|
Zehra Ö. Yılmaz Şiiri
AĞLIYORMUŞ BİRTANEM
Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
uzadıkça toplayıp bağlıyormuş bir tanem!
Dağılmış da dimağı çıkmaz yollara sapmış,
Resimlerime dalıp ağlıyormuş bir tanem!
Papatyadan fal tutup gelmemi diliyormuş,
Aslında fallar yalan, onu da biliyormuş,
Yâdigâr mendilime yaşını siliyormuş,
Her seherden gam alıp ağlıyormuş bir tanem!
Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak,
Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak,
Közden artan kül kalıp ağlıyormuş bir tanem!
Ağarmış saçlarına sebeb beni sayarak,
Sarhoş gecelerinden güne yorgun ayarak,
Bir gün özlem bitecek hevesinden cayarak,
Hüzzam şarkılar çalıp ağlıyormuş bir tanem!
Ziyaretgâh eylemiş ayrıldığımız yeri,
Gece gündüz beklemiş gelirim diye geri,
Başı yastık bilmemiş ta ki o günden beri,
Ah ile sitem salıp ağlıyormuş bir tanem!
Bilmiyor ki sevdiğim, çoktan can verdi Aslı,
Sana hasretli gitti yattığı mezar yaslı!
Doymadık aşkımıza, tez bitti vuslat faslı,
Yaşamaktan bunalıp ağlıyormuş bir tanem!
Zehra Ö. Yılmaz
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Ayakları " ağlıyormuş
.." la, bir üst mısraı " bilmiyor ki... " ile kurduktan sonra
" Sana hasretli gitti yattığı mezar yaslı! " daki " sana"
zaman açısından uygun muydu?
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz " uzadıkça toplayıp
bağlıyormuş bir tanem! " mısraının kafiyesinde " ( toplayıp ) sizce
bir sorun var mı?
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz 3. ve 4. kıt'alardaki kafiyelerin
başlangıç ve bitiş olarak birbirlerine yakın olması olumlu mu, olumsuz mu?
·
Afet Kırat 1- uzadıkça- Uzadıkça ( büyük harfle başlamayı unutmuş)
2- âlevlenip- alevlenip
3-sebeb – sebep ( kelimenin aslı sebeptir ( en azından yeni imla
kılavuzunda) ek gelince yumuşar son harf. Sebebi)
4- Dağılmış da dimağı çıkmaz yollara sapmış “da” eki hece kaygısından
eklenmiş gibi dağılmış dimağıyla diyebilirdi.
5- 3. Ve4. Dörtlüklerdeki kafiyelerin alt alta yakın olması hoş durmamış,
kullanılıyorsa bile araya başka dörtlük konulabilirmiş. Sanarak, kanarak,
yanarak ve sayarak, ayarak, cayarak…
6- aymak, kendine gelmek, aklı başına gelmek anlamında halk dilinde
kullanılır. Sarhoş gecelerinden güne yorgun ayarak, bana biraz anlamsız gibi
geldi.
7- Başı yastık bilmemiş ta ki o günden beri, şiirde çok gerekli değilse
kısa kelime ve ekler kullanılmamalıdır. Gittim günden beri daha hoş olurdu
düşüncesindeyim.
8- Ah ile sitem salıp ağlıyormuş bir tanem!
ile genellikle önündeki kelimeyle birlikte söylenir, sesli okunduğu zamanda
“ahile” gibi okunuyor. “Ah diye” daha anlaşılır olurdu.
9- Sana hasretli gitti yattığı mezar yaslı!
Sana hasretle gitti daha düzgün olmaz mıydı?
Bu şiir güne gelmişti, bunları o zaman da görmüştüm ama sadece “bir tanene
acıdım” demek zorunda kaldım.
·
Elif Yiğit Karlı İlk dörtlükte
''ağlıyormuş'' ve ''bağlıyormuş'' kelimeleri arasında kafiye yapıldığı için
sorun yok..Ama zaman konusunda son dörtlükte 'mişli' değil 'dili' geçmiş zaman
kullanılmış..Uygun değil..
·
·
Afet Kırat şiirin başından sonuna kadar kendisi için ağlayan birisinden
bahsediyor ve büyük ihtimalle başkalarından aldığı duyum olduğu için miş eki
kullanmış. ancak son dörtlükte kendinden bahsettiği için "miş" ekini
kullanmasına gerek yok diye düşünüyorum.
·
·
·
Afet Kırat o zaman ağlıyormuş bir tanem değil ağlamışsın bir tanem diye bütün
ayakları değiştirmesi gerekir
·
Afet Kırat o zaman da 2. dörtlük uymuyor, bence böyle de olabilir bütünlüğü
sağlamak için yine baştakini anlatması yani
·
·
Melahat Demir Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
...uzadıkça toplayıp bağlıyormuş bir tanem! (Hasret zincirini kolye
yaptık,zaman uzadı.
Bir türlü vuslat gelmiyor,zamanı üçe ,beşe katladık....elimize sığmadı.
Halı gibi sarmaladık ortasını da bağladık...Daha ilk baştan düğüm
atılmış.Maşuğa ulaşmak için başka yollar denenmemiş,olmayacak diye kestirip
atmış
.Ne hazin bir durum.Artık dere gibi çağlasa,fokur fokur
kaynasa....nafile.Zaten kendisi istemiyor.)
Finale ulaşmış.Ben daha bir şey yazmıyorum.Sizlere kolay gelsin.:)
·
·
·
Melahat Demir Hocam,şaire hanım sonda söylemesi gerekeni başta söylemiş.Divân
edebiyatı şairleri kavuşmayı pek istemez.Bu şaire hanım da öyle düşünmüş.O
nedenle diğer kısımlar bu düşünce etrafında cereyan edecektir.
·
·
Afet Kırat Konuyla alakası yok da aklıma gelmişken söyleyeyim. Bu gurubun
açılması gerçekten benim için yararlı oldu. Önceden sadece şiirlerin teknik yanına
bakıyor hata varsa fazla ilgilenmiyor irdelemiyordum. Burada daha çok
irdelemeyi öğreniyorum. Yazacağım şiirlere de çok faydası olacağına inanıyorum.
Ama burada öğrendiklerimi sitelerde kullanmamı istemeyin benden, artık
insanları kızdırmaktan usandım. Yine orta halli giderim en azından kendime
güvenim gelene kadar.
·
Melahat Demir Şairin yorumu içten oluyor.Ben de çok yüreğinize sağlık dedim bir
zamanlar.....mecburen.Fakat kişi bir zaman sonra aslına dönüyor.Kimseye
kastımız yok sevgiden başka.Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var.İnşallah
sonuna kadar devam ettiririz.
·
Ayhan Çoban yorumları okumadan şiire baktım ve bana göre 3. ve 4. kıtalarda kafiyede
-arak- eki her iki kıtada da kullanıldığından gözüme çok hoş görünmedi.
·
Salih Erdem Dize sonlarında kullanılan virgüller gereksiz
“Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak, / …alevlenip…
Közden artan kül kalıp ağlıyormuş bir tanem!”
“Közden artan kül kalıp” ifadesinde anlamca bir zorlama var.
“…kül olup ağlıyormuş bir tanem” gibi bir ifade kullanılabilir.
Şiirin 3. ve 4. kıtalarında “…arak” sesleri göze batıyor
“Başı yastık bilmemiş ta ki o günden beri,”
Bu mısrada “ta ki” yanlış kullanılmış. Ta ki: yeter ki, sonunda,
anlamındadır.
Sadece “ta” kullanılmalı ve dize buna göre yeniden düzenlenmeli.
“Başı yastık bilmemiş ta o zamandan beri” şeklinde olabilir.
“Bilmiyor ki sevdiğim, çoktan can verdi Aslı,
Sana hasretli gitti yattığı mezar yaslı!
Doymadık aşkımıza, tez bitti vuslat faslı,
Yaşamaktan bunalıp ağlıyormuş bir tanem!”
Son kıta ikinci dize elden geçirilmeli. “Sana” kelimesi burada anlatımı
bozuyor.
“Bilmiyor ki sevdiğim, çoktan can verdi Aslı,
Hasrete kurban oldu yattığı mezar yaslı”
Veya
“Bilmiyor ki sevdiğim, çoktan can verdi Aslı,
Aşkına kurban oldu yattığı mezar yaslı”
ve son kıtanın 3. Dizesi de buna bağlı olarak elden geçirilebilir.
·
Melahat Demir Şiirin ilk iki mısrası beni derinden etkiledi.Sazıma gözü ilişti.Biz
de biraz çaldık.Şaire hanım'a teşekkür ediyorum.
·
Şengül Cennet ben fazla hata bulamadım şiirde ... genelde çok beğendim ... ama bu
bahaneyle ayaklar konusunda fikrimi belirtmek isterim: ben 1 kelimeden fazla
ayakları yakıştırmıyorum şiire... şiiri basitleştiriyor, okuyuşu yoruyor ve
sıkıyor... illâki birden fazla kelime kullanılacaksa da mısra sayısı 5 ya da
6'ya çıkarılmalı ki bu açık kapansın ... saygılarımla ...
·
·
Afet Kırat Özellikle dörtlüklerle yazılan şiirlerde redifleriyle beraber
kullanılan ayaklardan bahsediyor. Aynı kelimelerin tekrarı her dörtlük sonunda
bile olsa okurken usandırıyor, bu konuda benim de şikayetim olduğu için sorunuz
bana olmasa da cevap verme, ya da destek verme gereği duyuyorum. Belki şahsi
düşüncemdir, uyulmak zorunda değil ama ayaklı şiirleri de yazarken ve okurken
sıkılıyorum. Genellikle değişik kafiyelerle şiiri monotonluk havasından
kurtarmaya çalışıyorum. Sanırım Şengül Hanımın da söylemek istediği buydu.
·
·
·
Şengül Cennet teşekkür ederim Afet Hanım ... çok güzel anlattınız :)
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Estağfirullah....Konu gelmişken
ayak konusuna bir değinmekte fayda var galiba.
Âşıklık geleneğinde, ayak sözü ile, dörtlüklerin son mısralarındaki
kafiye
kastedilir. Bu kafiye ise, genellikle ilk dörtlüğün ikinci mısraında
başlatılır. Şiiri meydana getiren dörtlüklerin ilk üç mısraları kendi
aralarında kafiyelenirler.
Halbuki ayak, bunlardan bağımsız olarak dördüncü mısralar arasında bir
kafiye bütünlüğünü arz etmek durumundadır. Bir başka deyişle, âşık şiirleri iki
çeşit kafiye sistemi ile vücuda getirilir. Birincisi; dörtlüklerde, ilk üç
mısrada oluşturulan kafiyeler; ikincisi ise, dörtlüklerin son mısraında ses
birliği sağlama esasına dayalı olarak meydana getirilen kafiyeler. Bunlardan
ilkine kafiye veya
uyak, ikincisine yani dörtlüklerin son mısralarında oluşturulan kafiyelere
ise ayak denir.
Âşık şiirinde ayaklar, belirli fonksiyonları icra ederler. Bunları
şöyle
sıralayabiliriz:
1. Şiirin şekillenmesinde belirleyicilik vasfı vardır.
2. Bünyesinde ortak sesler bulundurmalarından dolayı şiirde ahenk
sağlarlar.
3. Gerek ait olduğu dörtlükteki mısralar arasında gerekse şiirin
tamamında dörtlükler arasında ilişki sergileyerek konu ve anlam
bütünlüğünün oluşmasına yardımcı olurlar.
4. Karşılaşmalarda âşıkların sanat güçlerini sergilemesinde etkin rol
oynarlar.
5. Şiirin sazla söylendiğinde, işlenen konuyla bağlantılı olarak yeni
ezgilerin ve tavırların oluşmasını sağlarlar.
..................................
(Yrd. Doç. Dr. Doğan KAYA)
·
Şengül Cennet hatta bazı şiirlerde 4. mısra komple redif oluyor (ki artık buna
redif de denir mi bilmiyorum çünkü redif kafiyeden sonra gelir ... bu tür
mısralarda kafiye de yok )... a-a-a- x gibi 3 mısralık kafiye ile şiir
geçiştiriliyor ... böyle tam mısra redifi ben de kullandım ama mısra sayısını
6'ya çıkararak ...
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Burada şunu konuşmak da mümkün: -
7+7 genellikle âşık geleneğinin çok kullandığı bir tür değil. Bu ölçüyü ayaklı
yapmak mı iyi yoksa ayaksız mı?
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Komple redif olanların nakarat
özelliği var. Çoğunlukla nakarat özellikleri besteler için daha çok
kullanılıyor.
·
Afet Kırat aşıklık geleneğinde ayaklı şiirler tercih ediliyor, ama 7+7 heceli
şiirlerde ayak zorunluluğu yok, en azından bu türlerde ayak kalkmış olsa şiir
daha çok ilgi ve beğeni görür düşüncesindeyim
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Yani şöyle düşünülebilir mi?
Kemençe Karadeniz bölgesinde horonun vazgeçilmezidir. Çok da güzel bir sesi
vardır ( Tâbiri câizse - ölüyü bile oynatır - derler)
Acaba bir Ankara misket için, ya da zeybek için aynı ahengi verir mi?
·
Melahat Demir Tercih meselesi hocam.Ben kemençeyi arabeks türünde dinledim çok
güzeldi.
·
·
Afet Kırat hepsinin değişik lezzeti güzelliği vardır Mehmet bey, kimi baklavayı
sever tercih eder kimi Hamsiköy sütlacını. kimsenin tercihine karışamayız
sadece kendi sevdiklerimizi söyledik
·
Melahat Demir Bulgur pilavını sade ikram edersek boğazımıza dizilir.yanında
salata,döner,ayran en makbulüdür.:)
·
·
Melahat Demir Şairin marifeti tek düze bir anlatımı trcih etmemelidir bence....
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Mesele tercihlere karışmak ya da
sorgulamak değil elbette. Görüşler bazen tercihleri yönlendirebilir.
Elbette " karışamayız " demek bir tercihtir. Fakat "
yakışıyor " demek gibi " yakışmıyor " demek de bir tercihtir ve
rahatlıkla söylenebilmeli. " Bana göre " demeyi ihmal etmeden...
·
Afet Kırat tekdüzelik benim de çok hoşuma gitmiyor okurken bir alttaki bölümde
ne söyleneceğini tahmin bile edememeliyim, heyecan duymalıyım okurken.
özellikle tek ayaklı veya bol redifli ayaklı şiirleri okurken belki iki
bölümünde son mısrayı okurum gerisini atlarım. bence şiirin tek bir harfi bile
atlanmamalı
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Bir de şöyle bir konu hep aklıma
gelir.Kafiyeleri ayarlarken acaba ilk akla gelen mi yoksa biraz daha güçlü
olanları tercih etmek mi şiiri daha sağlam yapar?
Mesela:
Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak,
Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak,
Kıt'asındakiler
..............................................sanarak
..............................................yıkanarak/
..............................................uyanarak/
(..v.b) gibi olsa daha iyi olur muydu?
·
Melahat Demir Ayaklı şiir konuyu dağıtmıyor.Okur hem müziğini duyuyor,ritim tutuyor
hem de ilgisini o yöne verebiliyor.
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Peki çapraz dağıtıyor mu?
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık:
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar
·
Afet Kırat çapraz kafiyeyi hem okumayı hem yazmayı severim. Zira kafiyelerin
daha güçlü kullanılmasına olanak sağlıyor
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Eğer Necip Fazıl özeldir derseniz
başka bir örnek verelim:
Çığlığımdan soyarak bu çileli başımı
Bir lolipop tadında yeni bayrama girsem
Savursam rüzgârlarla akan hasret yaşımı
Dokunmadan yakarak ayrılığı bitirsem
·
Afet Kırat biliyorsunuz şiir geçmişim fazla uzun değil, başladığımda ayaklı
şiirler yazmıştım, çapraz kafiyeyi kardeşim bana gösterdi bir de böyle dene
dedi. ilk zamanlar hiç de hoşuma gitmemişti, hala ayaklı şiirin etkisinden
kurtulamamıştım. şimdi şiir nasıl başlıyorsa devamını da ilgimi dağıtmadan
okuyabiliyorum. bu sanırım şiirin şekliyle değil insanların okuma yoğunluğuyla
ilgili bir şey
·
·
Melahat Demir Ben de bu tür yazarım.Ama manasına bakarım,müziğini duymam.
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Evet Melahat Hanım, sihirli
kelimeyi söylediniz: - Mâna!
En derin şiirlerin çapraz yazıldığı iddia edilir...
·
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Elbette şair özgürdür. Ama okuyucu
da özgürdür.
Birinin nasıl yazacağı konusu diğerinin kimi beğeneceği tercihi kendi
özgürlükleri içindedir.
Ne var ki şiirde kalite (biraz göreceli olsa da ) çok özgür değildir.
·
Melahat Demir Çapraz kafiyeli şiirler ikili nakaratlarla destklenmeli.....
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Yani üst örnekte olduğu gibi:
Çığlığımdan soyarak bu çileli başımı
Bir lolipop tadında yeni bayrama girsem
Savursam rüzgârlarla akan hasret yaşımı
Dokunmadan yakarak ayrılığı bitirsem
Ellerime yapışan sızıları silerek
Gam çeken notaların önünde eğilerek.
·
Afet Kırat anlatamadım sanırım şair duygularını düşüncelerini daha rahat ifade
eder demek istedim, serbest şiir bile tamamen özgür değilken hece şiirinde
özgürlükten bahsetmek yanlış olur ama diğerine göre daha özgürdür demek
istedim, ya da ben öyle hissediyorum kendimi. ve şiirleimin çoğunda Melahat
Hanımın dediği gibi beyitlerle destekliyorum nakarata şarkı sözü haricinde
sıcak bakmıyorum
·
Afet Kırat bu benimmiş, kendi şiirlerimi bile hatırlayamayacak kadar
bunamışım:))
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz :)))... O zaman bunu üstada
hatırlatmak gerekiyordu ama...Kaldırımlar'ı son iki mısrasız yazdı.
·
·
Afet Kırat iki satırla bile sayfalarca açılama yazılacak şiirler yazıyordu
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Şöyle düşünmek yanlış olur mu
peki:
" Bir kıt'ayı örnekte olduğu gibi iki mısra ile bütünleştirmek sanki o
kıt'ada mevzuyu halletmek gibi olup şiirde sürekliliği ve devamı kesintiye
uğratıyor" penceresinden bakınca ne görüyoruz?
·
·
Melahat Demir Bir kompozisyon gibi düşünürsek,giriş,gelişme,sonuç....bu kısımları
gözardı etmeden idame ettirebiliriz.
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Zora gelince kaçmayalım arkadaşlar
:)))
konu baklava ya da çay - kek olsa yoğunlaşan fikirler nerede şimdi?
·
·
Melahat Demir Yani,siz ve Afet hanım yazabilir.Daha çok 11 li yazan Melahat Temur
zorlanır.:))
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Eğer üç kat imar izni olan ( 9.50
irtifa’) bir inşaatı yapan kişi çok zengin olsa bu yüksekliği beş kata
çıkarabilir mi? Burada zenginlik işe yarar mı?
·
Afet Kırat konudan kopmadıktan sonra her bölümü küçük kesintilerle bitirmek
neden yanlış olsun ki, öykülerde de böyle değil midir
·
Afet Kırat türkiyede çıkıyor sonunda yıkılsa da bir zaman büyük övgü de alıyor
·
·
·
Melahat Demir efendim torpille imar planını değiştirebilir.Kişinin canbazlığına
kalmış.:))
·
Afet Kırat aynen onun gibi, yorum alamasak da doğru yolda ilerlediğimize eminim.
bir Mehmet Akif, bir Necip Fazıl olamasak da o çok beğenilen yüksek yapılardan
daha çok yaşayacağız
·
Afet Kırat nasıl şiirlerin ne şartlarda çok yorum aldığının da onlar dahil
hepimiz biliyoruz
·
·
·
Afet Kırat Ben hâriç... nasıl yani? şairin biraz da özgüveni güçlü olmalı, siz
hepimizden iyisiniz
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Estağfirullah. " Ne şartlarda
yorum alındığını bilmek " pek özgüven ile bağlantılı değil galiba.
·
Afet Kırat size yorum yazanların çoğu fırtınanızdan nasip almamak için yazıyor,
şiirleriniz gerçekten güzel yarına damga vuracak şiirler ama yorum yazmayana
yorum yokken sitelerde aklıma bundan başka şey gelmiyor tabi ki gerçekten şiir
sevenler ve anlayanları hariç bırakıyorum
·
·
Melahat Demir Al gülüm,ver gülümden ibarettir yorumlar...ayrıntılı görüş
bildiremiyoruz,çekiniyouz..
·
Afet Kırat ben size niye yazmıyorum, eleştirecek bir şey bulamıyorum,
eleştireceksiniz diye korkmuyorum ( bunu yanlış anlamayın sadece doğruya
yönelteceğinize inandığım için, arada kızsam da)
·
Afet Kırat diğerleri nerede izlediklerinden eminim bu saate kadar yatılmaz
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Buradaki amacımız zaten rahat
konuşabilmek, ufkumuzu geliştirmek, bakış açımızdaki çıtayı yükseltmek değil mi?
Hepimizin öğreneceği ya da hatırlayacağı şeyler mutlaka olacaktır.
·
·
Melahat Demir Ben bu şiirden biri ses duydum ve birşeyler yazdım.Şiirde duygu da
çok önemli...
·
Afet Kırat sadece şiir okurken mi geliyor o ses Melahat hanım ben eski türk
filmlerini defalarca izlerim o kadar çok şey kaptım ki
·
Afet Kırat Kar tanesi karanfil al şaraba boyandı
Özlemle bastırdığım kalbimin ateşinden.
Buz dağları tutuştu kızıl güneşle yandı
Nefretle kaçıp giden bir hayalin peşinden
Akşamla düşe dalan acı anlar uyandı
Kar tanesi karanfil al şaraba boyandı.
·
·
Afet Kırat bu şiiri bir filme jön kız arkadaşına kırmızı karanfil hediye ediyor
ve kızda neden kırmızı ben beyaz severim diyordu. adamın cevabı hoşuma gitti
göğsümde saklamıştım aşkımın ateşinde kızarmış
·
Melahat Demir :) çok güzel.Ablacığım sadece şiirle olur mu?Hissedilen her şey
olabilir,çiçek dahi....
·
Melahat Demir Yani ilham gelmeden şiir yazılmmamalı.....ben ferkediyorum.Duygusu
yoksa işçilik bir işe yaramaz
·
Afet Kırat ayırmadık Mehmet Bey şiirde duygu çok önemlidir ama duygular sadece
şiirden kaynaklanmaz. hem de listelemişler 100 ün üstünde duygu tanımlanmış,
tanımlanmayanlar ve birbirine benzer olanlar hariç. sadece pozitif olanlar mı
etkiler insanı? arkadaşımızın şiiri bütün olarak baktığımızda etkiliyor hoş
geliyor o başka
·
Melahat Demir Şaire hanım yoğun duygular içinde yazmış ve ruhunun karışıklığından
son da söylemesi gerekeni başta söylemiş...
·
·
Melahat Demir Hocam teknik olarak değerlendiremiyorum.İçimden
gelmiyor.Afedersiniz.:) O kısımları sizden okumak isterim.
·
Afet Kırat 3. mısralar 4. mısraları tamamlıyor bence, zaten ayaklı şiirde olması
gereken de o. sadece son dörtlükte biraz zayıf kalmış gibi
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz "Son ayağı yukarıdaki
ayaklardan biri ile değişin" deseler hangisi ile final yapardınız Afet
hanım?
·
Afet Kırat sanırım ilk dörtlüğün ayağı daha uygun gibi geliyor bana, çünkü ümidi
bitmiş artık resimlerle avunuyor anlamında kullanılmış olurdu
·
Afet Kırat Ne çalışkan kadınım böyle hem şiir tartıştım hem şiir yazıp astım:)))
·
Ekrem Yalbuz .
Ayaktan, uyaktan, rediften bu kadar bahsedildikten sonra, yorumlarda ve
sona gelindiğini tahmin ettiğim “AĞLIYORMUŞ BİR TANEM” başlıklı şiirle ilgili
olarak bir soru sormak istiyorum.
Üç kişi bir araya gelsek bu şiiri bir atışma veya deyişme şeklinde
sürdürelim desek ve ilk kıtayı da Sayın Zehra Ö. Yılmaz aşağıdaki şekilde
yazmış olsa sizin yazacağınız ayak şekli nasıl olur veya nasıl olmalıdır?
Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
uzdıkça toplayıp BAĞLIYORMUŞ bir tanem!
Dağılmış da dimağı çıkmaz yollara sapmış,
Resimlerime dalıp AĞLIYORMUŞ bir tanem!
Eminim ki (… bir tanem) i redif ayak kabul edecek ve BAĞLIYORMUŞ/
AĞLIYORMUŞ kelimelerine uygun uyaklı sözlerle şiiri sürdüreceksiniz.
(YAĞLIYORMUŞ bir tanem! – DAĞLIYORMUŞ bir tanem!- ÇAĞLIYORMUŞ bir tanem! vs.)
Doğrusu da budur ve böyle olması gerekir. Mevcut ilk kıta sizden bunu istiyor
ve böyle bir ayak kullanmağa sizi mecbur ediyor.
Peki Sayın Zehra Ö. Yılmaz niye her kıtada “AĞLIYORMUŞ” u tekrarladı. Böyle
bir dörtlükle başlayan bir şiir için bu bir kusur değil midir?
(… toplayıp- dalıp) da uyaklı, birbirini karşılıyor/ tamamlıyor diye
düşünsek bile son uyaklı sözün yine de yukarıda söylediğimiz şekilde olması
gerekmez miydi?
Şairin görüşü, tercihi şeklinde açıklamak yeterli değildir.
Şekil yönünden; en doğrusu ve en güzeli nedir, onu merak ediyorum.
·
Kenan Baran Değerli büyüklerim yapı olarak gerekli analizleri yapmışlar. Aşağıda
belirttiğim kısımda anlamsal bir takıntım var. Yanarak, kanarak gibi biten
mısralarda olayı daha sonraki mısra ya da mısralar tamamlar. İkinci mısrada
sanırım şairin saçının tellerini kokluyormuş bir tanesi. O saçları birinci
mısrada da vermemiş. Sanki bu hikayenin birkaç satırı kayıp gibi.
Bir de közden artan kül kalma durumunu kişiye oturtursak ifade biraz
dikenli gibi, biraz batıyor gibi geldi bana.
Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak,
Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak,
Közden artan kül kalıp ağlıyormuş bir tanem!
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Şahsi kanaatime göre bu konu
sanıyorum iki pencereden incelenmeli Ekrem Bey.
a) Âşık geleneği ve o geleneğin teamüllerine göre:
Akademisyenler “genellikle “ diyerek tam bir kural kabul etmese de âşıklar
ayakları ilk kıt’anın ikinci mısrasından başlatırlar ve sizin de dediğiniz gibi
devam ederler. Onlara göre bu böyle de olmalıdır. Ne var ki âşıklar gerek
atışma gerek deyişlerde 11’li heceyi tercih ettiklerinden dolayı zaten başka
alternatifleri de pek yoktur. Yani “ bir tanem “ redifini kullanacaklarsa “
ağlıyormuş” u zor kullanırlar. “Ağlıyormuş “ ayak olacaksa tek heceli bir redif
ya da “ağlıyormuş “ a bir ek ile tamamlamaları gerekir. “ ağlıyormuşsun “
gibi.
Eğer 7+7 hece vezni ile yazılacaksa ayaklı bir şiir ( ki bana göre çok da
uygun düşmüyor) o zaman ikinci yedi için bu türdeki arayışlar çok anormal değil
sanki.
b) Hece şiiri kıstaslarına göre:
Hece şiiri kuralları açısından kafiyenin olup olmadığıdır kural. Yerinin
değişmesi ya da üstteki redifin altta kafiye olması bir kural ihlâli olarak
benim önüme hiç çıkmadı. Bunu tartışabiliriz belki ama kural hatası demek doğru
olur mu? Bence olmamalı!
Mekruh ile haram kıyası anlamında düşünülürse o zamanda mezhebsel
farklılıklar işin içine girer. Ve içimizde deniz mahsulleri konusunda Şafii
olanların olduğunu biliyoruz.
Belki en doğrusu bu anlamdaki örneklerde 11’li heceyi aşmamak…
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Dört mısralık bir kıt'ada bazen
ilk iki mısra birbirini son iki mısra da birbirlerini tamamlayabilir Kenan.
Bunun çok örnekleri var şiirlerde. Ama ....ak " ile biten mısralarda ( ya
da ..ken, ..sa gibilerde ) eğer ayak mısraı ( yani dördüncü mısra ) kendinden
önceki bütün mısralara yani kıt'anın tamamına cevap veren bir mahiyette ise tadından
yenmez... ( o kıt'ada virgüller tartışılabilir. Hatta ikinci kıt'a sonunda
nokta konulup konmayacağı )
·
Kenan Baran Mehmet Emin Hocam ama belirttiğim dörtlükteki ilk iki mısra da tam
anlamıyla bir birini tamamlamıyor bana göre. Saçına gül takmış. tellerini
kokluyor. Sanki orada bir basamak merdiven eksik gibi geliyor bana. Ayak
mısrası karşılasa da hani örgüde bir göz kaçar da arada boşluk kalır (bayanlar
daha iyi bilir) gibi...
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz "Hâlâ taktığı gülü saçlarımda
sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak,
Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak,
Közden artan kül kalıp ağlıyormuş bir tanem!"
Yani ayrı görüşler elbette olacaktır.
Ama;
"Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak. "
dendiğinde çok anlaşılmayan birşey kalmıyor diye düşünüyorum.
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Ya da sen olsaydın o iki mısraı
nasıl yazardın Kenan? ( iki mısrada bitsin ve anlam tamamlansın diye)
·
Kenan Baran Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tüm gülleri ben diye kokluyormuş kanarak ya da her gülde saçlarımı
kokluyormuş kanarak gibi birşey ya da iki mısra birden değişebilirdi.
O koklanan telleri ne zaman verdi. İlk mısrada o tellere gül takmış. İkinci
mısrada telleri kokluyor. Bu iki mısra arasındaki bağlantı tam yapılamamış
gibi...
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Bu da bir alternatif
elbette.
Belki en çok göze batan ve konuşulan kafiye türleri bu tür ekleri
alanlardır. ( anlamsal anlamda)
Tamamlandı mı tamamlanmadı mı? Diye.
En iyisini hep birlikte bulacağız inşallah!
·
Melahat Demir Duygusal halim geçti,bu şiir Üstadımızın işaret ettiği gibi
düzenlenebilir.Baştan tekrar yazılmalı.Yoksa işin içinden çıkılmaz.
Bir kıtasını düzenledim:
Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
Resimlerine dalıp ağlıyormuş bir tanem!
Sığmayarak bendinden çıkmaz yollara sapmış,
Çoşkun akan sel gibi çağlıyormuş bir tanem!....
·
Melahat Demir ağladık,çağladık,dağladık.....en sonunda hakikate bağladık.....
·
Melahat Demir Aceleyle böyle düzenledim:
Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
Resimlerine dalıp ağlıyormuş bir tanem!
Sığmayarak bendinden çıkmaz yollara sapmış,
Çoşkun akan sel gibi çağlıyormuş bir tanem!
Papatyadan fal tutup gelmemi diliyormuş,
Aslında fallar yalan, onu da biliyormuş,
Yâdigâr mendilime yaşını siliyormuş,
Düşündükçe gönlünü dağlıyormuş bir tanem
Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak,
Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak,
İs tutan lambaları yağlıyormuş bir tanem!
Ağarmış saçlarına sebeb beni sayarak,
Sarhoş gecelerinden güne yorgun ayarak,
Bir gün özlem bitecek hevesinden cayarak,
Ayrılığı vuslata bağlıyormuş bir tanem!
Bilmiyor ki sevdiğim, çoktan can verdi Aslı,
Sana hasretli gitti yattığı mezar yaslı!
Doymadık aşkımıza, tez bitti vuslat faslı,
Bana cennetten bir yer sağlıyormuş bir tanem!
....
·
Kenan Baran Mehmet Emin Hocamın çapraz kafiye ile ilgili bir sorusuna gözüm
ilişti az önce. Bana göre çapraz kafiye yaparken manadan ( bir çoğumuz )
kopuyoruz. Verdiğiniz örnekler tabii ki güzel örnekler, usta örnekler ama şimdi
deftere girip kötü örnekler de buraya alabilirim. Ben şahsen kendimi çapraz
kafiye için tam hazır ya da yeterli hissetmiyorum. Çapraz kafiyeyi okumayı ya
da yazmayı seven arkadaşlara saygım var ama anlamı ve örgüyü tam oturtamıyorsak
çapraz kafiye işin kolayı olmuş oluyor bana göre. Ayaklı yazarken kişiyi, şiiri
devam ettirmek adına aynı ayak türetmeye itiyor ve çapraza göre extra bir
zorluk yaratıyor şiir. Ayaklı yazarken; uygun ayağı bulduktan sonra diğer
mısralar o ayak üzerine kuruluyor ve anlam kopukluğu pek fazla olmuyor. Tabi
bunlar benim anlayışım karşıt görüşler de olabilir bu konuda.
·
·
Zehra Ö Yilmaz Yazamasamda böyle mükemmel dizelere vesile olduğum için onur
duydum.Görüşlerini emek vererek belirten usta kalemlere tşk
ediyorum.emeklerinize sağlık.saygımla.
·
Zehra Ö Yilmaz Tebrik ediyorum duygularınıza usta kaleminize sağlık Melahat hanım.
·
Şengül Cennet siz beğendiniz Zehra Hanım ... ama ben hiç yakıştıramadım ... burada
şiirleri en acımasız şekilde eleştirebiliriz, hataları, kusurları yerden yere
vurabiliriz ...bunlar asla şiirin sahibine karşı değildir ... ama kalkıp da
''ben yaptım böyle daha güzel oldu'' demek ehil bir kaleme yakışmadı ...
·
Zehra Ö Yilmaz Pardon ! anlamayamdın Şengül hanım neyi yakıştıramadınız? ne hata
yaptım? ben eleştirilerinize karşı bir kırıcı yanıt mı yazdım? her daim
acığım.sadece Melahat hanımın şiirini beğendiğimi vurgulamaya çalıştım hikayesi
benim şiirden olduğu için.iyi pazarlar diliyorum sevgiyle.
·
Afet Kırat yanlış anlama var hanımlar Zehra hanım Melahat hanımın şiirine vesile
olduğunu ve o şiiri çok beğendiğini söyledi.
·
Şengül Cennet Melahat Hanım'ın dörtlüğü yeniden yazması ... ben kendi adıma böyle
birşeyi kabul edemem ... onu belirtmek istedim ..
·
Ayhan Çoban Son yorumları okuyup sonrasında duyduğum üzüntüyü belirtmeden
geçemeyeceğim. Burası edebiyat sayfası ve ben burada kendi payıma bir şeyler
öğrenebilmek ümidi taşıyorum. Ediplerin birbirlerine tahammul edememelerini
kabul etmediğimi belirtmeliyim. Herkese iyi bir hafta sonu temenni ediyorum
·
Kenan Baran Şiiri baştan yazmak bana da çok hoş gelmedi açıkçası. Kim ne derse
desin. Bir mısra için ben de örnek vermiştim ama bu da doğru mu bilemiyorum.
Herkesin görüşü kendinedir katılırız ya da katılmayız ama Şengül Hanım'a
katılmıyorum desem yalan olur.
·
Ülkü Reyhan
Ahıska Çok özür diliyorum.Eşimin halası
hastanede olduğu için iki gündür onun yanındaydık.Bu nedenle pek katılamadım.
Şimdi geldim arkadaşımız Zehra Ö yılmaz Hanımın şiirinin yorum ve
tenkitlerini baştan sona kadar okudum.Değerli arkadaşlarımın fikirlerine sonuna
kadar saygı duyuyorum.Yalnız bir konu kafamda soru işareti bıraktı.
Şiirde bir dize bir kelime bir uyak değiştirilebilir.Böyle olsaydı daha iyi
olurdu fikri tartışılır..Ama şiirin büyük bir bölümü benim fikrime göre böyle
yazılsaydı denmez.Şiirin tekniği üzerinde her şey söylenir ama duygularına bu
denli müdahale edilmez kanısındayım.
Şengül Cennet Hanımın fikrine aynen katılıyorum.
·
Mecit Aktürk "Ameller niyete göre"dir, öyle degerlendirilmeli.
Yanlis olsa da, Melahat hanim kesinlikle ONUR KIRICI, YARALAYICI,
KÜCÜMSEYiCi bir amacla siiri kendine göre dizayn etmemistir. Sengül Hanimin
hassasiyeti de yerinde, fakat ifade ederken sectigi kelimeler maksadi asmis
gibi gözükmektedir.
Zehra Hanim, siirlerini begeniyle okudugum, cok deger verdigim bir dostum,
kardesimdir. Yorum ve elestirilere cevabî mesajindaki olgunlugu takdîre
sayandir.
Böylesine mükemmel bir grubun öncülügünü yapan Mehmet Emin beye
tesekkürümüzü ifade etmenin en güzel yolu, hitabimizdaki üslûbumuza dikkat
etmekle, bibirimizi kirici dilden sakinmakla olur, diye düsünüyorum.
Sahsen, bu KISA süre icinde dahi cok seyler ögrenip, eksikligimi
farketmemde yorum, elestiri ve fikirleri ile katkisi olan siz degerli
dostlarima tekrar tesekkür eder, saglikli, huzurlu, mutlu bir haftasonu sonu
gecirmenizi dilerim.
Selam ve SAYGILARIMLA...
·
Ayhan Çoban şöyle düşünmeli. Eğer şiirin tamamı üzerinde ikinci bir şair
tarafından düzenleme yapılırsa o şiirin altında hangi isim yer alacaktır? zaman
zaman benim şiirlerime de sevdiğim büyüklerim şurası olmamış şöyle olsa daha
uygun olur derler ben de olmayan yeri düzenlerim ama mümkün olduğu kadar
söylenen kelime haricinde bir kelime veya mısra bulur o şekilde düzenlememi
yaparım
·
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Kenan ile “ anlamın tamamlanıp
tamamlanmadığı “ konusundaki fikir alışverişi içinde “ sen olsan nasıl yazardın
“ dememiz ne orayı değiştirmek ne de şiiri baştan yazmak anlamında eylem ve
düşünce bazında bir öneri değildi elbette. Bırakalım şiiri, bazen kafiyeleri ya
da bazı kelimeleri bile değiştirmek şiirin ruhunu derinden etkiliyorsa şairin
mesajı ve duygularını ne hâle getirir bir düşünelim. Bazen mısra bazen kelime
önerileri yapmamız elbette olabilir ama o önerileri yerleştirecek olan yine
şairin kendisidir bana göre. ( dokusal uyumun bozulmaması adına)
Zehra Hanımın şiirlerini okuyoruz Defter’den. Burada onlardan birini masaya
yatırmamız ve üzerinde fikir alışverişinde bulmamız, eğer becerebilirsek fikir
verebilmek ve hepimizde olduğu gibi başka gözlerle bakmanın olumlu yanlarıyla
düşünce iklimine katkı sağlamak içindi. Ki, bu şiir kendi özelinden çıkıp
şahsen çok olumlu bulduğum şiir adına diğer tartışma ve fikirlere uzandı ki; bu
da bilgi ve görüşlerimiz üzerinde bana göre gayet güzel izler bıraktı.
Eleştiri ve görüşlerin özeti başarılı bir şiir olduğu; artılarının
eksilerinden çok daha fazla olduğu yönünde olması aklımızda kalmıştır vesselâm!
·
Necla Sarikavak İrdelenecek şiiri Mehmet Emin Hoca'm seçmiyor mu, ben mi yanlış
biliyorum?
·
·
Necla Sarikavak Bir yorumda kalemine güvenen gelsin muhabbeti olunca düşündüm bir
an...
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Bazen haddi aşan yorumlar, kırıcı,
yanlış anlaşılan ya da anlaşılmaya müsait olanlar olabiliyor. Elbette
müsamahakâr olmak, anlayışla karşılamak ya da karşılamaya çalışmak öncelikli
arzumuzdur. Ne var ki şiirden çok şahısları hedef almak, şiire değil de şaire
ya da başkalarına dokundurmalar içeren mesnedsiz, delilsiz, afâki sözlere
elbette müsamaha göstermeyeceğiz. Kısaca, art niyetsiz olan ile art niyetli
olanları ayırmak gibi bir zorunluluğumuz var. Buna birlikte karar verecek
birlikte hareket edeceğiz.
Yeni bir arkadaşın bu görevi üstleneceği güne kadar şiirleri ben taşıyorum
buraya.
·
Mehmet Ziya şairim diyen bazıları, "ben oldum" edasıyla kendini
şairi-azam sanıp eleştiriyi bile kabul etmediğini, diğerlerinin düşüncelerine
saygı göstermediğini, ego peşinde olduğunu biliyoruz...Oysa şiir bir gönül
işidir..Bu durumda şairler "gönül insanı"dır diyebiliriz..Gönül
insanları gönüllere akarlar her halleriyle...Burada şiir tartışıyoruz kişi
değil.."benim" diyenlerin değerini eserleri gösterir!! Çoğu yerlerde
gördüğümüz sonuçsuz kavgalardan kaçacak yer ararken, burada bu tür
davranışların olmayacağını bilerek ve herkesin buna katkı vererek huzurlu bir
ortamda şiirleşmek olmalı amacımız...Bunun için bilhassa usta kalemlerin hiç
çekinmeden fikirlerini aktarması gerektiği kanaatindeyim..Eğer birileri sizi
üzecekse, ilk önce onun üzüntüyü tatması icap eder.
·
Ekrem Yalbuz .
Bir kez daha merhaba.
Bu şiire herkes bir şeyler yazdı ve herkes ihtiyacı kadar yararlandı.
Bendeniz, yazılan yorumlardan ve sergilenen samimiyetten cesaret alarak bu
şiirin şekil yönünden (uyak şekli) kusurlu olduğunu ve nasıl olması gerektiğini
söyledim.
Önerime binaen şiire kendi görüşü doğrultusunda şekil vermeğe çalışan bir
arkadaşımızın şahsı ve şahsiyeti hedef alındı. Öneriyi ben getirdiğim için
söylenen sözlerin büyük bir kısmı beni de incitti.
Hepimiz biliyoruz ki o arkadaşımız şiiri çalmadı, sahiplenmedi hatta altına
adını dahi yazmadı. Yaptığı iş; “meselâ” nın, “siz olsaydınız”ın karşılığıdır
ve bir samimiyetin göstergesidir.
O kadar ki asıl şiirin sahibi Sayın Zehra Ö. Yılmaz kendisine; “Tebrik
ediyorum duygularınıza usta kaleminize sağlık Melehat Hanım …….” şeklinde
mukabelede bulundu.
Benim önerime verilen cevapta; halk âşıklarından, kalem şairlerinden söz
edildi. Zımnen benim önerimin yersiz olduğu söylendi. Güya saz âşıkları öyle
yazarmış da, kalem şairleri böyle yazmazmış gibi…
((((Görüşümü tekrar ediyorum: İlk dörtlük (abab) şeklinde kafiyeli ise
devam eden dörtlükler (cccb- dddb- eeeb ilâ…) devam eder. Sadece ilk kıtada redif
olarak kullanılan ekler veya kelimeler sonraki kıtalarda da redif olarak
kullanılır.))))
Aşağıya, hepimizin tanıdığı yüzlerce “KALEM ŞAİRİ”mizin binlerce şiirinden
sadece bir kaçının ilk üç kıtalarını alıyorum.
İstişareye katılanın görüş belirtmemesi vebaldir. Bu sorumlulukla konuyu
tekrar açtım ve görüşlerimi paylaştım.
Bağlama
Her sevgi bir düğüm atmış koluna
Dokundukça inler, yarası vardır.
Irak gönüllerin uçurumuna
Ezgiden bir köprü kurası vardır.
Aslı saçlarını yönüne sermiş,
Altı tel koparıp göğsüne germiş,
Kerem, yarasından bir kabuk vermiş,
Sızlaya sızlaya vurası vardır.
Âşık sofrasında bir ayak olur,
Şenlik bırakanda Sümmânî alır.
Humarı kan ile karışıp kalır
Atadan toruna süresi vardır.
………………...Yetik Ozan
********
Olumsuz Koşma
Yüreğime kör düğümler atıldı,
Çözemedim, çözülmüyor Sultanım,
Yıllar yılı kaderimin hükmünü,
Bozamadım, bozulmuyor Sultanım.
Yollarıma tuzak konmuş bir kere,
Güvenim yok haftalara günlere,
Zamanın tesbihi saçıldı yere,
Dizemedim dizilmiyor Sultanım.
Bu bendeki çölün suya çağrısı,
Fecir vakti yıldızların ağrısı,
Bu diyarlar güzel ama doğrusu,
Gezemedim, gezilmiyor Sultanım.
……………….Dilaver Cebeci
**********
Kılavuzum Karga Çıktı Neyleyim
Deli gönlüm benden yana olmadı
Düşmanıma arka çıktı neyleyim...
Aşk elinden az buz darbe almadı
Yaraları kırka çıktı neyleyim...
Uslanmadı vazgeçmedi yasaktan
Bakışları kurtulmadı tuzaktan
Kör kediyi samur sandı uzaktan
Kürk dediği hırka çıktı neyleyim...
İçer içmez huri dedi cadıya
Mahkum etti ısırganla yatıya
Sarhoş iken tayinimiz batıya
Ayıkınca şarka çıktı neyleyim...
…………………Cemal Safi
*********
Aşk Hikâyesi
Başımdan bir kova sevda döküldü
Islanmadım üşümedim yandım oy
İplik iplik damarlarım söküldü
Kurşun yemiş güvercine döndüm oy
Yağmur yorgan oldu döşek kar bana
Anladım ki kendi gönlüm dar bana
Alev dolu bardakları yar bana
Sunuverdi içtim içtim kandım oy
Sevgi ektim naz biçmeye çalıştım
Ne zamana ne kendime alıştım
Kırk senede yedi hasret bölüştüm
Yedi dünya bana düştü sandım oy
……………Abdurrahim Karakoç
*********
Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhâniyetinden İstimdat
Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günâhına.
Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasî padişâhına.
Pâdişah hem zâlim, hem deli dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz 'beli' dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına.
……….Rıza Tevfik Bölükbaşı
**********
EKSİLİR
Yokta noksan aranılmaz
Yasa budur var eksilir
Ne tükenir sırda insan
Ne insanda sır eksilir
Hayat denen şu varlıkta
Söz yücenin pazarlıkta
Ölürsek bir mezarlıkta
Üç metrelik yer eksilir
Elden ele renkten renge
Ölüm seldir can bir yonga
Gidersek bozulmaz denge
Halil’lerden bir eksilir
………………Halil Soyuer
*********
VASİYET
Dostlarım, toplanın öldüğüm zaman;
Riyayı o günlük bir yana atın..!
Tutunuz tabutun bir kenarından;
Bir derin çukura beni fırlatın..!
Kalınca büsbütün sizden uzakta,
Vücudum çürürken kara toprakta,
Uzanın rahatça sıcak yatakta,
Yaşamak gururu içinde yatın..!
Yüz yüze getirmez bizi asırlar,
Meydana vurulsun saklanan sırlar,
Sayılsın şahsıma ait kusurlar,
Korkmayın içine yalan da katın..!
…………….Orhan Seyfi Orhon
**********
İRŞAD
Sevgilim güvenme güzelliğine,
Senin de saçların tarumar olur;
Aldanma taliin pembe rengine,
Hayatın uzun bir intizar olur...
Sevgilim her insan doğarken ağlar,
Çiçeklerle açar, sularla çağlar,
Rehgüzarı olur bahçeler, bağlar,
Nihayet isimsiz bir mezar olur...
Sevgilim baksana bir yanda gülen,
Bir yanda gözünün yaşını silen,
Kimi benim gibi erir derdinden
Kimi senin gibi bahtiyar olur...
………………..Kemalettin Kamu
**********
ÇOBAN ÇEŞMESİ
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.
'Gönlünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi...'
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
………………Faruk Nafız Çamlıbel
***********
·
Mehmet Ziya Ekrem hocam hocalar küsmez incinmez:)) Zehra hanımın şiiri
tamamen" ağlayan bir sevgili" üzerine yazılmış ve her kıtasında
girdiği türlü hallerden "ağlıyormuş" demesi gerekiyordu.Ayak
mısrasının sadece ilk kelimesi de kafiye yapılıp kalan kısmı redif olarak da kullanılamaz
mı? Örnek verdiğiniz şiirler 11 li hece alan kısıtlı ama "çoban
çeşmesi" ne baktığımızda Zehra hanımın "ağlıyormuş birtenam"
redifi ile eşdeğer olduğunu görüyoruz..şöyle sorsam: böyle bir kural var mı
yoksa tamamen şairin insafına mı kalmış, ya da tarz meselesi mi? saygılarımla
·
Şengül Cennet Ekrem Bey'in verdiği örnekler kendi aralarında özdeş ... ama çok iyi
biliyoruz ki hecede ilk kıta kendi içerisinde kafiyeli olurken, diğer kıtalarda
da onu takiben son mısraın ayağına uydurulabilir ... Ziya Bey'in de dediği gibi
bu şiirde bu yönden bir kusur yoktur ... şairin ilk kıtasını farklı ve daha
özel yazma inisiyatifi vardır ... diğer kıtaları o ilk kıtayla bağladığı sürece
... saygımla ...
·
Kenan Baran Şimdi ben şiiri edebi bir dille anlatamayabilir, bilemeyebilirim. Bu
eksikliğimle sizlere birşeyler söylemek istiyorum.
Sayın Ekrem Yalbuz siz
mi Melahat Hanım'a şiiri düzenle dediniz de tepkileri üzerinize alınıyorsunuz ?
Sayın Zehra Ö Yilmaz'ın
Melahat Hanım'a usta kalem demesini ve teşekkür etmesini bir gönül koyma olarak
algıladım ben. O kendisinin nezaketi. Şahsen ben o kadar nazik değilim. Ben
buraya ikinci dörtlüğünün serbest olduğu şiir örnekleri ekleyebilirim. Bunu saz
âşıkları mı yapar, söz âşıkları mı yapar bilemem ama örnekleri vardır.
Hece ölçüsüne göre aynı şiirde 4+4+3 ile 6+5 beraber kullanılan şiirlerde
vardır. Ancak sizin jüri üyesi olduğunuz yarışmada birinci seçtiğiniz şiir dışında
bütün dörtlük dizilimleri
6+5
6+5
6+5
5+6
şeklinde örnekler varsa onları da alabilir miyim mümkünse.
Konu biraz şahsileşiyor ama kişilerin samimiyetini anlamak için kıyas en
etkili yoldur.
·
Ekrem Yalbuz .
Bendeniz şiiri konuşuyorum.
Konu şiirse hele hele hece şiiri ise bana öğretilenleri paylaşmayı
mesleğimin verdiği sorumlulukla bir görev bilirim. Asla sen- ben davası yapmam.
Konu şahsileştirilirse rahatsızlık duyarım.
Bendeniz bu şiirin devam eden kıtalarının, birinci kıtaya uygun olmadığını
söyledim. Bendenizi bilenler bilir ki int. ortamında yorum yazdığım ilk günden
beri hiçbir şiire “güzeldi”, “tebrikler”, “kutladım” deyip geçiştirmedim.
Şiir güzelse güzel yanlarını, kusurluysa kusurlarını izah etmeğe
çalıştım.
Ele aldığımız bu şiir için baştan beri şunu diyorum:
Bu şiirdeki uyak tarzı; eskilerin “düz kafiye” dedikleri koşma tarzı
uyaktır. Genellikle ilk kıta zorunlu olmamakla birlikte (abab) şeklinde olur.
Şair isterse ilk kıtayı (aaab) şeklinde de yazabilir. Hatta isterse ilk kıtayı
(abxb) şeklinde de yazabilir. Hepsinin örnekleri vardır.
Ancak diğer kıtalar, ayak ve redifler yönü ile birinci kıta ile uyumlu
olmak zorundadır. Ele aldığımız şiirin işte birinci kıtası:
Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
uzadıkça toplayıp BAĞLIYORMUŞ bir tanem!
Dağılmış da dimağı çıkmaz yollara sapmış,
Resimlerime dalıp AĞLIYORMUŞ bir tanem!
Burada ayak olacak kelime yerlerinde uyaklı iki farklı kelime
kullanılmıştır. BAĞLA- AĞLA. Bu şiirde sabit ayak yoktur. Her dörtlük
AĞLIYORMUŞ şeklinde süremez.
Şayet birinci kıtanın ikinci dizesi de AĞLIYORMUŞ şeklinde olsaydı o zaman
sabit ayak olurdu ve şiir sonuna kadar aynı ayakla devam ederdi. Biz de kusur
bulmazdık. Konuyu “ağlamak” tan seçmiş olmak kuralı değiştirmiyor. Şaire kural
konusunda bir serbestlik ve ayrıca bir imtiyaz da vermiyor.
Şiirdeki bu tertibin bizim uydurduğumuz bir şey olmadığını hatta sadece saz
şairlerine mahsus bir şey olmadığını anlatmak için de eski- yeni en büyük kalem
şairlerinden dokuz şiiri örnek gösterdik.
“Çoban Çeşmesi” de bizim söylediğimiz şekildedir. O şiirde (….çoban
çeşmesi.) rediftir. Şirin tamamında tekrar edilir. Oradaki uyaklar:
Uzaktan UZAĞA…
Ne söyler ŞU DAĞA…
Başlamış AKMAĞA…
Değdi kaç DUDAĞA… şeklindedir.
Bu tarz uyaklı şiirlerde hece sayısı hiç önemli değildir. (7, 8, 11, 14,
16) heceli olması sonucu değiştirmez. Hatta 8+7 duraklı divan şiirleri de
böyledir.
Biz kişileri değil eylemleri eleştiriyoruz. İsim vererek beni de isim
vermek zorunda bırakmayın. Biz kimseye “bu şiiri böyle yaz” demedik. Şair,
yorumu haklı görerek (şöyle olabilirdi şeklinde) şiir üzerinde bir düzenleme
yapmış olabilir.
Kendimden bahsetmeyi sevmem. Belki en nefret ettiğim şey kişinin kendinden
bahsetmesidir. Jürilik yaptığım bütün yarışmalarda en çok takdiri, eleştirdiğim
şiirlerin sahiplerinden almışımdır. Katılan on şairin hepsinin Yahya Kemal
olmasını mı bekleyemeyiz. Şiirlerin hepsi de kusurlu olabilir. Biz o kusurlu
şiirler içinden 1.2.3. seçmek zorundaydık. Arşivim yok. Kimin ne yazdığını da
hatırlamıyorum.
Bu sayfalarda artık yorum ve görüş yazabileceğimi sanmıyorum.
Değerli şairler tanıdım.
Saygılarla.
·
Mehmet Nacar Ekrem Yalbuz üstadın yazdıklarının tamamına katılıyorum. Bu konuda
bazı kısımlar tekrar da olsa düşüncemi açıklamakta yarar görmekteyim.
Saz şairleri ile kalem şairlerini ben de ayıran biriyim. Saz şairlerinde
genel olarak sözlü ve saz eşliğinde seslendirmeler yapıldığından kurallar
üzerinde hassasiyetle durmazlar. Tabi ki istisna saz şairleri de vardır. Hece
şiirinin bütün kurallarını hakkıyle uygulayan şairlerdir bunlar.
Kalem şairleri Yalbuz üstadın dediği gibi ayaklı şiirlerde
abab--cccb--dddb--şeklindeki kurala uygun olarak şiir yazarlar.
Zehra Hanımın şiirinin ayak dörtlüğüne baktığımız zaman neler görürüz;
Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
uzadıkça toplayıp bağlıyormuş bir tanem!
Dağılmış da dimağı çıkmaz yollara sapmış,
Resimlerime dalıp ağlıyormuş bir tanem!
Toplayıp/dalıp kafiyelerinde toplayıp sözünün kafiye olduğu tartışılabilir.
2. ve 4. satırlardaki kafiye hecelerini 6. ve 7. hecelerde aramak gerekmekte Bu
heceler layıp ve dalıp heceleridir ki, bence kafiye sayılmamalı. Diğer taraftan
2. ve 4. satırlardaki bağlıyormuş/ağlıyormuş söz
Bu gruba üye olduğumdan beri incelenen şiirleri ve yorumları izlemekteyim.
Nerdeyse bütün şairlerimizin farkına varmadığı ancak akıcılığı bozan bir
noktaya fırsat varken dikkat çekmek istiyorum. Hece şiirlerinde genelde zorunlu
olmadıkça kullanılmaması gereken bir, her, ben, sen... gibi sözcüklerin
kullaınılmaması gerekir. Ancak akıcılığı asın bozan sözcükler üç heceden fazla
hece sayısına sahip sözcüklerdir. 4. heceli sözcükler de belki kullanılabilir.
Beş heceli sözcükler akıcılığı kesinlikle bozmaktadır.
Kenan beyin son yorumundaki yazım üslubunu pek saygılı bulmadım. Özellikle
Ekrem Yalbuz gibi bir üstada hem donanımı, hem tevazusu ve hem de yaşı
itibariyle biraz daha nazik davranılması gerekir diye düşünmekteyim. Benim de
yorumlara fazla katılmama nedenim benzeri durumlarla karşılaşmamak içindir....
·
Afet Kırat yapmayın Ekrem hocam size görüşlerinize ihtiyacımız var, zaten başka
yerde şiirlerimize bile bakmıyorsunuz burada bari uzak kalmayın
·
Şengül Cennet bu şiirin bütün 4. dizeleri kafiye ve redif yönünden birbiriyle
türdeştir ... ilk dörtlüğün kaifye örgüsü ayağa bağlı kalmak koşuluyla farklı
olabilir ...
·
Şengül Cennet ''toplayıp''ın ''dalıp''la kafiye olması gerekmiyor Mehmet Hocam ... o
kıtada bağlıyor ve ağlıyor kafiye zaten ...
·
Mehmet Nacar Grubu Mevlananın gönül sofrası gibi bir anlayış ve hoşgörü grubu
olarak düşündüğüm için bir iki satır daha eklemek istiyorum. Şiirler analiz
edilirken iki farklı üsluba rastlamaktayım. Yaşadığım Gaziantep'te de her hafta
toplandığımız Kumru dergisi salonunda bu iki farklı inceleme tarzına şahit
olmaktayım. Hatta şunu da eklemek isterim. Mesela edebiyat defteri sitesinde
yine benzeri durumlar vardır. Efendim ben edebiyat öğretmeniyim dolayısıyla
konuya vakıfım diyerek yapılan incelemelerde şiir incelemesinden dışarı taşarak
dilbilgisi derslerine yönelinmekte. Ele alınan bir sözcük önce hecelere, sonra
harflere bölünmekte ''efendim şu harf kafiyedir, şu değildir'' denmekte.Bu tür
bir inceleme tabir caizse neye benziyor; Bir duvardan bir tuğla alıyorsunuz.
İyice döverek toz haline getiriyorsunuz. Sonra da içindeki toprak, çimento,
kum, su vs... oranlarına bakıyorsunuz. O zaman da işin içinden çıkılmaz bir hal
alıyor. Ayıkla pirincin taşını sonucuna varıyoruz. Çünkü incelenen özellikler duvarın
özellikleri değildir...
Hece şiiri kurallarını binlerce yıldan beri yazılarak denenerek ortaya
çıkan Türk Edebiyatı belirlemiştir. Şiir yazan herkesin bu kurallara vakıf ve
kurallar açısından donanımlı olduğunu sanmıyorum. Konuya yıllarını veren kişiler
bu konularda donanımlı sayılabilir.
Demek istediğim şu ki, şiiri şiir bilgileriyle açıklamamız, kolay
anlaşılır, eğitici, eksikleri tamamlayıcı ve net bir ifade ile anlatmamız
gerekmektedir.
Bildiğin bir konuda konuşmamak ve bilmediğin konuda da çok konuşmak kadar
zararlı bir şey yoktur.
Ekrem üstadımızın gönlü alınmalı ve grupta düşüncelerini açıklamaya devam
etmesi sağlanmalıdır. Kendisini tanıdığım günden beri donanımına üslubuna,
davranış ve bilgeliğine hayran olduğumu belirtmeden geçemeyeceğim.
Sürçü lisan olduysa affola efendim.
·
Mehmet Nacar Ayak kıtası sonradan gelecek dörtlüklerin 4. satırlarındaki
kafiyeleri belirlemek için yazılır Şengül Hanım. Bağlıyor ile ağlıyorum kafiye
olduğunu yazmıştım zaten. Ayak kafiyesi bağlıyor ve ağlıyor olunca ardından
gelen dörtlüklerin ayaklarında da dağlıyor, çağlıyor, yeğliyor, sağlıyor gibi
kafiyelerin kullanılması gerekirdi. İlk dörtlüğün 4. satırındaki ağlıyormuş
sözcüğü ardından gelen dörtlüklerde redif olarak kullanılmış.
Kafiyelendirilmemiş. Bunu anlatmayı denemiştim.
·
Şengül Cennet duygular mimik-jest, ses tonu ve bakışlarla aktarılır karşı tarafa
... burada bu özlelliklerden yoksunuz ... tüm iletişim yazıdan ibaret ... dolayısıyla
da yazdıklarımız yanlış anlaşılabilir ... amacımızı ve niyetimizi aşabilir ...
ama ben kendi şahsıma gerek Ekrem Bey'e gerekse Mehmet Nacar Bey' zerre kadar
karşıtlık bezlemedim ... saygım sonsuz her daim ... ama birkaç şiir öncesinde
de belirttiğim gibi bizler öğrenciyiz burada ... soru sorarak, fikir beyan
ederek, tartışarak öğrenmek istiyoruz ... karşılıklı paylaşım ve anlayış
bekliyoruz ... '' ben bilgi birikimimi aktarır giderim'' anlayışı üzüyor bizi
... çok özür dilerim ama istediğimiz salt bilgi olsa hepimizin elinin altında
internet ... TDK var ... bilgi portalı var ... eğitim bakanlığının edebiyat
sitesi var ... ed. ders kitapları var ... biz başımızda gerektiğinde şefkatle
öğreten, gerektiğinde sopayla yola getiren büyüklerimizi istiyoruz ... bizimle
uğraşmak bu kadar mı zor ?..
·
Mehmet Nacar Ben genel anlamda yazdım yorumlarımı Şengül Hanım. Üstelik ben de
öğretmenim.:)) Yalnız Ekrem bey ve benim gibilerin aradığı ortam farklı. Çünkü
üstatlarımızdan böyle görmüşüz.
Sohbet babında yazıyorum.
İlk tanıştığım üstadım 1966 yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek'ti. O akşam
bana söylediği söz de üstatlardan aldığım ilk dersti. Rahmetli bana şöyle
demişti.
''Öyle bir terbiyesizlik yapıyorsun ki,terbiyeden de çok üstün..:'' Çık
işin içinden şimdi. Allah rahmet eylesin Abdurrahim Karakoç dostumdu. Bunlar
dışında perakende olarak tanıştığım üstatlar vardır. Onlardan aldığım ve
kendimde de aradığım yalnızca tek bir şey var. Bir karşılık beklemeden edebiyat
yolunda yarım asır yürümüş insanlar saygı ve hürmeti haketmiştir. Bunlar çok
duyarlı insanlardır. beden yaşları ile gönül yaşları ters orantılıdır.
Bilmedikleri konularda konuşmazlar. Bildikleri konularda söyledikleri sözler
üzerinde düşünülmesini ve mümkünse anlaşılmasını beklerler. Dünyalığın, şanın,
şöhretin, ünün bu kişiler için değeri yoktur. Normal insanların çok fazla değer
verdikleri maddi ve dünyalık servetler onların yanında değersizdir. Çabuk
küserler. Onlar farklı dünyalarda yaşayan iç dünyaları ender bulunan
insanlardır.
Bu akşamlık bu kadar diyeyim. Selam ve saygılar herkese...
·
Emine Uysal Değerli Hocalarım, bu grup da paylaşım ve eleştirilerinizi okuyarak
çok şey öğreniyorum. Burada kimimiz öğrenci, kimimiz öğretmen konumundayız.
Elbette yanlış anlaşılmalar olacaktır. Ben kimsenin bir yere gitmemesini,
herkesin bilgisini elinden geldiğince bilmeyenlerle paylaşıp öğretmesini
istiyorum. Grubumuz aydınlık insanlarla yolunu ne güzel devam ediyor. Ekrem
Hocam, lütfen bildiklerinizi yazıp bizimle paylaşmaktan vaz geçmeyiniz. Öğrenci
öğretmenini darılamaya cağı gibi, öğretmen de öğrencisine darıl mamalı bence.
·
Şengül Cennet ne mutlu bize ... sizleri tanıdığımız için ... gelecek nesillerin
Necip Fazılları, Karakoçları da siz olacaksınız ...
·
Mehmet Nacar Est. O tür insanlar eşşisdir. Herkes kendi kulvarında koşuıyor. .
Bazen de yerimizde sayarken koştuğumuzu sanmaktayız:)))
·
Ülkü Reyhan
Ahıska ARKADAŞLARA ÖNEMLİ BİR DUYURU.
Bizler burada şiir ve edebiyat adına aydın şairler olarak hece şiirlerinde
daha iyiyi tartışırken bir arkadaşımız (Melahat Temur)geliyor ve benim şiir
yazdığım sitede mesaj panoma beni tehdit eden şahsıma hakaret niteliğinde
mesajlar yazıyor.Hiç yakıştıramadım doğrusu.
·
Mecit Aktürk "Bir karşılık beklemeden edebiyat yolunda yarım asır yürümüş
insanlar saygı ve hürmeti haketmiştir."
Bu cümlenin altini tekrar tekrar cizmekte fayda var.
Ekrem Yalbuz hocamiz ve diger hocalarimiza, ihtiyacimiz olsun olmasin,
saygida zerre kadar kusur etmemek ve üslubumuza dikkat etmek zorundayiz.
Sayfalardan ayrilmalari grubumuz icin büyük kayip, kalplerini kirmakta ondan
büyük AYIP olur.
Ögrenci oldugumuzu unutmamakta büyük fayda var, diye düsünüyorum.
Vakit, gönül alma vaktidir!
Selam ve SAYGILARIMLA...
·
Necla Sarikavak Keşke bunları aranızda halledip buraya taşımasaydınız hoş olmamış
·
Afet Kırat Arkadaşlar hemen hepimiz yaşımızı başımızı almış insanlarız, ortak
bir noktamız var hece şiiri. Güzel bir amaca hizmet etmek için toplandığımız bu
yerde sanırım hedefe ulaşamadan dağılacağız. Bırakın birbirinizi, şiirleri
eleştirin, daha iyi yazmak için çaba sarf edin. Kimseyi kırmanın bir anlamı
yok, lütfen daha sağduyulu ve akil davranın.
·
Şengül Cennet Ülkü Hanım ... sizi çok seviyorum ... ama böyle şeyler için üzmeyin
kendinizi ... bakın ben tek kelime ettim mi ? ... herkes kendi kişiliğini
yansıtır ... ve herkes yüreğinin kısmetiyle geçinir ... bence yok sayın onu ...
herkes sizi biliyor ... hatta yukarıdaki yazınızı bile silin ... ne ağzınız ne
de kaleminizi kirletmeye, canınız üzmeye değmez inanın ...
·
Ülkü Reyhan
Ahıska Haklısınız Şengül Hanım.Yalnız
arkadaşlarımın neden ayrıldığımı bilmelerini istiyorum.
·
Afet Kırat kimse ayrılmasın hiç yoktan yere başladığımız bitmeden, kaçmak denir
buna korkak işidir
·
Ülkü Reyhan
Ahıska Ben korkak falan değilim Afet
Hanım Aynı hakarete siz maruz kalsaydınız ne yapardınız acaba.Bu güne kadar
doğru bildiğim düşüncelerimi hiç çekinmeden yazdım.
Ama iş kişiliğe dökülürse hem de tehdit ve hakaret olursa buna sessiz
kalmak korkaklıktır bence.
·
Necla Sarikavak Yahu arkadaşlar hala devam ediyor şahsi kavgalar... Amacımız ve
hedefimiz neydi... Şu gelinen nokta ne görmeyi denesek...
·
Afet Kırat iş buraya nereden geldi anlayamadım ki, unutun gitsin af büyüklere
yakışır
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Bir arkadaşımızın alınganlık edip
şahsımı ve bazı arkadaşları suçlayarak gruptan ayrılmasındaki duygusal hava
zannediyorum ortamı biraz gerginleştirdi. Hoşumuza gitmese de bunlar zaman
zaman her yerde yaşanabilir. Keşke olmasaydı!
Evde internet kullanmamam bazı cevapların gecikmesine neden oluyor.
İnşallah bu durum farklı algılanmıyordur.
Ekrem Yalbuz Beyefendi emekli bir eğitimci ve özellikle cinas sanatı başta
olmak üzere şiire oldukça fazla zaman ayıran birikimli, donanımlı bir
büyüğümüzdür. Onu dâvet ederken onayı almadan dâvet etmem ve kendisine bey
yerine ağabey demem Mustafa Ceylan ağabeyimin “ şiir akrabalığı “ bahsindeki
samimiyet ile düşünülmüş olup asla başka bir niyetle yapılmamıştır.
Doğrusu ” konuşmak ve tartışmak “ bahsinde çok eksikliğini çektiğimiz fikir
alacağımız insanların azlığından şikâyet ederken aramızda olanları darıltmak ve
incitmek gibi bir düşünce içinde olmayı düşünmek ancak “ kıymetin kadrini
bilmemek olur “ ki, yapmayı asla düşünmeyeceklerimiz arasındadır. Eğer
sözlerimiz yanlış anlaşıldı ise sadece ifade eksikliğimizden olabilir.
Değerli Ekrem Yalbuz yorumun sonunda :
“ (… toplayıp- dalıp) da uyaklı, birbirini karşılıyor/ tamamlıyor diye
düşünsek bile son uyaklı sözün yine de yukarıda söylediğimiz şekilde olması
gerekmez miydi?
Şekil yönünden; en doğrusu ve en güzeli nedir, onu merak ediyorum. “
dedikten sonra bir grup üyesinin ve dolayısı ile benim görüş bildirmem,
hatta “ Ekrem Bey “ diyerek kendilerinin görüşüne ve sordukları konusunda
düşüncelerimi ifade etmem bir densizlik midir bilmiyorum. Kaldı ki, hemen her
görüşümü “ kuraldır “ gibi değil de “ şahsi kanaatim “ olarak açıklıyor ve
tartışmamızın doğru olacağını, olması gerektiğini ifade ediyorum.
Ve, Ekrem Beyin “ Benim önerime verilen cevapta; halk âşıklarından, kalem
şairlerinden söz edildi. Zımnen benim önerimin yersiz olduğu söylendi. Güya saz
âşıkları öyle yazarmış da, kalem şairleri böyle yazmazmış gibi… “ yorumundaki “
güya “ lar geldi ardından.
Güya!
Elbette edebî sanatları şiir dışında da kullanmak son derece normaldir. Ama
karşınızdakini yok sayarak yaptığınız tamamen doğru olsa karşılık bulması çok
olası değildir.
Siz bizi yok saysanız da, kırmayı önemsemeseniz de bizim aklımızdan sizi
kırmak kesinlikle geçmez Ekrem Bey. Günümüzde şiirle uğraşan hemen herkesin
size ve sizin gibilere ihtiyacı var. Elbette bu öneminizin olması her
söylediğinize her zaman katılacağımız anlamında da düşünülmemeli. Doğruya, en
doğruya giden yolun tartışmalardan geçtiğini bilenlerdeniz.
İddia ettiklerinizi ya da söylediklerimizin doğru olmadığı tesbitinizi
sağlam temeller üzerine oturtmalısınız. 11’li hece ile 14’lü hece meselesine
hiç değinmediniz. Bahsettiğiniz örneklerde 14’lü hece göremedim. Kaldı ki
içlerinde 14’lü hece olsa bile kural anlamında bahsi geçen uygulamanın “ kural
hatası “ yaptığına dair bir kayıt olmalı ki hepimiz bağlayabilsin.
Elbette şiirlerdeki ilk kıt’a kafiye örgüsü şiirin bütününde olmalıdır. (
ikinci yorumunuzda bahsettiğiniz). Bu şiirin kafiye örgüsü sizin yorumunuzdaki:
“..(abab) şeklinde olur. Şair isterse ilk kıtayı (aaab) şeklinde de
yazabilir. Hatta isterse ilk kıtayı (abxb) şeklinde de yazabilir. Hepsinin
örnekleri vardır.”
Örgüden başka mı?
Peki kafiye örgüsüne ne diyeceğiz?
En önemli konu kafiye hatası olup olmadığıdır. Bana göre kafiye hatası
yoktur. Yani ilk kıt’a kendi başında hatasızdır. Peki ilk kıt’adaki örgü şiirin
tamamında devam ediyor mu? Ediyor. O hâlde şiirin teknik anlamda ya da kural
anlamında hatası yoktur. Geriye uygulamalar ve örnekler kalıyor. Yani “ nasıl
yakışır ve daha güzel olur “ kısmı ile “ verilen örnekleri nasıldır “
kısmı.
Yeni bir şey söylemeyeceğim. Sadece üstteki yorumumu tekrar edeceğim..
“Şahsi kanaatime göre bu konu sanıyorum iki pencereden incelenmeli Ekrem
Bey.
a) Âşık geleneği ve o geleneğin teamüllerine göre:
Akademisyenler “genellikle “ diyerek tam bir kural kabul etmese de âşıklar
ayakları ilk kıt’anın ikinci mısrasından başlatırlar ve sizin de dediğiniz gibi
devam ederler. Onlara göre bu böyle de olmalıdır. Ne var ki âşıklar gerek
atışma gerek deyişlerde 11’li heceyi tercih ettiklerinden dolayı zaten başka
alternatifleri de pek yoktur. Yani “ bir tanem “ redifini kullanacaklarsa “
ağlıyormuş” u zor kullanırlar. “Ağlıyormuş “ ayak olacaksa tek heceli bir redif
ya da “ağlıyormuş “ a bir ek ile tamamlamaları gerekir. “ ağlıyormuşsun “
gibi.
Eğer 7+7 hece vezni ile yazılacaksa ayaklı bir şiir ( ki bana göre çok da
uygun düşmüyor) o zaman ikinci yedi için bu türdeki arayışlar çok anormal değil
sanki.
b) Hece şiiri kıstaslarına göre:
Hece şiiri kuralları açısından kafiyenin olup olmadığıdır kural. Yerinin
değişmesi ya da üstteki redifin altta kafiye olması bir kural ihlâli olarak
benim önüme hiç çıkmadı. Bunu tartışabiliriz belki ama kural hatası demek doğru
olur mu? Bence olmamalı!
Mekruh ile haram kıyası anlamında düşünülürse o zamanda mezhebsel
farklılıklar işin içine girer. Ve içimizde deniz mahsulleri konusunda Şafii
olanların olduğunu biliyoruz.
Belki en doğrusu bu anlamdaki örneklerde 11’li heceyi aşmamak… “
Daha doğrusunu ve sağlamını bulana kadar da bu inancım devam edecek.
( Ayrıca, sadece Kenan’a söylediğim “ bu şiiri nasıl yazardınız “ değil “
anlam oturdu oturmadı meselesinde “ o iki mısraı nasıl yazardın “ idi. Bu da
anlamsal sağlamlık adına karşı görüş almaktı. Yoksa “ bu şiiri nasıl yazardınız
” çok ayrı bir şeydir ve bunu asla demem.)
Selâmlarımla
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Ülkü Hanım,
zannediyorum o tür tehditleri o edebiyat sitesinin yönetimine bildirmek ve
orada çözüm aramak daha mantıklı. Buradan müdahale etmemiz çok mümkün
görünmüyor.( şiirleri tartıştığımız bölümde de çok şık durmuyor kanaatimce)
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Ayrıca Ülkü Hanım,
Dışarıdaki bir tartışma, aramızda olmayan biri ile yaptığınız tartışma
buradan ayrılmanız için nasıl bir neden oluşturuyor?
Bunları özelden halledelim...
·
Mehmet Emin
Türkyılmaz Teşekkür ederim Ülkü Hanım. Eğer
Melahat Hanımdan bahsediyorsanız o bu grubun üyesi değil artık.
·
Ülkü Reyhan
Ahıska İyi günler Mehmet Emin
Bey,başarılı bir hafta başı diliyorum.Kalbimi kıran ve hakaret eden kişi bu
gurubun üyesi olarak şiirime yorum yapmış bir kişidir.Onunla hiç muhatap
olmadan,...Daha Fazlasını Gör
·
Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok
|
|