı da güzel eserinden ötürü kutluyorum.
·          
Erol Uraz Harika bir şiir. İki yerde fikrimce sorun dikkatimi çekti. Birincisi "Aklımı başımdan aldırıyorsun" burada aklı alan sevgili değil, sanki sevgili, birine emretmişde o da gelmiş aklını başından alıyor anlamı var. Diğer dörtlüklerin son dizelerinde hep sevgili doğrudan fail konumunda oysa. Diğer sorun aslında sorun bile değil ama son dörtlük son dizede "Biraz daha bekle bekle diyorsun.." ikinci "bekle" kelimesinin yerine başka bir kelime tercih edilse daha şık olurdu diye düşünüyorum. Şiiri ilk okuduğum şekliyle, ilk izlenimlerim bunlar.
·          
Salih Erdem “Şiir düşünce ve duygularla değil sözcüklerle yazılır.” (Mallarme)

Şiir her ne kadar kelimelerle yazılsa da ifade edilen duygu ve düşüncelerdir. Kelimeler, duygu ve düşünceleri resmetmede kullanılan bir araçtır. 

Şiiri yazan açısından düşünüldüğünde; aktarılmak istenen duygu, mısralarda şekillenmiş, anlam ve anlatım yönüyle şiiri yazan kendini ifade etme anlamında tatmin olmuşsa, -teknik olarak eksik olsa da- şiir tamamlanmıştır. Nihayetinde şiir onu ortaya çıkaran şairin bir ürünüdür. Zaten son noktayı okuyucu koyacaktır. Bu açıdan baktığımızda duygu ve anlatım yönüyle tam, teknik olarak kusurlu sayılabilecek birçok eserin hâlen dillerde dolandığı unutulmamalıdır. 

Ama şu da bir gerçek ki, insan kelimelerle, kelimelerin kişide yaptığı anlamsal çağrışımlarla düşünür. Okuyucu penceresinden bakıldığında; şairin resmettiği resim ile okuyucunun zihninde canlanan resim örtüşmüyorsa teknik olarak mükemmel olsa bile duygu ve anlatım yönüyle şiir eksik kalmıştır.

Bir de şu soruyu sormalı: “Her şiirde duygular mı ön plandadır?” Ya da: “Şiirlerde sadece duygular mı ifade edilir?” 

Şiirlere bakıldığında yelpazenin çok geniş olduğu görülecektir.

Şiirde arzu edilen, kelimelere diz çöktürerek duygu ve düşüncelerin bir tema dahîlinde kusursuz olarak icra edilmesi. Bu mümkün değilse önceliğin nedir diye sorarsanız; önce duygu, düşünce ve anlam bütünlüğü sonra teknik ayrıntılar.
·          
Erol Uraz Sayın Mehmet Emin hocam. Şairin söylediği şey eğer tam olarak söylemek istediği şeyse, inanıyorum ki duygularını okuyucuya aynıyla aktarabilecektir. Bu çok önemli fikrimce. Bazı şairlerimizin eleştiriye cevap olarak "ben bunu demek istemiştim" demelerini hoş bulmuyorum. Okuyucu şairin ne demek istediğini ancak yazdığı şekliyle bilir, beynini okuyamaz. Teknik mükemmel ama duygu eksikse o şiir bitmemiş bir şiirdir bence. Ruhsuzdur. Duygular güzel ama teknik eksikse, yine fikrrimce olgunlaşmamış bir şiirdir, olgunlaşması beklenmelidir. Eksikler hiç bir zaman es geçilmemeli, şiirin yazıldığı ortam, mekan ve zaman çok önemli böylesi durumlarda, aşığın saz elinde içinden geldiği gibi söylüyorsa burada hatalar kabul edilebilir, oysa elinde kâğıt kalem masa başında yazılıyorsa şiir, bence eksik kabul edilemez. Selam ve saygılarımla.
·          
Salih Erdem …doldur
…kıldır
…soldur
…aldır
…öldür
…de

“Biraz daha bekle bekle diyorsun”

Şiirin ayaklarına bakıldığında son dörtlüğün ayağı göze batıyor. Yeniden düzenlenmeli mi? Evet.

Örneğin; “Biraz daha bekle deyip güldürüyorsun” gibi. 

Elbette bu bir öneri; ben bu ayakları kullanmış olsaydım şiiri “öldürüyorsun” ayağı ile bitirirdim. 

Elif Hanım, Kenan Bey ve Erol Bey’in belirttiği hususları da düşünürsek bu şiir kusursuz mudur? 

Değildir. (En azından hârika bulmadığımı söyleyebilirim.)

O zaman bu şiir değildir diyebilir miyiz? Hayır. 

Her ne kadar eleştiriye açık yerleri olsa da -bence- bu bir şiirdir.
·          
Alpdoğan Akyüz İlk kıtanın üçüncü dizesine takıldım...

"Uykusuz gözlerde sabah ezanı"
(Sabah ezanının gözle algılandığı anlamı çıkıyor bu ifadeden ki ezan sesi kulakla algılanır.)
*Bkz. Anlatım bozukluklarında mantık hatası konusu.
Bu ifade "Sensiz kulağımda sabah ezanı / Kaç şükür namazı kıldırıyorsun" şeklinde düzenlenirse 
daha anlamlı olur diye düşünüyorum.

"Aklımı başımdan aldırıyorsun" 
(Bu dizedeki "aldırıyorsun" ifadesi konusunda Erol Uraz Bey'e katılıyorum.)

"Dem almak" deyiminin sözlük anlamları şunlar:
[1] Nefes almak, soluk almak, solumak.
[2] Dinlenmek.

"Gelen her sabaha dem almış çayım"

Dizeye baktığımızda "dem almak" anlamı 
itibariyle anlatım bozukluğuna yol açmış kullanıldığı yerde.
Burada sanırım şairimiz "demlenmek" anlamında kullanmak istedi ifadeyi ama öyle olunca da,
gelen her sabaha çay demlenmiş oluyor.
Yani "sevgiliye değil de onsuz geçen yalnız sabahlara 
çay demlenmiş oluyor" şeklinde yazarı 
haklı çıkarmak için bir iyimserlik mücadelesi içinde buluyorum kendimi. :)

"Uzat ellerini ben de tutayım"
Bu dizede sanki sevgili olan kişi yazarımızın ellerini tutuyor... "Ben de tutayım" ifadesinden bu anlaşılıyor çünkü. Zaten tutuyorsa niye uzatsın?

Son kıta konusunda Kenan Baran Bey'e katılıyorum.

Genel anlamda duyugu itibariyle güzel bir şiir olsa da, söz sanatlarına 
daha çok ağırlık verilseydi daha 
şık bir şiir olurdu diye düşünüyorum.

Şairimizi kutluyorum... Sürç-i lisan ettiysem affola...

Sevgimle hep...
·          
Şengül Cennet Duayla anarım seni yazanı ……Allah’a şükür ne güzel anlatılmış

Uykusuz gözlerde sabah ezanı …… sabah ezanına dek gözün uyku görmemesi (çok güzel)

Ruhum zemheride ben yanıyorum …… tezat sanatı

Naz ediyorsun ya usanıyorum ……Çok naz aşık usandırır :)

Sensiz nasıl geçer baharım yazım …… baharın, yazım (virgül)

Seni çok özledim ey bulunmazım …… çok hoş
Aklımı başımdan aldırıyorsun …… burada şair aklını kendisi başından alıyor … olabilir 

Gelen her sabaha dem almış çayım …… gün için yapılan umut hazırlığı
Karanlık ömrüme güneşim ayım …. Güneşim, ayım (virgül)
Uzat ellerini ben de tutayım …… Burada vurgu ‘’ben ’’ üzerinde olursa anlam bozukluğu kalmayacaktır … (sen uzat, ben de tutayım)


Gelip geçilene meyil salmadı …..’’ gelip geçenlere’’ olsaydı sanki …
Biraz daha bekle bekle diyorsun…… ayak kafiye bozulmuş 

Genelde çok hoş ve ahenkli ve duygu yoğunluğu olan bir şiir … saygımla
·          
Şengül Cennet ilk okuyuşta duygu bütünlüğü yok gibi görünse de ( hem varlığından dolayı şükür, hem de yokluğundan dolayı kahır var çünkü) bu yokluğun geçici bir hasret olduğu görülüyor ...
·          
Alpdoğan Akyüz "Uzat ellerini ben de tutayım" Burada vurgu "tutayım" kelimesi üzerine kayınca ben de tutmuş olayım gibi bir anlam çıkıyor ama bu da ikinci bir okuyuşu gerektirdiğinden yorucu... Öneri: Uzat ellerini bir dokunayım ("t" harfinin sertliği ortadan kalkıyor...)
·          
Kenan Baran Sayın Erol Uraz bahsettiğiniz aldırıyorsun ayağına ben de takıldım ama şöyle olamaz mı ? Alma işlemini nazıyla ya da özlemiyle yapıyor olamaz mı? Yani nazına ya da özlemine yaptıramaz mı aldırma işini ? Bu şahsi anladığımdır. Yanlış anlamayın lütfen
·          
Şengül Cennet öneriniz güzel Alpdoğan Bey ... ama mümkün olduğunca mısra sonunu değiştirmemeye çalışıyorum ben başka bir şairin şiirinde ... en fazla, aralarda kelime önerisi olabilir ... yorumunuz da çok mantıklı ... ama ikinci okuyuşta anlam toparlanıyor ... yorgunluğa değer bence ...
·          
Erol Uraz Kenan bey, şahsi fikrimdir, şairin söylediği şey, söylemek istediği şey olmalı.
·          
Alpdoğan Akyüz Şairin söylediği şey eğer tam olarak söylemek istediği şeyse, inanıyorum ki duygularını okuyucuya aynıyla aktarabilecektir. Bu çok önemli fikrimce. Bazı şairlerimizin eleştiriye cevap olarak "ben bunu demek istemiştim" demelerini hoş bulmuyorum. Okuyucu şairin ne demek istediğini ancak yazdığı şekliyle bilir, beynini okuyamaz. (Erol Bey, bu yazdıklarınızı şahsım adına alkışlamak istiyorum...)
·          
Şengül Cennet okuyucu da kendi beynine göre okusun o vakit :)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Yani, " ne anlıyorsanız o " mantığı mı Şengül?
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Ya da, " herkes kendi kapasitesince anlar " mı?
·          
Şengül Cennet ben öyle düşünüyorum Mehmet Hocam ... sonuçta şiirleri kendimiz için okuyoruz ... şairin hangi amaçla, hangi duyguyla ya da hangi manâyla yazdığına bakmam ben ... o şiirin bana verdiğine bakarım ...
·          
Salih Erdem Her okuyucu aynı düzeyde mi?
·          
Şengül Cennet o da olur ... :)
·          
Alpdoğan Akyüz Şair, anlatmak istediğini anlatım bozukluğu ile yapıp, sonra da ben bunu anlatmak istedim diye savunmaya geçerse yanlış yoldadır... Ama okuyucunun anladığına da her zaman saygı şart bence...
·          
Yavuz Doğan Şairin anlatabildiği okurun anladığı kadardır.. Şahsımdan bilirim.. Bir yerde şiirim tartışıldı ve inanın, anlattıkları şeyleri dinlerken "kim ülen bu şair?" dedim kendi kendime..
·          
Şengül Cennet değil işte ... çok yaşayın Salih Bey ... her okuyucu aynı düzeyde olmadığına göre benim şiirimde objektif bir duygu ya da manâ çabam gereksiz olur ...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Yani, şair şiirini yazarken " doğru anlaşılma " kaygısı taşımamalı mı? Bu anlamda özene ihtiyacı yok mu?
·          
Alpdoğan Akyüz Kesinlikle özen göstermeli Mehmet Abi... O zaman Yavuz Bey'in dediği gibi olma riski var... :)
·          
Salih Erdem Eskiden beri sorulagelmiştir: “Sanat sanat için mi yoksa sanat toplum için mi?” Yanıtımız sanat sanat içinse tek gayemiz şiir olmalıdır. Doğru mu anlaşılırım, yanlış mı anlaşılırım kaygısı olmamalı.
Çarşamba, 15:22 · Beğen · 2
·          
Şengül Cennet şu müzmin tartışma ; ''sanat sanat için mi, sanat toplum için mi'' ... bence şiir şiir adına yazılmalı ... şairin özel dünyasına ya da okuyucuya göre değil ... belli bir olay ya da olguya yöenlik şiirler için geçerli değil elbette bu ... duygu şiirlerindendir kastım ...
·          
Şengül Cennet aynı anda yazmışız Salih Bey'le ...
·          
Alpdoğan Akyüz Şiirin yolu bir... (Şimdi başka bir tartışma daha çıkar bunu dedim diye... :)
·          
Yavuz Doğan Sevgili kardeşim Alpdoğan.. Ben özen göstermediğim için mi öyle oluyor cidden?
Çarşamba, 15:28 · Beğen · 1
·          
Alpdoğan Akyüz Yok estağfurullah... Seni tenzih ederim Yavuz Kardeşim... Ben özen göstermeyip de yazanlar için dedim onu...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz " Sanat sanat içindir " mantığı rağbet gördü mü sizce Salih Bey?
·          
Elif Yiğit Karlı Şengül Hanım'ın bahsettiği müzmin tartışmanın içinden bakarsak olaya ''şiirin yolu bir..'' diyemeyiz... Sanat için mi ya da toplum için mi sorusuna vereceğimiz cevaba göre şiirin hedef kitlesi değişir..
·          
Şengül Cennet belki şairin açıkça yazmak istemediği bir durum vardır ... belki farklı kavramlarla ya da şifreli kelimelerle anlatmak ister bu duygusunu ... bu urumda '' sen onu öyle yazamazsın'' diyebilir miyiz ? ... ya da muhatabıyla ya da kurgusundaki resimle farklı ifadeler oturtmuştur arasında ?!
·          
Salih Erdem Şiirleri bugüne kadar taşıyan toplumsal hafızamızdır. O hafıza ki benimsediklerini bugüne getirmiştir.
·          
Alpdoğan Akyüz Latife olsun diye yazmıştım o cümleyi ama size katılıyorum Elif Hanım...
·          
Yavuz Doğan Sanatın sanat için yapıldığı yıllarda üretilen eserler, salon eserleri olmanın dışına çıkamamıştır pek. Rönesans Devri eserleri bunun en temel örneğidir. Halktan ayrı, halktan kopuk, halkı avam gören sanat, sanat olmaktan uzak bir oluşumun dışına çıkamaz diye düşünüyorum..
·          
Şengül Cennet ''sanat sanat içindir'' mantığını savunanlar savunadursun, ''sanat toplum içindir'' diyen toplum kendine göre, sanattan alacağını alıyor zaten ... gerisi de unutulmaya mahkum oluyor ...
·          
Alpdoğan Akyüz Bazı hisler vardır ki zamanın sanat anlayışı onları anlatmaya yetmez... Bu durumda yazılanlar anlaşılmayabilir ama gerçek sanatçı budur... Fakat duyguları sırf karmaştırmak adına sanat yaptığını iddia edenler vardır ki bunlara sanatçı demek hiç içimden gelmiyor...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Değiller ki zaten :)))
·          
Alpdoğan Akyüz Aynen değiller...
·          
Zeki Bekar Saygideger hocalarim... Ben sair degilim, siir elestirmeni hic degilim. Ama ciddi bir siir okuyucusuyum. Buradaki yorumlari da ilgiyle takip ediyorum. Hatta cogu zaman "oooo bak bu böyle olmaliymis, yoksa olmuyormus" diyorum kendi kendime. Ama az sonra baska bir yorum geliyor ve az öncekini cürütmek icin gayretler gösteriyor. Bu defa ikilem, üclem, dörtlem......lem yasiyorum. (Sunu da belirteyim ki; 100/100 yararli olan tartismalar ve görüsler paylasiliyor burada)
·          
Şengül Cennet ''kral çıplak'' dedirtmemek için imge curcunasıyla okuyucunun beynini pörtletip, alkışa mecbur eden çok şaheser gördük biz ...
·          
Alpdoğan Akyüz Aynen katılıyorum Şengül Hanım...
·          
Şengül Cennet gönlünüze sağlık Zeki Bey ...
·          
Salih Erdem Edebi sanatların uygulama sahalarından biri de şiirdir. Yerli yerinde ve kararında uygulanırsa şiirde anlam ve anlatımı perçinyelecektir.
·          
Şengül Cennet aslında Mehmet Emin Hoca'mın burada vurgulamak istediği konu sanırım; şiirde objektiflik ve subjektiflik ... bu konuyu daha geniş alalım bence ...
·          
Elif Yiğit Karlı Şengül Hanım'ın ''belki şairin açıkça yazmak istemediği bir durum vardır ... belki farklı kavramlarla ya da şifreli kelimelerle anlatmak ister bu duygusunu ... bu durumda '' sen onu öyle yazamazsın'' diyebilir miyiz ? ... ya da muhatabıyla ya da kurgusundaki resimle farklı ifadeler oturtmuştur arasında ?!'' iletisi aslında benim de en çok bilmek istediklerim arasında..sözkonusu olmuşken tartışmaya açalım..en çok eleştiri aldığım noktalardan biri kapalı ifadelerle yazmam..mısra açıldığında düz cümleye çevrilebilir olmalı mıdır yoksa manası kendi içinde gizli kalabilir mi?
·          
Şengül Cennet harikasınız Filiz Hanım ... sorarken bile ne güzel açıklıyorsunuz anlatmak istediğimi :)
·          
Şengül Cennet şiir eleştirmenleri ya da şiiri yorumlamayı kendine görev edinmiş kişiler için büyük bir sorun teşkil ediyor bu konu ... şiirin subjektif dalgaları yorumu güçleştiriyor ... iddiayı riske atıyor ... biz bu konuya yazan ve okuyan olarak bakıyorsak eğer; ''şair özgürce yazabilmeli ... okuyucu da özgürce okuyabilmeli '' ... diyorum ben ...
·          
Yavuz Doğan Aşıklık geleneğinde bile, şiirler arasına serpiştirilmiş imgeler ve ironik anlatımlar mevcutken; mısra açıldığında düz cümlelere çevrilebilecek şiirler yazmanın, ne şiire, ne şaire ne de okuyucuya bir şey katmayacağı kanaatindeyim..

"Lambada titreyen alev üşüyor." cümlesini ne kadar düz cümleye dökerseniz dökün, o lambadaki alevin üşüme hissiyatını bu kadar güzel anlatamazsınız..
·          
Alpdoğan Akyüz "mısra açıldığında düz cümleye çevrilebilir olmalı mıdır ? " Elif Hanım bir mısra ile örnek verebilir misiniz?
·          
Şengül Cennet çok pardon Elif Hanım ... size sürekli Filiz diyorum ... bu inatla yakında isminizi de değiştitirirm ben :))
·          
Şengül Cennet ya da bu şiirdeki bir mısrayı ele alalım ... ''Gelen her sabaha dem almış çayım'' bu mısraı düz cümleye çevirelim mesela ... ?
·          
Kenan Baran Bazen şairler aynı şiirde birden fazla şeyi de diyebilirler. Bunun örnekleri vardır. Hangi okuyucu o birkaç şeyden hangisini anlarsa odur. Şair herşeyi açıkça söylemek durumunda değildir bana göre. Şiirde biraz giz bırakmak ya da bir maymuncuk anahtarı ve üç kapı sunmak bence hoş olur. Giz her zaman merakları cezbeder. Anlam genişliği o şairin kalitesini de yükseltir kanaatindeyim. Bunu bazı yorumlar üzerine genel olarak söyledim. Bu şiire sadece bağlamayalım bu konuşmamı.
·          
Kenan Baran Şengül Hanım belki yarin gözlerini her sabah içtiği çay ile yad ediyor şair... :)
·          
Şengül Cennet aynen Kenan Bey ... aynı şeyi savunuyoruz aslında :)
·          
Yavuz Doğan "Ruhum zemheride ben yanıyorum" cümlesi çok güzel bir örnektir bence..
·          
Kenan Baran Bu kadar söylüyoruz da bizim şiirimiz masaya yattığında ( ki yatmaya hak kazanacağı da meçhul ) başımıza gelecekler ürkütüyor :))
·          
Elif Yiğit Karlı Alpdoğan Bey'e; Mesela ''Sensiz nasıl geçer baharım yazım'' açık bir mısradır , anlatmak istediği bellidir..Düz cümleye çevrildiğinde 'Baharım da yazım da sensiz geçmez ya da geçirmek istemiyorum '' şeklindedir.Ama Yavuz Bey'in verdiği örnekteki ''Lambada titreyen alev üşüyor''ne kadar izah edilirse edilsin manası kendi içinde saklıdır..
·          
Zeki Bekar Özür dileyerek devam ediyorum... T.V. lerde yapilan bazi tartismalardan sadece bir örnek verecek olursak; 5 tane din görevlisi cikip, "Sakiz cignemek orucu bozar mi?" konusunu tartisiyor.. Programin sonunda bütün izleyiler allak bullak oluyor. 5 din adamindan üstelik ayni dinin mensuplari ayni mezhep ve ayni görüsün savunuculari ama ortaya 20 farkli görüs sürülüyor. Oruc tutmanin cercevesi bellidir. Herkesin kendine göre kendi isine geldigi sekilde kolayliklar yaratmaya calismasi beyhudedir bana göre. Oruc, oruc gibi tutulmalidir.... Buradan siir konusuna gelmek istiyorum izninizle. Siir yazmanin da kurallari bellidir, belirlenmis olan kurallarin disinda yazmak sadece yazan kisinin icini dökmesi, söylemek istediklerini kagida aktarmasidir. Buradaki dostlarimizin pek cogu (Basta ben olmak üzere) Edebiyat egitimi almamis, arastirmacilik özelligi olmayan, siradan insanlariz. (Ve sözüm ona siir yaziyoruz) Bunun icin tecrübeli, konunun uzmani olan egitimcilerimizin yüksek görüslerine ihtiyacimiz var. Hocalarimizin görüsleri birbirine cogunlukla ters düsmek yerine cogunlukla birbirini destekler nitelikte olsa sanirim bizler de hatalarimizi daha kolay anlamis oluruz... sadece -ki- ekinin veya baglacinin bile siirin orasina olmus mu? olmamismi konusunda bircok ayri uzman görüsü olursa bizler ne yapalim bu durumda? Korkarak da olsa nacizane bir karalamami degerli hocalarimin görüslerine sunmak isterim. Biliyorum ki yüzlerce hatalar cikacak :( ama yine de bu medeni cesareti göstermek istiyorum. Bütün katilimcilara en derin saygilarimla.
·          
Şengül Cennet buradaki düz 'cümle'den kastımız; cümle çeşitleri değil ... mısraı sözlük anlamına göre bire bir açıklamayı kastediyoruz sanırım
·          
Elif Yiğit Karlı Sözlük anlamı değil de 'ifade ettiği mana açıkça anlaşılabilir cümle' anlamındaydı.
·          
Alpdoğan Akyüz Dem almak:

[1] Nefes almak, soluk almak, solumak
[2] Dinlenmek.

''Gelen her sabaha dem almış çayım'' Yerine koyuyoruz "dem almak" kelimesinin anlamını:

Gelen her sabaha nefes almış çayım / Gelen her sabaha dinlenmiş çayım / Gelen her sabaha solumuş çayım... (Görüldüğü gibi anlamsızlık deryası...) Bu işte daha önce bahsettiğim şeye örnek... Önce anlatım düzgün olacak ondan sonra beni nasıl anlıyorlar sorusu sorulacak... Bir de şuna açıklık getirmek istiyorum: "Düz cümle" ifadesi yukarıda yapılan tartışmalar için doğru birifade değil. Bilindiği üzere cümleler ögelerinin dizilimine göre: 1) Düz (Kurallı) Cümle 2) Devrik (kuralsız)Cümle 3) Eksiltili Cümle 4) Parantez Cümlesi olarak dört ana gruba ayrılıyor... Elif Hanım'ın kullandığı "Düz cümle" ifadesi anlatılmak istenen konu için yanlış bir ifade. Kendisinin demek istediği daha açık bircümleyle ifade edilmesi sanırım... "Lambada titreyen alev üşüyor" dizeside nitekimbir düz cümle örneği... :)
·          
Şengül Cennet Zeki Bey ... siz kendiniz verdiniz o tv örneğini ... oradaki kişiler kendi alanlarında uzmanlaşmış kişiler ... ki burada da 20 ayrı uzman yorum yapsa yine 20 ayrı görüş çıkacaktır ortaya ... biz amatörce de olsa tartışıyoruz ... biliyoruz ki en son sözü Mehmet Emin Hocamız söyleyecektir zaten ... yanlışımızı kendi üslubuyla üstü kapalı dahi olsa düzeltecektir ... daha önce de belirtmiştim ... akademik cevaplar istesek akademik kaynaklara bakarız olur biter ...
·          
Kenan Baran Bu görüşler uzman görüşü değil ki Sayın Zeki Bekar. Eğer ki sadece uzman görüşü gerekiyorsa ben şahsen ağzımı açmam, açamam. Bunu interaktif bir ders olarak düşünmek lazım. BazenMehmet Emin Türkyılmaz Hocamız üstü kapalı bir şekilde dikkat etmemiz gereken durumu aslında açıklıyor. Şiirdeki olumlu veya olumsuz durumu işaret ediyor. Bu günün ders konusu da aslında o işaret ettiği durum oluyor kanaatindeyim. 

Benim istediğim şudur: Şiirde tüm yorumlar yapılıp yeni şiire geçileceği zaman hocalarımızdan biri ilgili şiirle alakalı iyi ve yanlış yönleri açık bir şekilde ortaya sunarsa dersin verimi daha da artacaktır kanaatindeyim. En azından kişi ya da kişiler eksiklerini ve artılarını daha net anlayabilirler. Tabi bu şahsi fikrim.
·          
Salih Erdem Dikkat ederseniz şiirlerdeki kuralları uzmanlar belirlemez. Uygulama sahasın da yer alan şairler belirler. Binlerce yıl böyle olagelmiştir. Uzmanlar sadece olayı inceler ve bunun bilimsel haritasını çıkarır.
·          
Şengül Cennet işte bu ... fikrime tercüman oldunuz Salih Bey ... şiirin kuralları anayasa gibi oluşturulmuyor evet ... toplum kuralları kendiliğinden oluşuyor ve bunlar da ''etik kurallar'' adı altında toplanıyor ... bunun gibi ...
Salih Erdem Ben buradan Mehmet Emin bey’in 

" Sanat sanat içindir " mantığı rağbet gördü mü sizce Salih Bey?” sorusuna biraz daha geniş cevaplamak istiyorum.

“Siz ne kadar bilirseniz bilin sizin bildiğiniz karşınızdakinin anladığı kadardır!” der
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî

Sanat sanat için mi yoksa sanat toplum için mi? sorusu bana biraz da “tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan çıkar” sorusunda yaşanan karmaşa kadar anlamsız gelir.

Ha sanat, ha şiir!

Şiir şiir için mi yoksa şiir toplum için mi? Sorusu da aynı kapıya çıkıyor. Şiir yazanların kaygısı acaba kim ne der, doğru anlaşılır mıyım olmamalı? Bu kaygılarla yazılırsa yazdığımız ne derece şiir olur?

Elbette şiir şiir için yazılmalı. Ama bu şiirleri kime söyleyeceğiz, aksisedamız nereden gelecek? Bu yansıma toplumun tüm katmanlarından gelsin istiyorsak yaşadığımız toplumu hiçe saymadan şiiri şiir için yazmalıyız. Bu, bazen açık açık, dobra dobra; bazen de dolaylı yollarla, kapalı bir anlatımla olur.

Muhatabımız toplumsa -ki öyledir- onu da hafife almamak gerektiğini, kültürel bir hafızası ve birikimi olduğunu; toplumun değişik katmanlarında sesimizin yankı bulacağını düşünüyorum.
·          
Şengül Cennet bir olaydan ya da olgudan yola çıkıyorsak muhatabımız elbette toplumdur ... ama aşktan, sevgiliden, kuştan, böcekten, kelebekten bahseden bir şiir için toplum normlarının önemi yoktur ... burada şiir; sadece şiir içindir ... ve okuyucu gönlün kelamına misafirdir burada ... ve bildiğiniz gibi; '' MİSAFİR UMDUĞUNU DEĞİL, BULDUĞUNU YER'' ...
Çarşamba, 16:56 · Beğen · 2
·          
Salih Erdem Evet, Şengül hanım, 

Nihayetinde şiir, onu ortaya çıkaran şairin bir ürünüdür, -veya başka bir deyişle- eseridir.
·          
Erol Uraz Salih bey, tavuktan yumurta, yumurtadan civciv..;) çıkar
·          
·          
Erol Uraz Sanaat beğenildiği ve kabul edildiği ölçüde değer bulur, ve bu değer üzerinden gelişir. Tıpkı civcivin yumurtadan çıkıp tavuğa dönüşmesi gibidir. Bu dönüşüm ve süreç bellidir. Resim mağara duvarlarına çizilen şekillerle başladı ama şimdiki yeri bambaşka, kimse de mağara duvarını inkar edemez. O dönemin gerçeği mağara duvarıydı, bu güne kadar gelişti
·          
Nezahat Yıldız Kaya Sevgili arkadasimin siiri bugun masada incelenmeye alinmis . Hayli yogun bir gunun ardindan siiri ve yorumlari takip ettim. Elbette siir yazan herkes
duygu uzerine yazar siirlerini ama es gecemeyecegim bir durum var ki Ayse arkadasim kucuklugunden beri sadece kendi duygulariyla degil, cevresinde ki 
bir cok duygu sirculasyonundan etkilenmis /etkisi altinda kalmistir. 
Simdi de butun bunlari siirlerinde harmanliyor , ictigi cayinda dem aldiriyor. O yonden arkadasimi bu guzel siiriyle , duygulari kutluyorum. Yalniz Afet ablami bir 
onceki masaya yatirilan, siirde soyle bir yorumda bulunmustu. 
Birkac tane siir bir sairi anlatamaz bazen onun icin diger siirlerine, hatta onun yasam hikayesine bakip siiri degerlendirmek gerekir demisti. Ben de ondan yola 
cikarak ayni yorumu hatirlatsam ve ardindan da arkadasimin yazdigi siirleriyle duygu baginin kalin iplerle hatta o ustunde cok durulan demli cayiyla onu icine 
cektigini soylersem insallah anlasilirim. Dem demek bizde cayin onemini, sevgilininde bazen bir cay sekilinde oldugunu dahasi cay ile harmanlanmis bir gonulun
sevgili otagi oldugundan yola cikarak arkadasima siir yolunda basarilar diliyorum..
Hepinizin o guzel yorumlarina tesekkur ediyorum , sizlere basta degerli Mehmet Hocam olmak uzere saygilar sunuyorum .
·          
Salih Erdem Masaya yatırılan bir şiirden yola çıkarak şairi hakkında yargıya varmak doğru olmadığı gibi, ben dahil fikir beyan eden hiçbir arkadaşımın da böyle bir düşüncesi olamaz. 

Konuşulanlar, şiirden yola çıkarak şiirle ilgili konuşulması gereken konularda bir fikir alışverişidir, bilgi paylaşımıdır. Gruba üye olan herkes bundan bir fayda sağlayacaktır. Bu sayede heceyle ilgili yanlışlarımızı, doğrularımızı görecek ve heceye gönül verenler olarak ortak paydalarda bir araya geleceğiz. 

Bu konuları konuşmamıza vesile olan Mehmet Emin Bey'e, bu şiirin sahibi Ayşe Hanım'a ve önceki şiir sahiplerine teşekkür ediyorum.

Ve kendi adıma şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; her yazdığım şiir iyi midir? Kusursuz mudur? Güzel midir? Açık yüreklilikle söylemek gerekirse, HAYIR.

Peki, tanınmış, çok bilinen ve örnek aldığımız şairlerin yazmış olduğu her şiir şiirdir de; iyi midir? Güzel midir? Kusursuz mudur?
·          
Kenan Baran Bana göre hayır. Bence savunma mekanizması oluşturmak yanlış. Ben açıkça konuşmayı severim. Burada yorum yaparken bir çok arkadaşı tanımadan yapıyoruz. Bin şiiri vardır ve sadece masaya yatırılan kusurludur belki de... Ben önümdekini tanırım. Ne güzel bir şiir üzerinden şiirin ya da sanatın merkezine inebiliyoruz. Ben bundan gayet memnunum ve böyle olması gerektiğini düşünüyorum.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz 1)

Doğrusu, söylenen her kelimeyi, yapılan her tesbiti, her bakış açısını, her eleştiriyi ve öneriyi çok ciddiye aldığımı söylemek istiyorum. Sayısal olmayan; matematiksel değerlere oturmayan, verilerle formülleşmeyen sözel anlamdaki her ilim elbette bir kısmı olmamakla birlikte görecelidir bana göre. Bu yüzden her görüşten öğrenilecek çok şey vardır. 
Ben bu işin hocası değilim. Yani elinde cetvelle grupta dolaşan ve ağzından çıkan her sözün kural olduğu bir kimliğe sâhip değilim. Böyle birinin olduğuna da inanmıyorum. Belki bazı arkadaşlardan daha tecrübeli daha çok şiirle vakit geçirdim ama gruptaki arkadaşlarımın istifade ettiği gibi ben de her görüşten istifade ediyor, o görüşlerle bildiklerimi harmanlıyorum. Bazen öyle bir nokta yakalıyorum ki yıllardır doğru bildiğime “ acaba “ ile yaklaşıyor, bazılarını vernelliyor bazılarında da değişiklik yapmaya gidiyorum. 
Şiir yazmakla şiir bilmek ve konuşmak aynı arenada anılsa bile aralarında her zaman aynı parelellik olmayabiliyor. “ Arının yaptığı balı târif edememesi “ de dikkatlerden kaçmamalı, her güzel şiiri yazanın şiir hakkında en güzeli ve en doğruyu konuştuğu üşünülmemeli, iyi ya da hiç şiir yazamayanın şiir hakkında hiçbir şey bilmediği kanısına da varılmamalıdır.
Kısaca, oldum diyenlerin çoğunlukla ham kaldığını ama fikirlere açık olan ve kendini geliştirme yolunda olanların ise her mesafe kat ettiğini biliyorum.

Yorumlara şöyle değinecek olursam;

-Zeki Bekar Beyin dediği keşke olabilse. Bir çok mesele hallolurdu o zaman. Ama nazarî ilimlerde bu pek olmuyor maalesef! İslâm’ın temel kaynağı K.Kerim ve onun izahı olan Hadisler ortada iken İslâmî anlamda yapılan tartışmaların önemli bir kısmında bile ittifak olmamışken şiirde tamamen bir ittifaktan nasıl bahsedebiliriz? Ama asgari müştereklerde birleşmek her zaman mümkündür ve olmalıdır. Şiirde de bu olmuştur, olacaktır zaten.

-Salih Beyin: “ -Siz ne kadar bilirseniz bilin sizin bildiğiniz karşınızdakinin anladığı kadardır!” der
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî “ sözü, anlama ve anlatmadaki dış çerçeveyi en güzel çizmektedir ama bu söze sığınıp bir yanda: “ - Sen anlamıyorsun ben ne yapayım, anlayışın o kadar “ bencilliği ve egosu, diğer yanda ise gerçekten anlamak için çaba sarf etmeyen, şiir okuma alışkanlığı kazanmamış, “ lâf olsun torba dolsun “ mantığıyla boy gösteren kişilerin “ anlaşılmıyor, ne demek istemiş “ sığlığını görüyoruz. Çoğu zaman Yavuz Doğan’ın vurgu yaptığı “ özen “ i sonuna kadar gösterseniz de hastalık ilanına ya da taziyelere “ yüreğine sağlık, çok güzel olmuş “ yorumuyla yeni bir şeyler öğreniyoruz (!)

Çok önceleri başlayan ve bugün devam ettiği gibi yarın da devam edecek olan “ Sanat sanat için mi yoksa toplum için mi “ meselesinde ancak bizler şahsi görüşlerimizi açıklayabiliriz. “ Sanatın sanat için yapıldığı yıllarda üretilen eserler, salon eserleri olmanın dışına çıkamamıştır pek. Rönesans Devri eserleri bunun en temel örneğidir. Halktan ayrı, halktan kopuk, halkı avam gören sanat, sanat olmaktan uzak bir oluşumun dışına çıkamaz “ diyen Yavuz Doğan’ın tesbitinin altına imzamı seve seve atarım. Merkezine insanı oturtmayan hiçbir düşünce ve anlayışın asla ciddi bir karşılık bulamayacağını düşünüyor, insanın olmadığı yerde en kutsal değerlerin; Vatan, din, namus, ezan, bayrak, cennet, cehennem ne anlama geleceğini de doğrusu merak ediyorum. Şiirde, Servet-i Fünun veya Edebiyat-ı Cedide devrinde gördüğümüz sanat sanat içindir anlayışının çok uzun sürmediği ve beklediği olumlu tepkiyi aldığını söylemek çok mümkün mü? Bence değil. Günümüzde, yaşadığı toplumu küçümsemeyi, onlardan ayrı ve farklı olmanın ayrıcalık olduğunu düşünen uçuk bir azınlık var elbette. Bunlara da gereken cevabı yine bu toplum bir şekilde vermektedir.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz 2
Şiir dili, şiirdeki ifade biçimi hep tartışılagelmiştir. Bazı şiir ehli “ bir şiir okuyan dağdaki çobandan üniversite hocasına kadar her kesim rahatlıkla anlamalıdır “ tezini savunurken bir kısmı da “ şiir dilinin konuşma dilinden farklı olması gerektiğini “ savunmuştur. Bazıları “ Türkçe kelimelerden oluşması gerektiğini “ savunurken bazıları da “ lügat karıştırıp bilmediğimiz kelimeleri öğrenmemize vesile olmalıdır “ demiştir.Bütün bunlara son zamanlarda çokça moda olan “ imge “ konusu da eklenince doğrusu çok netleşen ifadelerle açıklık getirmek pek mümkün değil galiba. 
Bir şiiri okurken sözlüğü birkaç defa açmayı anlayabilirim ama her mısrada iki defa açıyorsam ya bende ya şiirde bir sorun var diye düşünürüm. Birbirimize pek tanıdık gelmiyoruz sonucunu çıkarırım. Özellikle Aruz dilinin Arapça ve Osmanlıca ile dokusal uyumu olduğunu; gerek mûsıkî gerekse ahenk itibarıyla o dili daha çok sevip Türkçe ile çok akraba olmadığını savunurum. Aruz dışındaki hecelerin ise dil anlamında Türkçeye ağırlık vermesini ama başka dillerden dilimize yerleşmiş, kullanılma ve anlama yönü itibarıyla sorun teşkil etmeyen kelimelerin de şiirde kullanılabilirliğine, şiiri sözde ağırlaştırmak, farklı yapmak, kültürlü olduğumuzun altını çizmek adına gereksiz kelimelerden kaçınmayı, kullandığımız yabancı kelimelerin de sözlükten rastgele değil de edebî anlamda nasıl kullanıldığını, görünen ve görünmeyen anlamlarıyla hangi anlamı taşıdıklarını ve hangi çağrışımı yaptıklarını bilmenin çok gerekli olduğuna inanırım. Özellikle kafiye yaparken ses uyumunu sağlamak adına “ eşeğe kısa pantolon giydirme “ görselliğine dönüşen alakasız, bilinmeyen kelimeler yerine anlamlı bir kelime ile kafiye hatasını tercih ederim.

“ İmge ” anlamında ise her zaman ayakların yere basmasını, çok uçmamayı hep tercih etmişimdir. Şiirdeki edebî sanatlar mutlaka o şiiri daha kaliteli hâle getirir şüphesiz. Mübalağa bir yönü ile gayet şık dururken bir yönü ile “ avcının, tilki kuyruğunu yirmi kulaçtan öksürükle indirmesi “ gibi güldürmemeli. Özellikle teşbihle birleşen mübalağanın gerek anlam gerekse felsefî yönü ile uçukluktan çok derinlik vermesi gerektiğine inanırım. Medrese âlimlerinden bazıları taassuptan sıyrılamayıp ve edebî anlamda bakmayı beceremeyip “ küfre girdi “ yorumunu yapsa da, “ Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi “ mısraındaki teşbih ve mübalağa bu anlamda en güzel örneklerden biridir bana göre. Bahsedilen “ lambada titreyen alev üşüyor “ ve “ Akrebin kıskacında yoğurdu beni kader “ mısraları da bu anlamda güzel örneklerdir. Elbette şiir düz mantığı zorlayabilir,düz cümlelerden sıyrılabilir ama sanıyorum genel anlamıyla da “anlaşılmazlık “ üzerine bina edilmemelidir.

Şengül Hanım'ın ''belki şairin açıkça yazmak istemediği bir durum vardır ... belki farklı kavramlarla ya da şifreli kelimelerle anlatmak ister bu duygusunu ... bu durumda '' sen onu öyle yazamazsın'' diyebilir miyiz ? Sözüyle Elif Hanım önemli bir konuya değindi. Bunu ben de sık sık gördüm ve düşündüm. Bazen içimizdeki duyguları muhtelif nedenlerden dolayı çok açık olarak ifade etmek istemeyiz. Meselâ, ben bir aşk şiiri yazmak istediğim zaman “ acaba okuyanın aklına ne gelir “ kaygısını, “ elli yaşından sonra bu da olur mu “ sorgusunu, “ evli parklı adama bak, hiç de utanmıyor “ yaftasını çok düşünmüşümdür. Özellikle hanım arkadaşlarımızın bu düşünceyi daha çok taşıdığına inanıyorum. “ Acabalar “ ın sıkıştırdığı bir şiir ne kadar verimli olur? İşte şairin yazma özgürlüğünü burada konuşmalıyız. Elbette toplumsal değerleri ve gerçekleri göz ardı edemeyiz ama bu mengenenin kıskaçları gerçek anlamda edebî ürünler çıkmasına bir engeldir. Bu defa ne yapıyoruz? Kendimize savunma ve manevra alanı oluşturmak için birkaç yoruma açık cümle ya da kelime ile beşeri aşkı ilâhî aşka yaklaştırıp biraz ondan biraz bundan koyarak değişik bir yemek yapmaya çalışıyoruz ki, adını biz bile koyamıyoruz. Ya da Afet Hanım gibi “ bu şiirin benimle bir alakası yoktur, şundan esinlenilmiştir ….“ gibi bir açıklama ile bize yönelecek bakışları veya sözleri bertaraf etmenin yoluna gidiyoruz. Bu doğru değil! Ne yazanın kendini zorda hissetmesi ne okuyanın kelime aralarında akrostiş arar gibi şifre araması ve bundan bir şeyler çıkarması bize bir şey katmaz ve şiiri geliştirmez. Her yazılanın gerçek olması hâlinde cinayet romanı yazanların onlarca defa asılması gerekirdi. Ama bu konuda özellikle hanım arkadaşlar başta olmak üzere benim gibi torun torbaya karışmak üzere olanlara da toplumsal gerçekleri düşünerek biraz müsamaha ile yaklaşmak gerekir kanaatimce.
·          
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Sıramın gelmesi için en sonu bekliyordum ama sabredemedim.biraz sabırsız birazda darlıklı bir insan olduğum için. sadece Mehmet Emin Hocanın her kelimesine harfiyen katılıyorum deyip(katılmamakta mümkün değil zaten)bazı yrumlara cevap vermek için en sonu beklemeye çekileceğim.

·          

Mehmet Emin Türkyılmaz 3
Bu gruba dâvet edilen arkadaşlar rastgele dâvet edilmemiştir arkadaşlar. Bundan sonra edilecek ya da ulaşamadıklarımıza ulaşıp dâvet edeceklerimiz de. Verilen katkılar biraz atmosfer biraz zaman ve yoğunlukla bağlantılı olsa da hepimize her anlamda faydalı olacağını, en azından zararlı olmayacağını düşünüyorum. “ Vasıfsız çoğunluk “ yerine “ arayan, inceleyen,konuşan, soran ve sorgulayan “ iki kişiyi hep tercih etmişimdir. İnanıyorum ki bu düşünceme kızmıyorsunuzdur. Zaman olacak sert tartışmalarımız da olacak saygı çerçevesinde. Zaman olacak anlaşamayacağız. Ama akıllarda şu kalırsa asla burada harcanan zamanı boşa geçmiş saymayacağız. 

“ AMAÇ ŞİİRDİ ! “

Bu yolda mesafe almak elbette çok önemli. Ama alamasak bile en azından gerilememek ve bu yolda olmak da çok önemsiz değil değil mi?

Şiire dönersek eğer;

“ Duayla anarım seni yazanı”

Alpdoğan Beyin düşüncesine ben de katılıyorum. Buradaki “yazan “ sıradan bir yazan olmadığına göre büyük harfle başlaması gerekmez mi? Bence öyle. Ama dil konusunu bizden iyi bilen öğretmenlerimiz ( Hilmi Bey, Yavuz Bey, Nebiha Hanım, Şengül Hanım ) bizi aydınlatırsa çok iyi olur. Bir uyarı gruptaki diğer arkadaşların kendilerini düzeltmesini sağlar.

Elif hanımın dediği “ diyorsun “ daki zafiyete bende katılıyorum. Kafiye anlamında çok göze batmasa da orası sıkıntılı. Final mısraı tercihi hepimize göre farklı olabilir elbette. Şiiri yazanın üzerinde düşündüğü ve karar verdiği tercihi elbette en doğrusudur. Hepinizin alternatifleri olabilir ve olmalıdır da. Ama Ayşe kadıoğlul biz, biz Ayşe Kadıoğlu değiliz. Şiirin giriş ve final bölümleri en çok dikkat çeken yerler olduğu için en vurgulusunu koymanın yolları aralanmalıdır elbette.

Mehmet Nacar Ağabeyim bana çok katılmasa da şiirde tekrarlara çok sıcak bakmıyorum.“ Sen / seni “ kullanımlarını olabildiğince azaltmak, en azından şahıs ekleriyle aynı mısrada olmamasını sağlamak daha iyi olurdu diye düşünüyorum. 

“ Biraz daha bekle bekle diyorsun..” daki iki “bekle” ye vurgu anlamında bakıldığında değişmemesi daha doğru gibi de duruyor. Vurguyu ihmal etmemek gerekir ki, özellikle final mısrası için eğer tercih “ diyorsun “ ise bana göre doğrudur. 

“ Gelip geçilene meyil salmadı “
Meyil verilir mi, edilir mi, salınır mı diye düşünüldüğünde “ vermenin “ daha yavan kaldığı akla geliyor sanki. Özellikle alışılagelmiş kullanımlar adına.

“Gelen her sabaha dem almış çayım

Bu mısra üzerinde kendi bakışımla düşündüğümde;

Gelen her sabahı dem almış çayım
Gelen her sabahtan dem almış çayım
Gelen her sabahı demlemiş çayım
….
Gibi değişiklikle içteki en doğru ifadeyi ancak şairinin bildiği anlam düşünülebilir.

Hemen alttaki;
“ Karanlık ömrüme güneşim ayım “ mısraını üsttekinden ayrı bir mısra olarak düşünüldüğünde bir hitap olarak anlayabiliriz ama biraz boşlukta kalıyor sanki. Devamlılık ve süreklilik kalite adına önemsenirse daha şık olur.

Genel anlamda, duygu yönü başta olmak üzere sesiyle de dikkat çeken, elbette “ şurası şöyle olsaydı “ denilebilecek hatta şairinin de bunu bugün düşünebileceği yerleri olan bir şiirdi. 

Her şiirin olduğu gibi!

·          
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Liseyi Rize de bitirdim. Zaten lise mezunuyum. Çok istememe ve dersleriminde çok iyi olmasına rağmen devam edemedim.Kısmet olmayınca olmuyor işte.Şimdi bunu niye yazdım?Bütün hocalarımız aynı yöredendi ve ne dilbilgisine dikkat ederdik nede şiğveye. öyle de güzel olurduki:)Günün birinde yöreden olmayan bir hoca geldi.Hemde edebiyat dersine.Edebiyat dersi en iyi olan kim diye sordu, beni gösterdi çocuklar.Hocayla biraz ders alış verişinde bulunduk.Hoca baktı imla sıfır. dedi;En iyisi buysa kötüsü nasıl.Hatta hiç unutmam, saygıyla anıyorum. Hoca birgün gerçekten ağlamıştı.Biz konuştukça şaşırıyor tepkisini dile getiriyor. onun şaşırması bizim garibimize gidiyor ve gülüyoruz.Her neyse yorumları okurken o günler aklıma gelsi sınıftaki kadar olmasada gülümsedim.Ha ciddiye almadığımdanmı haşa.Gayet ciddi ve ilgiyle okudum.Anlatmak istediğim gerçek bir edebiyat eğitimi almamış olmamız.Siz hocalarımızın yanında gerçekten cahiliz.
Şimdii,,,sen ne olursan ol.Kendini ne görürsen gör.Benim gözümde, benim seni gördüğüm kadarsın.Ben ne görüyorsam bende o sun.Ve ekliyorum;Ben neyi kendimce nekadar anlatırsam anlatayım sen ne anlıyorsan o dur.Yorumları okdum. Ben aslında öyle demek istemiştim böyle demek istemiştim demeyeceğim.Ben ne demek istediğimi zaten yazmışım.Yazdığım neyse onu demek istemişim.Ha bundan sen ne anladın?Sen neyi nekadar anlamışsan sana göre anlatmak istediğim odur.Olumlu veya olumsuzluğuyla..Yalnız iki yerde sesli güldüm.'Uykusuz gözlerde sabah ezanı' daha nasıl açık anlatılır ki?sabah ezanına kadar uyunmadığı açık değilmi?bu nasıl kulakla algılanacak?Ya ben çok usta değilim anlamadım yada anlatamadım.her neyse.Bu arada Şengül hanıma çok teşekkür ederim okadar güzel açıklamış ki şu an aynı şeyleri yazardım.Demekki o kadarda anlaşılmaz değil. anlayabilenler de var.Gelelim sesli güldüğüm ikinci yere Arkadaşın biri diyroki;'bu şiir kusursuz mudur?
Değildir. (En azından hârika bulmadığımı söyleyebilirim.)
O zaman bu şiir değildir diyebilir miyiz? Hayır. 
Her ne kadar eleştiriye açık yerleri olsa da -bence- bu bir şiirdir.'Teşekkür ederim lütfettiniz....
'O zaman bu şiir değildir diyebilir miyiz? ' Ey bu soruya ne deyim emi.şiiri bu soruyla okadar basit hale getirdinizki.bulduğunuzda son ayak kusuru..
Tabiiki şiirin kusurları var ve onu tartışıyoruz ama hiç bir şiire şiirmidir değilmidir sorgusu böyle getirmemeli bence.
Kesinlikle alındığımı sanmayın. Her türlü eleştiriye sonuna kadar açığım.Ama yorum yazanda yorumuna cavaba alınmasın lütfen.Sadece seviye düşmesin yeter.(Burda bir seviyesizlik yok)ben buna güldüm mesela 
Birde şükür noktası var ona da kısaca değineyim...Keşke karşı taraf gönlüme yazdığı için Yaradana defalarca şükrettiğimi bilsede naz etmese. ama nerde...
Evet son ayak sıkıntılı olduğunu bende biliyorum.ama olur gibi da geldi bana yada yazdım oldu işte.(bu şakaydı)Hocalarımızdan özellikle istiyorum herkes hem fikirmi son ayağın uygun olmadığına... ya da nekadar olduğuna....
·          
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Şiirle alakası olmadığı halde dikkatımı çeken çok önemli birşey. şiirler genelde iki gün asılı kalıyor panoda.Bu zaman zarfınsa yorum yapmayıp ertesi gün başka bir şiir hakkında konuşurken bir gün öncekine yorum yapmak. Bu sayfadaki şiiri önemsememekmi oluyor yada nekadar uygun oluyor diye sadece soruyorum.Bana ters de.... her işi kuralıyla yapmayı severim. mesela espri benim hayat anlayışım, yaşam tarzım (herkesle yapmasam da)burda çok yerde espiri yapasım var ama gayrı ciddi bir görünüm sergilemekten korktuğum için yapamadım...
Ben bir husus daha önemle dile getireceğim. Her zaman belirttiğim gibi önce duygu diyorum.Ha bunu şiirlerimde nekadar yansıtabildim,ya da yansıtabildimmi okuyucu karar verir. yansıtamayabilirm de iddiali değilim.Ben okuduğum şiirde şiir beni alıp yaşadığı yerlere götürecek yada ben bir şeyler bulup bir yerlere gideceğim ha gidemedimmi ozaman lezzeti alacağım.Bu demek değildirki yapısı tekniği önemli değil tabiiki her şeyi yerindeyse çok da iyidir.Ama önce duygu olacak diyorum. Çünkü yapı teknik .çalışmakla yada öğrenmekle olacak bir şey. mesela bu gruptaki hocalarımızdan ne kadar çok şey öğrendik öyle değil mi? bir insana duygulu olmayı öğretebilir yada duyguyu verdirebilirmisiniz.?
·          
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Son olarak Mehmet Emin Hocaya ve bu işe vesile olanlara çok teşekkür. ben kendi adıma çok şeyler öğrendiğime inanıyorum.Birde benim imla hatalarım hep olmuş çok dikkat etmeme rağmen hep de olacak galiba. Gayet rahatlıkla bana hatırlatırsanız çok memnun olrum. Hepinize selam ve saygılarımla....
·          
Salih Erdem Ayşe Hanım, amacım ne sizi üzmek ne de şiiri bu kadar basite indirgemek. Tarafınızdan bölge algılanmış ise hakkınızı helâl edin. 

“Bahsi geçen yorumda:

“Biraz daha bekle bekle diyorsun”
Şiirin ayaklarına bakıldığında son dörtlüğün ayağı göze batıyor. Yeniden düzenlenmeli mi? Evet.

Örneğin; “Biraz daha bekle deyip güldürüyorsun” gibi. 

Elbette bu bir öneri; ben bu ayakları kullanmış olsaydım şiiri “öldürüyorsun” ayağı ile bitirirdim. 

ELİF HANIM, KENAN BEY VE EROL BEY’İN BELİRTTİĞİ HUSUSLARI DA DÜŞÜNÜRSEK BU ŞİİR KUSURSUZ MUDUR? 

Değildir. (En azından hârika bulmadığımı söyleyebilirim.)

O zaman bu şiir değildir diyebilir miyiz? Hayır. 

Her ne kadar eleştiriye açık yerleri olsa da -bence- bu bir şiirdir.
demişim.

Başka bir yorumumda da:

“Ve kendi adıma şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; her yazdığım şiir iyi midir? Kusursuz mudur? Güzel midir? Açık yüreklilikle söylemek gerekirse, HAYIR.

Peki, tanınmış, çok bilinen ve örnek aldığımız şairlerin yazmış olduğu her şiir şiirdir de; iyi midir? Güzel midir? Kusursuz mudur?

kendime pay biçmişim.

Selamlar.
·          
Şengül Cennet kendinizi çok tatlı bir şekilde ifade ettiniz Ayşe Hanım ... ben lise ile üniversite tahsili arasında fazla bir fark görmem ... bir üst seviyesi master ve doktoradır ancak ... üniversite mezunu birisinin geldiği düzeye bir lise mezunu da gayet tabi gelebilir kendini geliştirerek ... espri konusunda ben de sizin gibi muzdaribim ... bazen kendimi zor tutuyorum bir nükte patlatmamak için ... ama sonra, öğretmenin sopasından değil ama sınıfın topluca çığırından çıkmasından korkarak susuyorum :))
·          
Şengül Cennet “ Duayla anarım seni yazanı”

bence burada imlâ nüansı şairin inisiyatifine kalmıştır ... çünkü örneğin ben, buradaki gizemi çok sevdim ... ''Yazan'ı'' olsaydı doğrudan bir belirtme olacaktı ve o gizem kalkacaktı ... bence ikisi de olur ...bir başka açı da; sadece ''yazan'' kelimesi kullanılsaydı büyük harfle yazılması zaruri olurdu ... ama ''seni yazanı'' olunca sınırlar yumuşadı gibi...
·          
Şengül Cennet Salih Bey'in yorumunda ben de Ayşe Hanım'ı üzecek bir nokta göremedim ... bu yanlış anlama Ayşe Hanım'ın hassaslığından kaynaklandı bence ... ki bu kadar hassas olmasa zaten böylesine duygu yüklü şiirler yazamazdı ...
·        
Mehmet Emin Türkyılmaz 4
“ Duygu ” konusunu atlamamı arkadaşlarım ihmal ya da önemsemememe değil de yaşlılığıma versinler.

Bir şiirin hemen hemen olmazsa olmazıdır duygu bana göre!
En mükemmel robotu yapabiliriz. Ona herşeyi öğretebilir, insanların beceremedikleri ya da çok zor yaptıkları şeyleri yaptırabiliriz. Ama o teknoloji harikasını güldüremez ve ağlatamayız. Velev ki yüz hatlarına o özelliği versek bile zamanlamasını yaptıramayız…

Duygu, insani bir melekedir!

Duygusuz bir şiir hissettirmeyen, alıp götürmeyen, bir yanımıza dokunmayan, kendimizden bir şey bulamadığımız şiirdir galiba. Yani yavandır, yani tatsız tuzsuzdur, yani eksiktir.

Peki, “ benim içimden böyle geldi, böyle yazdım, bunlar benim duygularım, duygularımı tartıştırmam “ demek eksik ve hatalı olan bir şiir için mazeret midir? Elbette değildir.
Kimin içinden ne geldiği, neden geldiği, nasıl geldiği ya da gelmediği kimseyi ilgilendirmez. Ne var ki onu nasıl ifade ettiği önemlidir ki zaten şiir odur. 
Bana göre iyi şiirin bir târifi de şairin hissettiklerini az ya da çok okuyucuya hissettiren şiirdir. 
Zaten akılda da hep bu özellikliler kalır!
·          
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Salih Bey asla üzülmedim.neresi yanlış neresi doğru tartışıyoruz. Ben sadece bir yere yaparken öbür yeri yıkmayalım. yanı yorumlardada yanlışlıklar olabiliyor diyorum. Kesinlikle üzülmedim. Hatta öğretici her bilgi için herkese çok teşekkürler.yorum yazmayıp dışardan takip edenden en kötü yorum daha iyidir. İnsanın kendi şiiri masaya yattığı zaman anlıyor bunu.Hiç değilse insan bir geçmiş olsun bekler:)))Her neyse sonuçda bilinçli insanların dediği söylediği herşey değerlidir benim gözümde.iki uyak alta alta yazıp ertesi gün kendini Necip Fazil zanneden insanlar yok aramızda....Ben çok şiir olmayan şiirlerin havalara çıktığını dışardan gözledim.Sadece bu şiir için demiyorum açıkça söylüyorum hatalarımın bana söylenmesinden yanayım...Çünkü ciddi ciddi şiir yazmak istıyorum...
·          
Şengül Cennet Necip Fazıl'ın ve Abdurrahim Karakoç'un şiirleri arasında da öyle çok hatalar, öyle çok okunmaya değmeyecek şiirler var ki ... ama şiir adına öyle büyük adımlar atmışlar ki ... bir...Daha Fazlasını Gör
·          
Hilmi Yazgi Fazıl Hüsnü Dağlarca der ki;
“İnsan kendinden kopara kopara şiir yazar ”
kendinden koparmak ne kadar güzel bir ifade, yazarına müthiş bir acı verir.
o duyguyu okur hissediyorsa şiirin ufak tefek pürüzleri şahsım adına hep geri planda kalmıştır.
şiire ilk bakış açım hep bu minvaldedir.
Hepimizin üzerinde fazla kendimizi yormadan anlık duyguları kaleme aldığımız şiirler olmuştur mutlaka
zaten hiç kimse de öyle bir zaman gelip bu şiirimizin bir neşter masasına yatırılacağının hesabını yapmamıştır.
şiir değerlendirmesi yapan yazın arkadaşlarımızın her yönüyle şairinin hissiyatını incitmeden şiire yaklaşması ve yukardaki belirttiğim hususu dikkate alması arzumdur.

zamanım elverdiğince sayfaya eklenen tüm şiirleri görüşlerinizi okumaya gayret ediyorum. samimiyetle ifade ediyorum ki; yazılan her görüşe değer veriyorum çünkü onlar düşüncelerimin yön ve yumuşamasına vesile oluyor.

daim saygı ile...

Formun Altı

 







Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok




Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
2.5.2024 04:52:38
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.