Zehra Ö. Yılmaz Şiiri

AĞLIYORMUŞ BİRTANEM 

Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
uzadıkça toplayıp bağlıyormuş bir tanem!
Dağılmış da dimağı çıkmaz yollara sapmış,
Resimlerime dalıp ağlıyormuş bir tanem!

Papatyadan fal tutup gelmemi diliyormuş,
Aslında fallar yalan, onu da biliyormuş,
Yâdigâr mendilime yaşını siliyormuş,
Her seherden gam alıp ağlıyormuş bir tanem!

Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak,
Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak,
Közden artan kül kalıp ağlıyormuş bir tanem!

Ağarmış saçlarına sebeb beni sayarak,
Sarhoş gecelerinden güne yorgun ayarak,
Bir gün özlem bitecek hevesinden cayarak,
Hüzzam şarkılar çalıp ağlıyormuş bir tanem!

Ziyaretgâh eylemiş ayrıldığımız yeri,
Gece gündüz beklemiş gelirim diye geri,
Başı yastık bilmemiş ta ki o günden beri,
Ah ile sitem salıp ağlıyormuş bir tanem!

Bilmiyor ki sevdiğim, çoktan can verdi Aslı,
Sana hasretli gitti yattığı mezar yaslı!
Doymadık aşkımıza, tez bitti vuslat faslı,
Yaşamaktan bunalıp ağlıyormuş bir tanem!
 
Zehra Ö. Yılmaz


 
·          
·       
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Ayakları " ağlıyormuş .." la, bir üst mısraı " bilmiyor ki... " ile kurduktan sonra " Sana hasretli gitti yattığı mezar yaslı! " daki " sana" zaman açısından uygun muydu?
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz " uzadıkça toplayıp bağlıyormuş bir tanem! " mısraının kafiyesinde " ( toplayıp ) sizce bir sorun var mı?
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz 3. ve 4. kıt'alardaki kafiyelerin başlangıç ve bitiş olarak birbirlerine yakın olması olumlu mu, olumsuz mu?
·          
Afet Kırat 1- uzadıkça- Uzadıkça ( büyük harfle başlamayı unutmuş)
2- âlevlenip- alevlenip
3-sebeb – sebep ( kelimenin aslı sebeptir ( en azından yeni imla kılavuzunda) ek gelince yumuşar son harf. Sebebi)
4- Dağılmış da dimağı çıkmaz yollara sapmış “da” eki hece kaygısından eklenmiş gibi dağılmış dimağıyla diyebilirdi.
5- 3. Ve4. Dörtlüklerdeki kafiyelerin alt alta yakın olması hoş durmamış, kullanılıyorsa bile araya başka dörtlük konulabilirmiş. Sanarak, kanarak, yanarak ve sayarak, ayarak, cayarak…
6- aymak, kendine gelmek, aklı başına gelmek anlamında halk dilinde kullanılır. Sarhoş gecelerinden güne yorgun ayarak, bana biraz anlamsız gibi geldi.
7- Başı yastık bilmemiş ta ki o günden beri, şiirde çok gerekli değilse kısa kelime ve ekler kullanılmamalıdır. Gittim günden beri daha hoş olurdu düşüncesindeyim.
8- Ah ile sitem salıp ağlıyormuş bir tanem!
ile genellikle önündeki kelimeyle birlikte söylenir, sesli okunduğu zamanda “ahile” gibi okunuyor. “Ah diye” daha anlaşılır olurdu.
9- Sana hasretli gitti yattığı mezar yaslı!
Sana hasretle gitti daha düzgün olmaz mıydı?

Bu şiir güne gelmişti, bunları o zaman da görmüştüm ama sadece “bir tanene acıdım” demek zorunda kaldım.
·          
Elif Yiğit Karlı İlk dörtlükte ''ağlıyormuş'' ve ''bağlıyormuş'' kelimeleri arasında kafiye yapıldığı için sorun yok..Ama zaman konusunda son dörtlükte 'mişli' değil 'dili' geçmiş zaman kullanılmış..Uygun değil..
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Zaten benim kastım " ağlıyormuş- bağlıyormuş " daki kafiye değil zamandı Elif Hanım?
·          
Afet Kırat şiirin başından sonuna kadar kendisi için ağlayan birisinden bahsediyor ve büyük ihtimalle başkalarından aldığı duyum olduğu için miş eki kullanmış. ancak son dörtlükte kendinden bahsettiği için "miş" ekini kullanmasına gerek yok diye düşünüyorum.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz o zaman "ağlıyormuşun " demek gerekmez miydi Afet Hanım?
·          
Elif Yiğit Karlı Orada 'toplayıp bağlıyormuş' da zaman sorunu yok hocam..
·          
Afet Kırat o zaman ağlıyormuş bir tanem değil ağlamışsın bir tanem diye bütün ayakları değiştirmesi gerekir
·          
Afet Kırat o zaman da 2. dörtlük uymuyor, bence böyle de olabilir bütünlüğü sağlamak için yine baştakini anlatması yani
7 Eylül, 10:13 · Beğen
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Elbette...Ben zaman açısından söyledim zaten Afet hanım.
·          
Melahat Demir Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
...uzadıkça toplayıp bağlıyormuş bir tanem! (Hasret zincirini kolye yaptık,zaman uzadı.
Bir türlü vuslat gelmiyor,zamanı üçe ,beşe katladık....elimize sığmadı.
Halı gibi sarmaladık ortasını da bağladık...Daha ilk baştan düğüm atılmış.Maşuğa ulaşmak için başka yollar denenmemiş,olmayacak diye kestirip atmış
.Ne hazin bir durum.Artık dere gibi çağlasa,fokur fokur kaynasa....nafile.Zaten kendisi istemiyor.)

Finale ulaşmış.Ben daha bir şey yazmıyorum.Sizlere kolay gelsin.:)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz "Bir şey yazmıyorum " derken kastınız bu şiir miydi Melahat Hanım?
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Yoksa şiirin şairinin sizce düşüncesi mi?
·          
Melahat Demir Hocam,şaire hanım sonda söylemesi gerekeni başta söylemiş.Divân edebiyatı şairleri kavuşmayı pek istemez.Bu şaire hanım da öyle düşünmüş.O nedenle diğer kısımlar bu düşünce etrafında cereyan edecektir.
·          
·          
Afet Kırat Konuyla alakası yok da aklıma gelmişken söyleyeyim. Bu gurubun açılması gerçekten benim için yararlı oldu. Önceden sadece şiirlerin teknik yanına bakıyor hata varsa fazla ilgilenmiyor irdelemiyordum. Burada daha çok irdelemeyi öğreniyorum. Yazacağım şiirlere de çok faydası olacağına inanıyorum. Ama burada öğrendiklerimi sitelerde kullanmamı istemeyin benden, artık insanları kızdırmaktan usandım. Yine orta halli giderim en azından kendime güvenim gelene kadar.
·          
Melahat Demir Şairin yorumu içten oluyor.Ben de çok yüreğinize sağlık dedim bir zamanlar.....mecburen.Fakat kişi bir zaman sonra aslına dönüyor.Kimseye kastımız yok sevgiden başka.Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var.İnşallah sonuna kadar devam ettiririz.
·          
Ayhan Çoban yorumları okumadan şiire baktım ve bana göre 3. ve 4. kıtalarda kafiyede -arak- eki her iki kıtada da kullanıldığından gözüme çok hoş görünmedi.
·          
Salih Erdem Dize sonlarında kullanılan virgüller gereksiz

“Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak, / …alevlenip…
Közden artan kül kalıp ağlıyormuş bir tanem!”

“Közden artan kül kalıp” ifadesinde anlamca bir zorlama var. 

“…kül olup ağlıyormuş bir tanem” gibi bir ifade kullanılabilir.

Şiirin 3. ve 4. kıtalarında “…arak” sesleri göze batıyor

“Başı yastık bilmemiş ta ki o günden beri,”

Bu mısrada “ta ki” yanlış kullanılmış. Ta ki: yeter ki, sonunda, anlamındadır. 
Sadece “ta” kullanılmalı ve dize buna göre yeniden düzenlenmeli. 

“Başı yastık bilmemiş ta o zamandan beri” şeklinde olabilir.

“Bilmiyor ki sevdiğim, çoktan can verdi Aslı,
Sana hasretli gitti yattığı mezar yaslı!
Doymadık aşkımıza, tez bitti vuslat faslı,
Yaşamaktan bunalıp ağlıyormuş bir tanem!”

Son kıta ikinci dize elden geçirilmeli. “Sana” kelimesi burada anlatımı bozuyor. 

“Bilmiyor ki sevdiğim, çoktan can verdi Aslı,
Hasrete kurban oldu yattığı mezar yaslı”

Veya

“Bilmiyor ki sevdiğim, çoktan can verdi Aslı,
Aşkına kurban oldu yattığı mezar yaslı” 

ve son kıtanın 3. Dizesi de buna bağlı olarak elden geçirilebilir.
·          
Melahat Demir Şiirin ilk iki mısrası beni derinden etkiledi.Sazıma gözü ilişti.Biz de biraz çaldık.Şaire hanım'a teşekkür ediyorum.
·          
Şengül Cennet ben fazla hata bulamadım şiirde ... genelde çok beğendim ... ama bu bahaneyle ayaklar konusunda fikrimi belirtmek isterim: ben 1 kelimeden fazla ayakları yakıştırmıyorum şiire... şiiri basitleştiriyor, okuyuşu yoruyor ve sıkıyor... illâki birden fazla kelime kullanılacaksa da mısra sayısı 5 ya da 6'ya çıkarılmalı ki bu açık kapansın ... saygılarımla ...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Bir kelimeden fazla ayak derken?
Redif mi kastınız Şengül Hanım?
·          
Afet Kırat Özellikle dörtlüklerle yazılan şiirlerde redifleriyle beraber kullanılan ayaklardan bahsediyor. Aynı kelimelerin tekrarı her dörtlük sonunda bile olsa okurken usandırıyor, bu konuda benim de şikayetim olduğu için sorunuz bana olmasa da cevap verme, ya da destek verme gereği duyuyorum. Belki şahsi düşüncemdir, uyulmak zorunda değil ama ayaklı şiirleri de yazarken ve okurken sıkılıyorum. Genellikle değişik kafiyelerle şiiri monotonluk havasından kurtarmaya çalışıyorum. Sanırım Şengül Hanımın da söylemek istediği buydu.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Yani bana bir örnek verirseniz ben de anlayacağım.
·          
Şengül Cennet evet Hocam ... özür dilerim yanlış belirttim ...
·          
Şengül Cennet teşekkür ederim Afet Hanım ... çok güzel anlattınız :)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Estağfirullah....Konu gelmişken ayak konusuna bir değinmekte fayda var galiba.

Âşıklık geleneğinde, ayak sözü ile, dörtlüklerin son mısralarındaki kafiye 
kastedilir. Bu kafiye ise, genellikle ilk dörtlüğün ikinci mısraında başlatılır. Şiiri meydana getiren dörtlüklerin ilk üç mısraları kendi aralarında kafiyelenirler. 
Halbuki ayak, bunlardan bağımsız olarak dördüncü mısralar arasında bir kafiye bütünlüğünü arz etmek durumundadır. Bir başka deyişle, âşık şiirleri iki çeşit kafiye sistemi ile vücuda getirilir. Birincisi; dörtlüklerde, ilk üç mısrada oluşturulan kafiyeler; ikincisi ise, dörtlüklerin son mısraında ses birliği sağlama esasına dayalı olarak meydana getirilen kafiyeler. Bunlardan ilkine kafiye veya 
uyak, ikincisine yani dörtlüklerin son mısralarında oluşturulan kafiyelere ise ayak denir. 
Âşık şiirinde ayaklar, belirli fonksiyonları icra ederler. Bunları şöyle 
sıralayabiliriz: 
1. Şiirin şekillenmesinde belirleyicilik vasfı vardır. 
2. Bünyesinde ortak sesler bulundurmalarından dolayı şiirde ahenk 
sağlarlar. 
3. Gerek ait olduğu dörtlükteki mısralar arasında gerekse şiirin 
tamamında dörtlükler arasında ilişki sergileyerek konu ve anlam bütünlüğünün oluşmasına yardımcı olurlar. 
4. Karşılaşmalarda âşıkların sanat güçlerini sergilemesinde etkin rol 
oynarlar. 
5. Şiirin sazla söylendiğinde, işlenen konuyla bağlantılı olarak yeni 
ezgilerin ve tavırların oluşmasını sağlarlar.
..................................
(Yrd. Doç. Dr. Doğan KAYA)
·          
Şengül Cennet hatta bazı şiirlerde 4. mısra komple redif oluyor (ki artık buna redif de denir mi bilmiyorum çünkü redif kafiyeden sonra gelir ... bu tür mısralarda kafiye de yok )... a-a-a- x gibi 3 mısralık kafiye ile şiir geçiştiriliyor ... böyle tam mısra redifi ben de kullandım ama mısra sayısını 6'ya çıkararak ...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Burada şunu konuşmak da mümkün: - 7+7 genellikle âşık geleneğinin çok kullandığı bir tür değil. Bu ölçüyü ayaklı yapmak mı iyi yoksa ayaksız mı?
·          
Melahat Demir Kılavye hata veriyor özür dilerim.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Komple redif olanların nakarat özelliği var. Çoğunlukla nakarat özellikleri besteler için daha çok kullanılıyor.
·          
Afet Kırat aşıklık geleneğinde ayaklı şiirler tercih ediliyor, ama 7+7 heceli şiirlerde ayak zorunluluğu yok, en azından bu türlerde ayak kalkmış olsa şiir daha çok ilgi ve beğeni görür düşüncesindeyim
·          
Melahat Demir Döner ayaklı şiirler ses bakımından güzeldir.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Yani şöyle düşünülebilir mi?
Kemençe Karadeniz bölgesinde horonun vazgeçilmezidir. Çok da güzel bir sesi vardır ( Tâbiri câizse - ölüyü bile oynatır - derler)
Acaba bir Ankara misket için, ya da zeybek için aynı ahengi verir mi?
·          
Melahat Demir Tercih meselesi hocam.Ben kemençeyi arabeks türünde dinledim çok güzeldi.
·          
Melahat Demir Kültür alış verişi zenginlik katar.
·          
Afet Kırat hepsinin değişik lezzeti güzelliği vardır Mehmet bey, kimi baklavayı sever tercih eder kimi Hamsiköy sütlacını. kimsenin tercihine karışamayız sadece kendi sevdiklerimizi söyledik
·          
Melahat Demir Bulgur pilavını sade ikram edersek boğazımıza dizilir.yanında salata,döner,ayran en makbulüdür.:)
·          
Melahat Demir Afet hanımdan da baklava iyi gider.
·          
Melahat Demir Şairin marifeti tek düze bir anlatımı trcih etmemelidir bence....
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Mesele tercihlere karışmak ya da sorgulamak değil elbette. Görüşler bazen tercihleri yönlendirebilir.
Elbette " karışamayız " demek bir tercihtir. Fakat " yakışıyor " demek gibi " yakışmıyor " demek de bir tercihtir ve rahatlıkla söylenebilmeli. " Bana göre " demeyi ihmal etmeden...
·          
Afet Kırat tekdüzelik benim de çok hoşuma gitmiyor okurken bir alttaki bölümde ne söyleneceğini tahmin bile edememeliyim, heyecan duymalıyım okurken. özellikle tek ayaklı veya bol redifli ayaklı şiirleri okurken belki iki bölümünde son mısrayı okurum gerisini atlarım. bence şiirin tek bir harfi bile atlanmamalı
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Bir de şöyle bir konu hep aklıma gelir.Kafiyeleri ayarlarken acaba ilk akla gelen mi yoksa biraz daha güçlü olanları tercih etmek mi şiiri daha sağlam yapar?

Mesela:

Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak,
Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak,

Kıt'asındakiler
..............................................sanarak 
..............................................yıkanarak/
..............................................uyanarak/
(..v.b) gibi olsa daha iyi olur muydu?
·          
Melahat Demir Ayaklı şiir konuyu dağıtmıyor.Okur hem müziğini duyuyor,ritim tutuyor hem de ilgisini o yöne verebiliyor.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Peki çapraz dağıtıyor mu?

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; 
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. 
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık: 
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar
·          
Afet Kırat çapraz kafiyeyi hem okumayı hem yazmayı severim. Zira kafiyelerin daha güçlü kullanılmasına olanak sağlıyor
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Eğer Necip Fazıl özeldir derseniz başka bir örnek verelim:

Çığlığımdan soyarak bu çileli başımı
Bir lolipop tadında yeni bayrama girsem
Savursam rüzgârlarla akan hasret yaşımı
Dokunmadan yakarak ayrılığı bitirsem
·          
Afet Kırat biliyorsunuz şiir geçmişim fazla uzun değil, başladığımda ayaklı şiirler yazmıştım, çapraz kafiyeyi kardeşim bana gösterdi bir de böyle dene dedi. ilk zamanlar hiç de hoşuma gitmemişti, hala ayaklı şiirin etkisinden kurtulamamıştım. şimdi şiir nasıl başlıyorsa devamını da ilgimi dağıtmadan okuyabiliyorum. bu sanırım şiirin şekliyle değil insanların okuma yoğunluğuyla ilgili bir şey
·          
Afet Kırat kimin şiir
·          
Melahat Demir Ben de bu tür yazarım.Ama manasına bakarım,müziğini duymam.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Hececi bir arkadaşımızın Afet Hanım
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Evet Melahat Hanım, sihirli kelimeyi söylediniz: - Mâna!
En derin şiirlerin çapraz yazıldığı iddia edilir...
·          
Afet Kırat bence de çünkü şair daha özgürdür
·          
Melahat Demir Peki ' saz''ı nasıl işiteceğim? Ya da ney sesini?
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Elbette şair özgürdür. Ama okuyucu da özgürdür.
Birinin nasıl yazacağı konusu diğerinin kimi beğeneceği tercihi kendi özgürlükleri içindedir.
Ne var ki şiirde kalite (biraz göreceli olsa da ) çok özgür değildir.
·          
Melahat Demir Çapraz kafiyeli şiirler ikili nakaratlarla destklenmeli.....
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Peki nakarat değil de kafiyeli iki mısra olsa?

·          

Mehmet Emin Türkyılmaz Yani üst örnekte olduğu gibi:

Çığlığımdan soyarak bu çileli başımı
Bir lolipop tadında yeni bayrama girsem
Savursam rüzgârlarla akan hasret yaşımı
Dokunmadan yakarak ayrılığı bitirsem
Ellerime yapışan sızıları silerek
Gam çeken notaların önünde eğilerek.

·          
Afet Kırat anlatamadım sanırım şair duygularını düşüncelerini daha rahat ifade eder demek istedim, serbest şiir bile tamamen özgür değilken hece şiirinde özgürlükten bahsetmek yanlış olur ama diğerine göre daha özgürdür demek istedim, ya da ben öyle hissediyorum kendimi. ve şiirleimin çoğunda Melahat Hanımın dediği gibi beyitlerle destekliyorum nakarata şarkı sözü haricinde sıcak bakmıyorum
·          
Afet Kırat bu benimmiş, kendi şiirlerimi bile hatırlayamayacak kadar bunamışım:))
·          
Melahat Demir Hocam çok teşekkürler işte böyle olmalıdır dedim.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz :)))... O zaman bunu üstada hatırlatmak gerekiyordu ama...Kaldırımlar'ı son iki mısrasız yazdı.
·          
Afet Kırat onun buna ihtiyacı mı vardı ki
·          
Afet Kırat iki satırla bile sayfalarca açılama yazılacak şiirler yazıyordu
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Şöyle düşünmek yanlış olur mu peki:
" Bir kıt'ayı örnekte olduğu gibi iki mısra ile bütünleştirmek sanki o kıt'ada mevzuyu halletmek gibi olup şiirde sürekliliği ve devamı kesintiye uğratıyor" penceresinden bakınca ne görüyoruz?
·          
·          
Melahat Demir Bir kompozisyon gibi düşünürsek,giriş,gelişme,sonuç....bu kısımları gözardı etmeden idame ettirebiliriz.
·          
Melahat Demir Şairin gücüne bağlıdır
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Zora gelince kaçmayalım arkadaşlar :)))
konu baklava ya da çay - kek olsa yoğunlaşan fikirler nerede şimdi?
·          
·          
Melahat Demir Yani,siz ve Afet hanım yazabilir.Daha çok 11 li yazan Melahat Temur zorlanır.:))
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Eğer üç kat imar izni olan ( 9.50 irtifa’) bir inşaatı yapan kişi çok zengin olsa bu yüksekliği beş kata çıkarabilir mi? Burada zenginlik işe yarar mı?
·          
Afet Kırat konudan kopmadıktan sonra her bölümü küçük kesintilerle bitirmek neden yanlış olsun ki, öykülerde de böyle değil midir
·          
Afet Kırat türkiyede çıkıyor sonunda yıkılsa da bir zaman büyük övgü de alıyor
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Estağfirullah Melahat Hanım.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Defter'de de şiirler çok yorum alıyor bazen ama :))))))
·          
Melahat Demir efendim torpille imar planını değiştirebilir.Kişinin canbazlığına kalmış.:))
·          
Afet Kırat aynen onun gibi, yorum alamasak da doğru yolda ilerlediğimize eminim. bir Mehmet Akif, bir Necip Fazıl olamasak da o çok beğenilen yüksek yapılardan daha çok yaşayacağız
·          
Afet Kırat nasıl şiirlerin ne şartlarda çok yorum aldığının da onlar dahil hepimiz biliyoruz
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Ben hâriç...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Zaman, torpillileri günü geldiğinde sigaya çeker Melahat Hanım.
·          
Afet Kırat Ben hâriç... nasıl yani? şairin biraz da özgüveni güçlü olmalı, siz hepimizden iyisiniz
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Estağfirullah. " Ne şartlarda yorum alındığını bilmek " pek özgüven ile bağlantılı değil galiba.
·          
Afet Kırat size yorum yazanların çoğu fırtınanızdan nasip almamak için yazıyor, şiirleriniz gerçekten güzel yarına damga vuracak şiirler ama yorum yazmayana yorum yokken sitelerde aklıma bundan başka şey gelmiyor tabi ki gerçekten şiir sevenler ve anlayanları hariç bırakıyorum
·          
Melahat Demir Evet dumanı uçar,yerinde yeller eser.
·          
Melahat Demir Al gülüm,ver gülümden ibarettir yorumlar...ayrıntılı görüş bildiremiyoruz,çekiniyouz..
·          
Afet Kırat ben size niye yazmıyorum, eleştirecek bir şey bulamıyorum, eleştireceksiniz diye korkmuyorum ( bunu yanlış anlamayın sadece doğruya yönelteceğinize inandığım için, arada kızsam da)
·          
Afet Kırat diğerleri nerede izlediklerinden eminim bu saate kadar yatılmaz
·          
Yıldız Toksöz İzliyoruz Afet abla birazdan işe gideceğim:)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Buradaki amacımız zaten rahat konuşabilmek, ufkumuzu geliştirmek, bakış açımızdaki çıtayı yükseltmek değil mi? 
Hepimizin öğreneceği ya da hatırlayacağı şeyler mutlaka olacaktır.
·          
Yıldız Toksöz Ayaklı ve çapraz şiir konusu ilgimi çekti .
·          
Melahat Demir Ben bu şiirden biri ses duydum ve birşeyler yazdım.Şiirde duygu da çok önemli...
·          
Afet Kırat sadece şiir okurken mi geliyor o ses Melahat hanım ben eski türk filmlerini defalarca izlerim o kadar çok şey kaptım ki
·          
Afet Kırat Kar tanesi karanfil al şaraba boyandı
Özlemle bastırdığım kalbimin ateşinden.
Buz dağları tutuştu kızıl güneşle yandı
Nefretle kaçıp giden bir hayalin peşinden
Akşamla düşe dalan acı anlar uyandı
Kar tanesi karanfil al şaraba boyandı.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Aman konuyu yukarıdaki şiirden ayırmayalım...
·          
Afet Kırat bu şiiri bir filme jön kız arkadaşına kırmızı karanfil hediye ediyor ve kızda neden kırmızı ben beyaz severim diyordu. adamın cevabı hoşuma gitti göğsümde saklamıştım aşkımın ateşinde kızarmış
·          
Melahat Demir :) çok güzel.Ablacığım sadece şiirle olur mu?Hissedilen her şey olabilir,çiçek dahi....
·          
Melahat Demir Yani ilham gelmeden şiir yazılmmamalı.....ben ferkediyorum.Duygusu yoksa işçilik bir işe yaramaz
·          
Afet Kırat ayırmadık Mehmet Bey şiirde duygu çok önemlidir ama duygular sadece şiirden kaynaklanmaz. hem de listelemişler 100 ün üstünde duygu tanımlanmış, tanımlanmayanlar ve birbirine benzer olanlar hariç. sadece pozitif olanlar mı etkiler insanı? arkadaşımızın şiiri bütün olarak baktığımızda etkiliyor hoş geliyor o başka
·          
Melahat Demir Şaire hanım yoğun duygular içinde yazmış ve ruhunun karışıklığından son da söylemesi gerekeni başta söylemiş...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Ayak mısraları gerek bir üst mısra ile gerekse o kıt'a ile anlamı tamamlayabilmiş mi?
·          
Melahat Demir Hocam teknik olarak değerlendiremiyorum.İçimden gelmiyor.Afedersiniz.:) O kısımları sizden okumak isterim.
·          
Afet Kırat 3. mısralar 4. mısraları tamamlıyor bence, zaten ayaklı şiirde olması gereken de o. sadece son dörtlükte biraz zayıf kalmış gibi
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz "Son ayağı yukarıdaki ayaklardan biri ile değişin" deseler hangisi ile final yapardınız Afet hanım?
·          
Afet Kırat sanırım ilk dörtlüğün ayağı daha uygun gibi geliyor bana, çünkü ümidi bitmiş artık resimlerle avunuyor anlamında kullanılmış olurdu
·          
Afet Kırat Ne çalışkan kadınım böyle hem şiir tartıştım hem şiir yazıp astım:)))
·          
Ekrem Yalbuz .

Ayaktan, uyaktan, rediften bu kadar bahsedildikten sonra, yorumlarda ve sona gelindiğini tahmin ettiğim “AĞLIYORMUŞ BİR TANEM” başlıklı şiirle ilgili olarak bir soru sormak istiyorum.

Üç kişi bir araya gelsek bu şiiri bir atışma veya deyişme şeklinde sürdürelim desek ve ilk kıtayı da Sayın Zehra Ö. Yılmaz aşağıdaki şekilde yazmış olsa sizin yazacağınız ayak şekli nasıl olur veya nasıl olmalıdır?

Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
uzdıkça toplayıp BAĞLIYORMUŞ bir tanem!
Dağılmış da dimağı çıkmaz yollara sapmış,
Resimlerime dalıp AĞLIYORMUŞ bir tanem!

Eminim ki (… bir tanem) i redif ayak kabul edecek ve BAĞLIYORMUŞ/ AĞLIYORMUŞ kelimelerine uygun uyaklı sözlerle şiiri sürdüreceksiniz. (YAĞLIYORMUŞ bir tanem! – DAĞLIYORMUŞ bir tanem!- ÇAĞLIYORMUŞ bir tanem! vs.) Doğrusu da budur ve böyle olması gerekir. Mevcut ilk kıta sizden bunu istiyor ve böyle bir ayak kullanmağa sizi mecbur ediyor.

Peki Sayın Zehra Ö. Yılmaz niye her kıtada “AĞLIYORMUŞ” u tekrarladı. Böyle bir dörtlükle başlayan bir şiir için bu bir kusur değil midir?

(… toplayıp- dalıp) da uyaklı, birbirini karşılıyor/ tamamlıyor diye düşünsek bile son uyaklı sözün yine de yukarıda söylediğimiz şekilde olması gerekmez miydi?

Şairin görüşü, tercihi şeklinde açıklamak yeterli değildir.

Şekil yönünden; en doğrusu ve en güzeli nedir, onu merak ediyorum.
·          
Kenan Baran Değerli büyüklerim yapı olarak gerekli analizleri yapmışlar. Aşağıda belirttiğim kısımda anlamsal bir takıntım var. Yanarak, kanarak gibi biten mısralarda olayı daha sonraki mısra ya da mısralar tamamlar. İkinci mısrada sanırım şairin saçının tellerini kokluyormuş bir tanesi. O saçları birinci mısrada da vermemiş. Sanki bu hikayenin birkaç satırı kayıp gibi.
Bir de közden artan kül kalma durumunu kişiye oturtursak ifade biraz dikenli gibi, biraz batıyor gibi geldi bana.

Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak,
Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak,
Közden artan kül kalıp ağlıyormuş bir tanem!
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Şahsi kanaatime göre bu konu sanıyorum iki pencereden incelenmeli Ekrem Bey.

a) Âşık geleneği ve o geleneğin teamüllerine göre:
Akademisyenler “genellikle “ diyerek tam bir kural kabul etmese de âşıklar ayakları ilk kıt’anın ikinci mısrasından başlatırlar ve sizin de dediğiniz gibi devam ederler. Onlara göre bu böyle de olmalıdır. Ne var ki âşıklar gerek atışma gerek deyişlerde 11’li heceyi tercih ettiklerinden dolayı zaten başka alternatifleri de pek yoktur. Yani “ bir tanem “ redifini kullanacaklarsa “ ağlıyormuş” u zor kullanırlar. “Ağlıyormuş “ ayak olacaksa tek heceli bir redif ya da “ağlıyormuş “ a bir ek ile tamamlamaları gerekir. “ ağlıyormuşsun “ gibi. 
Eğer 7+7 hece vezni ile yazılacaksa ayaklı bir şiir ( ki bana göre çok da uygun düşmüyor) o zaman ikinci yedi için bu türdeki arayışlar çok anormal değil sanki.

b) Hece şiiri kıstaslarına göre:
Hece şiiri kuralları açısından kafiyenin olup olmadığıdır kural. Yerinin değişmesi ya da üstteki redifin altta kafiye olması bir kural ihlâli olarak benim önüme hiç çıkmadı. Bunu tartışabiliriz belki ama kural hatası demek doğru olur mu? Bence olmamalı!
Mekruh ile haram kıyası anlamında düşünülürse o zamanda mezhebsel farklılıklar işin içine girer. Ve içimizde deniz mahsulleri konusunda Şafii olanların olduğunu biliyoruz. 
Belki en doğrusu bu anlamdaki örneklerde 11’li heceyi aşmamak…
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Dört mısralık bir kıt'ada bazen ilk iki mısra birbirini son iki mısra da birbirlerini tamamlayabilir Kenan. Bunun çok örnekleri var şiirlerde. Ama ....ak " ile biten mısralarda ( ya da ..ken, ..sa gibilerde ) eğer ayak mısraı ( yani dördüncü mısra ) kendinden önceki bütün mısralara yani kıt'anın tamamına cevap veren bir mahiyette ise tadından yenmez... ( o kıt'ada virgüller tartışılabilir. Hatta ikinci kıt'a sonunda nokta konulup konmayacağı )
·          
Kenan Baran Mehmet Emin Hocam ama belirttiğim dörtlükteki ilk iki mısra da tam anlamıyla bir birini tamamlamıyor bana göre. Saçına gül takmış. tellerini kokluyor. Sanki orada bir basamak merdiven eksik gibi geliyor bana. Ayak mısrası karşılasa da hani örgüde bir göz kaçar da arada boşluk kalır (bayanlar daha iyi bilir) gibi...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz "Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak,
Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak,
Közden artan kül kalıp ağlıyormuş bir tanem!"

Yani ayrı görüşler elbette olacaktır.
Ama;
"Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak. " 
dendiğinde çok anlaşılmayan birşey kalmıyor diye düşünüyorum.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Ya da sen olsaydın o iki mısraı nasıl yazardın Kenan? ( iki mısrada bitsin ve anlam tamamlansın diye)
·          
Kenan Baran Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tüm gülleri ben diye kokluyormuş kanarak ya da her gülde saçlarımı kokluyormuş kanarak gibi birşey ya da iki mısra birden değişebilirdi.

O koklanan telleri ne zaman verdi. İlk mısrada o tellere gül takmış. İkinci mısrada telleri kokluyor. Bu iki mısra arasındaki bağlantı tam yapılamamış gibi...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Bu da bir alternatif elbette. 
Belki en çok göze batan ve konuşulan kafiye türleri bu tür ekleri alanlardır. ( anlamsal anlamda)
Tamamlandı mı tamamlanmadı mı? Diye.
En iyisini hep birlikte bulacağız inşallah!
·          
Melahat Demir Duygusal halim geçti,bu şiir Üstadımızın işaret ettiği gibi düzenlenebilir.Baştan tekrar yazılmalı.Yoksa işin içinden çıkılmaz.
Bir kıtasını düzenledim:

Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
Resimlerine dalıp ağlıyormuş bir tanem!
Sığmayarak bendinden çıkmaz yollara sapmış,
Çoşkun akan sel gibi çağlıyormuş bir tanem!....
·          
Melahat Demir ağladık,çağladık,dağladık.....en sonunda hakikate bağladık.....
·          
Melahat Demir Aceleyle böyle düzenledim:

Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
Resimlerine dalıp ağlıyormuş bir tanem!
Sığmayarak bendinden çıkmaz yollara sapmış,
Çoşkun akan sel gibi çağlıyormuş bir tanem!

Papatyadan fal tutup gelmemi diliyormuş,
Aslında fallar yalan, onu da biliyormuş,
Yâdigâr mendilime yaşını siliyormuş,
Düşündükçe gönlünü dağlıyormuş bir tanem

Hâlâ taktığı gülü saçlarımda sanarak,
Tellerini koklarmış doyasıya, kanarak,
Yağlı çırağ misâli âlevlenip yanarak,
İs tutan lambaları yağlıyormuş bir tanem!

Ağarmış saçlarına sebeb beni sayarak,
Sarhoş gecelerinden güne yorgun ayarak,
Bir gün özlem bitecek hevesinden cayarak,
Ayrılığı vuslata bağlıyormuş bir tanem!

Bilmiyor ki sevdiğim, çoktan can verdi Aslı,
Sana hasretli gitti yattığı mezar yaslı!
Doymadık aşkımıza, tez bitti vuslat faslı,
Bana cennetten bir yer sağlıyormuş bir tanem!
....
·          
Kenan Baran Mehmet Emin Hocamın çapraz kafiye ile ilgili bir sorusuna gözüm ilişti az önce. Bana göre çapraz kafiye yaparken manadan ( bir çoğumuz ) kopuyoruz. Verdiğiniz örnekler tabii ki güzel örnekler, usta örnekler ama şimdi deftere girip kötü örnekler de buraya alabilirim. Ben şahsen kendimi çapraz kafiye için tam hazır ya da yeterli hissetmiyorum. Çapraz kafiyeyi okumayı ya da yazmayı seven arkadaşlara saygım var ama anlamı ve örgüyü tam oturtamıyorsak çapraz kafiye işin kolayı olmuş oluyor bana göre. Ayaklı yazarken kişiyi, şiiri devam ettirmek adına aynı ayak türetmeye itiyor ve çapraza göre extra bir zorluk yaratıyor şiir. Ayaklı yazarken; uygun ayağı bulduktan sonra diğer mısralar o ayak üzerine kuruluyor ve anlam kopukluğu pek fazla olmuyor. Tabi bunlar benim anlayışım karşıt görüşler de olabilir bu konuda.
·          
Ayhan Çoban bu gün şiir eklenmedi mi abi
·          
Zehra Ö Yilmaz Yazamasamda böyle mükemmel dizelere vesile olduğum için onur duydum.Görüşlerini emek vererek belirten usta kalemlere tşk ediyorum.emeklerinize sağlık.saygımla.
·          
Zehra Ö Yilmaz Tebrik ediyorum duygularınıza usta kaleminize sağlık Melahat hanım.
·          
Şengül Cennet siz beğendiniz Zehra Hanım ... ama ben hiç yakıştıramadım ... burada şiirleri en acımasız şekilde eleştirebiliriz, hataları, kusurları yerden yere vurabiliriz ...bunlar asla şiirin sahibine karşı değildir ... ama kalkıp da ''ben yaptım böyle daha güzel oldu'' demek ehil bir kaleme yakışmadı ...
·          
Zehra Ö Yilmaz Pardon ! anlamayamdın Şengül hanım neyi yakıştıramadınız? ne hata yaptım? ben eleştirilerinize karşı bir kırıcı yanıt mı yazdım? her daim acığım.sadece Melahat hanımın şiirini beğendiğimi vurgulamaya çalıştım hikayesi benim şiirden olduğu için.iyi pazarlar diliyorum sevgiyle.
·          
Afet Kırat yanlış anlama var hanımlar Zehra hanım Melahat hanımın şiirine vesile olduğunu ve o şiiri çok beğendiğini söyledi.
·          
Şengül Cennet Melahat Hanım'ın dörtlüğü yeniden yazması ... ben kendi adıma böyle birşeyi kabul edemem ... onu belirtmek istedim ..
·          
Ayhan Çoban Son yorumları okuyup sonrasında duyduğum üzüntüyü belirtmeden geçemeyeceğim. Burası edebiyat sayfası ve ben burada kendi payıma bir şeyler öğrenebilmek ümidi taşıyorum. Ediplerin birbirlerine tahammul edememelerini kabul etmediğimi belirtmeliyim. Herkese iyi bir hafta sonu temenni ediyorum
·          
Kenan Baran Şiiri baştan yazmak bana da çok hoş gelmedi açıkçası. Kim ne derse desin. Bir mısra için ben de örnek vermiştim ama bu da doğru mu bilemiyorum. Herkesin görüşü kendinedir katılırız ya da katılmayız ama Şengül Hanım'a katılmıyorum desem yalan olur.
·          
Ülkü Reyhan Ahıska Çok özür diliyorum.Eşimin halası hastanede olduğu için iki gündür onun yanındaydık.Bu nedenle pek katılamadım.
Şimdi geldim arkadaşımız Zehra Ö yılmaz Hanımın şiirinin yorum ve tenkitlerini baştan sona kadar okudum.Değerli arkadaşlarımın fikirlerine sonuna kadar saygı duyuyorum.Yalnız bir konu kafamda soru işareti bıraktı.
Şiirde bir dize bir kelime bir uyak değiştirilebilir.Böyle olsaydı daha iyi olurdu fikri tartışılır..Ama şiirin büyük bir bölümü benim fikrime göre böyle yazılsaydı denmez.Şiirin tekniği üzerinde her şey söylenir ama duygularına bu denli müdahale edilmez kanısındayım.
Şengül Cennet Hanımın fikrine aynen katılıyorum.
·          
Mecit Aktürk "Ameller niyete göre"dir, öyle degerlendirilmeli.

Yanlis olsa da, Melahat hanim kesinlikle ONUR KIRICI, YARALAYICI, KÜCÜMSEYiCi bir amacla siiri kendine göre dizayn etmemistir. Sengül Hanimin hassasiyeti de yerinde, fakat ifade ederken sectigi kelimeler maksadi asmis gibi gözükmektedir.

Zehra Hanim, siirlerini begeniyle okudugum, cok deger verdigim bir dostum, kardesimdir. Yorum ve elestirilere cevabî mesajindaki olgunlugu takdîre sayandir.

Böylesine mükemmel bir grubun öncülügünü yapan Mehmet Emin beye tesekkürümüzü ifade etmenin en güzel yolu, hitabimizdaki üslûbumuza dikkat etmekle, bibirimizi kirici dilden sakinmakla olur, diye düsünüyorum.

Sahsen, bu KISA süre icinde dahi cok seyler ögrenip, eksikligimi farketmemde yorum, elestiri ve fikirleri ile katkisi olan siz degerli dostlarima tekrar tesekkür eder, saglikli, huzurlu, mutlu bir haftasonu sonu gecirmenizi dilerim.

Selam ve SAYGILARIMLA...
·          
Ayhan Çoban şöyle düşünmeli. Eğer şiirin tamamı üzerinde ikinci bir şair tarafından düzenleme yapılırsa o şiirin altında hangi isim yer alacaktır? zaman zaman benim şiirlerime de sevdiğim büyüklerim şurası olmamış şöyle olsa daha uygun olur derler ben de olmayan yeri düzenlerim ama mümkün olduğu kadar söylenen kelime haricinde bir kelime veya mısra bulur o şekilde düzenlememi yaparım
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Bu şiir hakkındaki sözlere bir nokta koyalım.
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Kenan ile “ anlamın tamamlanıp tamamlanmadığı “ konusundaki fikir alışverişi içinde “ sen olsan nasıl yazardın “ dememiz ne orayı değiştirmek ne de şiiri baştan yazmak anlamında eylem ve düşünce bazında bir öneri değildi elbette. Bırakalım şiiri, bazen kafiyeleri ya da bazı kelimeleri bile değiştirmek şiirin ruhunu derinden etkiliyorsa şairin mesajı ve duygularını ne hâle getirir bir düşünelim. Bazen mısra bazen kelime önerileri yapmamız elbette olabilir ama o önerileri yerleştirecek olan yine şairin kendisidir bana göre. ( dokusal uyumun bozulmaması adına)
Zehra Hanımın şiirlerini okuyoruz Defter’den. Burada onlardan birini masaya yatırmamız ve üzerinde fikir alışverişinde bulmamız, eğer becerebilirsek fikir verebilmek ve hepimizde olduğu gibi başka gözlerle bakmanın olumlu yanlarıyla düşünce iklimine katkı sağlamak içindi. Ki, bu şiir kendi özelinden çıkıp şahsen çok olumlu bulduğum şiir adına diğer tartışma ve fikirlere uzandı ki; bu da bilgi ve görüşlerimiz üzerinde bana göre gayet güzel izler bıraktı.

Eleştiri ve görüşlerin özeti başarılı bir şiir olduğu; artılarının eksilerinden çok daha fazla olduğu yönünde olması aklımızda kalmıştır vesselâm!
·          
Necla Sarikavak İrdelenecek şiiri Mehmet Emin Hoca'm seçmiyor mu, ben mi yanlış biliyorum?
·          
Yıldız Toksöz Biz de öyle biliyoruz Necla hanım.
·          
Necla Sarikavak Bir yorumda kalemine güvenen gelsin muhabbeti olunca düşündüm bir an...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Bazen haddi aşan yorumlar, kırıcı, yanlış anlaşılan ya da anlaşılmaya müsait olanlar olabiliyor. Elbette müsamahakâr olmak, anlayışla karşılamak ya da karşılamaya çalışmak öncelikli arzumuzdur. Ne var ki şiirden çok şahısları hedef almak, şiire değil de şaire ya da başkalarına dokundurmalar içeren mesnedsiz, delilsiz, afâki sözlere elbette müsamaha göstermeyeceğiz. Kısaca, art niyetsiz olan ile art niyetli olanları ayırmak gibi bir zorunluluğumuz var. Buna birlikte karar verecek birlikte hareket edeceğiz.
Yeni bir arkadaşın bu görevi üstleneceği güne kadar şiirleri ben taşıyorum buraya.
·          
Mehmet Ziya şairim diyen bazıları, "ben oldum" edasıyla kendini şairi-azam sanıp eleştiriyi bile kabul etmediğini, diğerlerinin düşüncelerine saygı göstermediğini, ego peşinde olduğunu biliyoruz...Oysa şiir bir gönül işidir..Bu durumda şairler "gönül insanı"dır diyebiliriz..Gönül insanları gönüllere akarlar her halleriyle...Burada şiir tartışıyoruz kişi değil.."benim" diyenlerin değerini eserleri gösterir!! Çoğu yerlerde gördüğümüz sonuçsuz kavgalardan kaçacak yer ararken, burada bu tür davranışların olmayacağını bilerek ve herkesin buna katkı vererek huzurlu bir ortamda şiirleşmek olmalı amacımız...Bunun için bilhassa usta kalemlerin hiç çekinmeden fikirlerini aktarması gerektiği kanaatindeyim..Eğer birileri sizi üzecekse, ilk önce onun üzüntüyü tatması icap eder.
·          
Ekrem Yalbuz .
Bir kez daha merhaba.

Bu şiire herkes bir şeyler yazdı ve herkes ihtiyacı kadar yararlandı.
Bendeniz, yazılan yorumlardan ve sergilenen samimiyetten cesaret alarak bu şiirin şekil yönünden (uyak şekli) kusurlu olduğunu ve nasıl olması gerektiğini söyledim. 

Önerime binaen şiire kendi görüşü doğrultusunda şekil vermeğe çalışan bir arkadaşımızın şahsı ve şahsiyeti hedef alındı. Öneriyi ben getirdiğim için söylenen sözlerin büyük bir kısmı beni de incitti. 

Hepimiz biliyoruz ki o arkadaşımız şiiri çalmadı, sahiplenmedi hatta altına adını dahi yazmadı. Yaptığı iş; “meselâ” nın, “siz olsaydınız”ın karşılığıdır ve bir samimiyetin göstergesidir. 

O kadar ki asıl şiirin sahibi Sayın Zehra Ö. Yılmaz kendisine; “Tebrik ediyorum duygularınıza usta kaleminize sağlık Melehat Hanım …….” şeklinde mukabelede bulundu.

Benim önerime verilen cevapta; halk âşıklarından, kalem şairlerinden söz edildi. Zımnen benim önerimin yersiz olduğu söylendi. Güya saz âşıkları öyle yazarmış da, kalem şairleri böyle yazmazmış gibi…

((((Görüşümü tekrar ediyorum: İlk dörtlük (abab) şeklinde kafiyeli ise devam eden dörtlükler (cccb- dddb- eeeb ilâ…) devam eder. Sadece ilk kıtada redif olarak kullanılan ekler veya kelimeler sonraki kıtalarda da redif olarak kullanılır.))))

Aşağıya, hepimizin tanıdığı yüzlerce “KALEM ŞAİRİ”mizin binlerce şiirinden sadece bir kaçının ilk üç kıtalarını alıyorum.

İstişareye katılanın görüş belirtmemesi vebaldir. Bu sorumlulukla konuyu tekrar açtım ve görüşlerimi paylaştım. 

Bağlama
Her sevgi bir düğüm atmış koluna 
Dokundukça inler, yarası vardır. 
Irak gönüllerin uçurumuna 
Ezgiden bir köprü kurası vardır. 

Aslı saçlarını yönüne sermiş, 
Altı tel koparıp göğsüne germiş, 
Kerem, yarasından bir kabuk vermiş, 
Sızlaya sızlaya vurası vardır. 

Âşık sofrasında bir ayak olur, 
Şenlik bırakanda Sümmânî alır. 
Humarı kan ile karışıp kalır 
Atadan toruna süresi vardır.
………………...Yetik Ozan

********

Olumsuz Koşma 

Yüreğime kör düğümler atıldı, 
Çözemedim, çözülmüyor Sultanım, 
Yıllar yılı kaderimin hükmünü, 
Bozamadım, bozulmuyor Sultanım. 

Yollarıma tuzak konmuş bir kere, 
Güvenim yok haftalara günlere, 
Zamanın tesbihi saçıldı yere, 
Dizemedim dizilmiyor Sultanım. 

Bu bendeki çölün suya çağrısı, 
Fecir vakti yıldızların ağrısı, 
Bu diyarlar güzel ama doğrusu, 
Gezemedim, gezilmiyor Sultanım.
……………….Dilaver Cebeci

**********

Kılavuzum Karga Çıktı Neyleyim 

Deli gönlüm benden yana olmadı 
Düşmanıma arka çıktı neyleyim... 
Aşk elinden az buz darbe almadı 
Yaraları kırka çıktı neyleyim... 

Uslanmadı vazgeçmedi yasaktan 
Bakışları kurtulmadı tuzaktan 
Kör kediyi samur sandı uzaktan 
Kürk dediği hırka çıktı neyleyim... 

İçer içmez huri dedi cadıya 
Mahkum etti ısırganla yatıya 
Sarhoş iken tayinimiz batıya 
Ayıkınca şarka çıktı neyleyim...
…………………Cemal Safi

*********

Aşk Hikâyesi 

Başımdan bir kova sevda döküldü 
Islanmadım üşümedim yandım oy 
İplik iplik damarlarım söküldü 
Kurşun yemiş güvercine döndüm oy 

Yağmur yorgan oldu döşek kar bana 
Anladım ki kendi gönlüm dar bana 
Alev dolu bardakları yar bana 
Sunuverdi içtim içtim kandım oy 

Sevgi ektim naz biçmeye çalıştım 
Ne zamana ne kendime alıştım 
Kırk senede yedi hasret bölüştüm 
Yedi dünya bana düştü sandım oy
……………Abdurrahim Karakoç

*********

Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhâniyetinden İstimdat 

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han? 
Feryâdım varır mı bârigâhına? 
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan, 
Şu nankör milletin bak günâhına. 

Tarihler ismini andığı zaman, 
Sana hak verecek, ey koca sultan; 
Bizdik utanmadan iftira atan, 
Asrın en siyasî padişâhına. 

Pâdişah hem zâlim, hem deli dedik, 
İhtilâle kıyam etmeli dedik; 
Şeytan ne dediyse, biz 'beli' dedik; 
Çalıştık fitnenin intibahına.
……….Rıza Tevfik Bölükbaşı

**********
EKSİLİR 

Yokta noksan aranılmaz 
Yasa budur var eksilir 
Ne tükenir sırda insan 
Ne insanda sır eksilir 

Hayat denen şu varlıkta 
Söz yücenin pazarlıkta 
Ölürsek bir mezarlıkta 
Üç metrelik yer eksilir 

Elden ele renkten renge 
Ölüm seldir can bir yonga 
Gidersek bozulmaz denge 
Halil’lerden bir eksilir 
………………Halil Soyuer
*********
VASİYET 

Dostlarım, toplanın öldüğüm zaman; 
Riyayı o günlük bir yana atın..! 
Tutunuz tabutun bir kenarından; 
Bir derin çukura beni fırlatın..! 

Kalınca büsbütün sizden uzakta, 
Vücudum çürürken kara toprakta, 
Uzanın rahatça sıcak yatakta, 
Yaşamak gururu içinde yatın..! 

Yüz yüze getirmez bizi asırlar, 
Meydana vurulsun saklanan sırlar, 
Sayılsın şahsıma ait kusurlar, 
Korkmayın içine yalan da katın..!
…………….Orhan Seyfi Orhon

**********

İRŞAD 

Sevgilim güvenme güzelliğine, 
Senin de saçların tarumar olur; 
Aldanma taliin pembe rengine, 
Hayatın uzun bir intizar olur... 

Sevgilim her insan doğarken ağlar, 
Çiçeklerle açar, sularla çağlar, 
Rehgüzarı olur bahçeler, bağlar, 
Nihayet isimsiz bir mezar olur... 

Sevgilim baksana bir yanda gülen, 
Bir yanda gözünün yaşını silen, 
Kimi benim gibi erir derdinden 
Kimi senin gibi bahtiyar olur...
………………..Kemalettin Kamu

**********
ÇOBAN ÇEŞMESİ
Derinden derine ırmaklar ağlar, 
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi, 
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar, 
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi. 

'Gönlünü Şirin'in aşkı sarınca 
Yol almış hayatın ufuklarınca, 
O hızla dağları Ferhat yarınca 
Başlamış akmağa çoban çeşmesi...' 

O zaman başından aşkındı derdi, 
Mermeri oyardı, taşı delerdi. 
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi. 
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
………………Faruk Nafız Çamlıbel

***********
·          
Mehmet Ziya Ekrem hocam hocalar küsmez incinmez:)) Zehra hanımın şiiri tamamen" ağlayan bir sevgili" üzerine yazılmış ve her kıtasında girdiği türlü hallerden "ağlıyormuş" demesi gerekiyordu.Ayak mısrasının sadece ilk kelimesi de kafiye yapılıp kalan kısmı redif olarak da kullanılamaz mı? Örnek verdiğiniz şiirler 11 li hece alan kısıtlı ama "çoban çeşmesi" ne baktığımızda Zehra hanımın "ağlıyormuş birtenam" redifi ile eşdeğer olduğunu görüyoruz..şöyle sorsam: böyle bir kural var mı yoksa tamamen şairin insafına mı kalmış, ya da tarz meselesi mi? saygılarımla
·          
Şengül Cennet Ekrem Bey'in verdiği örnekler kendi aralarında özdeş ... ama çok iyi biliyoruz ki hecede ilk kıta kendi içerisinde kafiyeli olurken, diğer kıtalarda da onu takiben son mısraın ayağına uydurulabilir ... Ziya Bey'in de dediği gibi bu şiirde bu yönden bir kusur yoktur ... şairin ilk kıtasını farklı ve daha özel yazma inisiyatifi vardır ... diğer kıtaları o ilk kıtayla bağladığı sürece ... saygımla ...
·          
Kenan Baran Şimdi ben şiiri edebi bir dille anlatamayabilir, bilemeyebilirim. Bu eksikliğimle sizlere birşeyler söylemek istiyorum.

Sayın Ekrem Yalbuz siz mi Melahat Hanım'a şiiri düzenle dediniz de tepkileri üzerinize alınıyorsunuz ?

Sayın Zehra Ö Yilmaz'ın Melahat Hanım'a usta kalem demesini ve teşekkür etmesini bir gönül koyma olarak algıladım ben. O kendisinin nezaketi. Şahsen ben o kadar nazik değilim. Ben buraya ikinci dörtlüğünün serbest olduğu şiir örnekleri ekleyebilirim. Bunu saz âşıkları mı yapar, söz âşıkları mı yapar bilemem ama örnekleri vardır.

Hece ölçüsüne göre aynı şiirde 4+4+3 ile 6+5 beraber kullanılan şiirlerde vardır. Ancak sizin jüri üyesi olduğunuz yarışmada birinci seçtiğiniz şiir dışında bütün dörtlük dizilimleri

6+5
6+5
6+5
5+6

şeklinde örnekler varsa onları da alabilir miyim mümkünse. 

Konu biraz şahsileşiyor ama kişilerin samimiyetini anlamak için kıyas en etkili yoldur.
·          
Ekrem Yalbuz .
Bendeniz şiiri konuşuyorum.

Konu şiirse hele hele hece şiiri ise bana öğretilenleri paylaşmayı mesleğimin verdiği sorumlulukla bir görev bilirim. Asla sen- ben davası yapmam. Konu şahsileştirilirse rahatsızlık duyarım.

Bendeniz bu şiirin devam eden kıtalarının, birinci kıtaya uygun olmadığını söyledim. Bendenizi bilenler bilir ki int. ortamında yorum yazdığım ilk günden beri hiçbir şiire “güzeldi”, “tebrikler”, “kutladım” deyip geçiştirmedim. 
Şiir güzelse güzel yanlarını, kusurluysa kusurlarını izah etmeğe çalıştım. 

Ele aldığımız bu şiir için baştan beri şunu diyorum:

Bu şiirdeki uyak tarzı; eskilerin “düz kafiye” dedikleri koşma tarzı uyaktır. Genellikle ilk kıta zorunlu olmamakla birlikte (abab) şeklinde olur. Şair isterse ilk kıtayı (aaab) şeklinde de yazabilir. Hatta isterse ilk kıtayı (abxb) şeklinde de yazabilir. Hepsinin örnekleri vardır.

Ancak diğer kıtalar, ayak ve redifler yönü ile birinci kıta ile uyumlu olmak zorundadır. Ele aldığımız şiirin işte birinci kıtası:

Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
uzadıkça toplayıp BAĞLIYORMUŞ bir tanem!
Dağılmış da dimağı çıkmaz yollara sapmış,
Resimlerime dalıp AĞLIYORMUŞ bir tanem!

Burada ayak olacak kelime yerlerinde uyaklı iki farklı kelime kullanılmıştır. BAĞLA- AĞLA. Bu şiirde sabit ayak yoktur. Her dörtlük AĞLIYORMUŞ şeklinde süremez. 

Şayet birinci kıtanın ikinci dizesi de AĞLIYORMUŞ şeklinde olsaydı o zaman sabit ayak olurdu ve şiir sonuna kadar aynı ayakla devam ederdi. Biz de kusur bulmazdık. Konuyu “ağlamak” tan seçmiş olmak kuralı değiştirmiyor. Şaire kural konusunda bir serbestlik ve ayrıca bir imtiyaz da vermiyor.

Şiirdeki bu tertibin bizim uydurduğumuz bir şey olmadığını hatta sadece saz şairlerine mahsus bir şey olmadığını anlatmak için de eski- yeni en büyük kalem şairlerinden dokuz şiiri örnek gösterdik.

“Çoban Çeşmesi” de bizim söylediğimiz şekildedir. O şiirde (….çoban çeşmesi.) rediftir. Şirin tamamında tekrar edilir. Oradaki uyaklar:

Uzaktan UZAĞA…
Ne söyler ŞU DAĞA…
Başlamış AKMAĞA…
Değdi kaç DUDAĞA… şeklindedir.

Bu tarz uyaklı şiirlerde hece sayısı hiç önemli değildir. (7, 8, 11, 14, 16) heceli olması sonucu değiştirmez. Hatta 8+7 duraklı divan şiirleri de böyledir.

Biz kişileri değil eylemleri eleştiriyoruz. İsim vererek beni de isim vermek zorunda bırakmayın. Biz kimseye “bu şiiri böyle yaz” demedik. Şair, yorumu haklı görerek (şöyle olabilirdi şeklinde) şiir üzerinde bir düzenleme yapmış olabilir.

Kendimden bahsetmeyi sevmem. Belki en nefret ettiğim şey kişinin kendinden bahsetmesidir. Jürilik yaptığım bütün yarışmalarda en çok takdiri, eleştirdiğim şiirlerin sahiplerinden almışımdır. Katılan on şairin hepsinin Yahya Kemal olmasını mı bekleyemeyiz. Şiirlerin hepsi de kusurlu olabilir. Biz o kusurlu şiirler içinden 1.2.3. seçmek zorundaydık. Arşivim yok. Kimin ne yazdığını da hatırlamıyorum.

Bu sayfalarda artık yorum ve görüş yazabileceğimi sanmıyorum. 

Değerli şairler tanıdım.

Saygılarla.
·          
Mehmet Nacar Ekrem Yalbuz üstadın yazdıklarının tamamına katılıyorum. Bu konuda bazı kısımlar tekrar da olsa düşüncemi açıklamakta yarar görmekteyim.
Saz şairleri ile kalem şairlerini ben de ayıran biriyim. Saz şairlerinde genel olarak sözlü ve saz eşliğinde seslendirmeler yapıldığından kurallar üzerinde hassasiyetle durmazlar. Tabi ki istisna saz şairleri de vardır. Hece şiirinin bütün kurallarını hakkıyle uygulayan şairlerdir bunlar.
Kalem şairleri Yalbuz üstadın dediği gibi ayaklı şiirlerde abab--cccb--dddb--şeklindeki kurala uygun olarak şiir yazarlar.
Zehra Hanımın şiirinin ayak dörtlüğüne baktığımız zaman neler görürüz;

Hasret zincirlerini boynuna kolye yapmış,
uzadıkça toplayıp bağlıyormuş bir tanem!
Dağılmış da dimağı çıkmaz yollara sapmış,
Resimlerime dalıp ağlıyormuş bir tanem!

Toplayıp/dalıp kafiyelerinde toplayıp sözünün kafiye olduğu tartışılabilir. 2. ve 4. satırlardaki kafiye hecelerini 6. ve 7. hecelerde aramak gerekmekte Bu heceler layıp ve dalıp heceleridir ki, bence kafiye sayılmamalı. Diğer taraftan 2. ve 4. satırlardaki bağlıyormuş/ağlıyormuş söz
Bu gruba üye olduğumdan beri incelenen şiirleri ve yorumları izlemekteyim. Nerdeyse bütün şairlerimizin farkına varmadığı ancak akıcılığı bozan bir noktaya fırsat varken dikkat çekmek istiyorum. Hece şiirlerinde genelde zorunlu olmadıkça kullanılmaması gereken bir, her, ben, sen... gibi sözcüklerin kullaınılmaması gerekir. Ancak akıcılığı asın bozan sözcükler üç heceden fazla hece sayısına sahip sözcüklerdir. 4. heceli sözcükler de belki kullanılabilir. Beş heceli sözcükler akıcılığı kesinlikle bozmaktadır.
Kenan beyin son yorumundaki yazım üslubunu pek saygılı bulmadım. Özellikle Ekrem Yalbuz gibi bir üstada hem donanımı, hem tevazusu ve hem de yaşı itibariyle biraz daha nazik davranılması gerekir diye düşünmekteyim. Benim de yorumlara fazla katılmama nedenim benzeri durumlarla karşılaşmamak içindir....
·          
Afet Kırat yapmayın Ekrem hocam size görüşlerinize ihtiyacımız var, zaten başka yerde şiirlerimize bile bakmıyorsunuz burada bari uzak kalmayın
·          
Şengül Cennet bu şiirin bütün 4. dizeleri kafiye ve redif yönünden birbiriyle türdeştir ... ilk dörtlüğün kaifye örgüsü ayağa bağlı kalmak koşuluyla farklı olabilir ...
·          
Şengül Cennet ''toplayıp''ın ''dalıp''la kafiye olması gerekmiyor Mehmet Hocam ... o kıtada bağlıyor ve ağlıyor kafiye zaten ...
·          
Mehmet Nacar Grubu Mevlananın gönül sofrası gibi bir anlayış ve hoşgörü grubu olarak düşündüğüm için bir iki satır daha eklemek istiyorum. Şiirler analiz edilirken iki farklı üsluba rastlamaktayım. Yaşadığım Gaziantep'te de her hafta toplandığımız Kumru dergisi salonunda bu iki farklı inceleme tarzına şahit olmaktayım. Hatta şunu da eklemek isterim. Mesela edebiyat defteri sitesinde yine benzeri durumlar vardır. Efendim ben edebiyat öğretmeniyim dolayısıyla konuya vakıfım diyerek yapılan incelemelerde şiir incelemesinden dışarı taşarak dilbilgisi derslerine yönelinmekte. Ele alınan bir sözcük önce hecelere, sonra harflere bölünmekte ''efendim şu harf kafiyedir, şu değildir'' denmekte.Bu tür bir inceleme tabir caizse neye benziyor; Bir duvardan bir tuğla alıyorsunuz. İyice döverek toz haline getiriyorsunuz. Sonra da içindeki toprak, çimento, kum, su vs... oranlarına bakıyorsunuz. O zaman da işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Ayıkla pirincin taşını sonucuna varıyoruz. Çünkü incelenen özellikler duvarın özellikleri değildir...
Hece şiiri kurallarını binlerce yıldan beri yazılarak denenerek ortaya çıkan Türk Edebiyatı belirlemiştir. Şiir yazan herkesin bu kurallara vakıf ve kurallar açısından donanımlı olduğunu sanmıyorum. Konuya yıllarını veren kişiler bu konularda donanımlı sayılabilir.
Demek istediğim şu ki, şiiri şiir bilgileriyle açıklamamız, kolay anlaşılır, eğitici, eksikleri tamamlayıcı ve net bir ifade ile anlatmamız gerekmektedir. 
Bildiğin bir konuda konuşmamak ve bilmediğin konuda da çok konuşmak kadar zararlı bir şey yoktur.
Ekrem üstadımızın gönlü alınmalı ve grupta düşüncelerini açıklamaya devam etmesi sağlanmalıdır. Kendisini tanıdığım günden beri donanımına üslubuna, davranış ve bilgeliğine hayran olduğumu belirtmeden geçemeyeceğim.
Sürçü lisan olduysa affola efendim.
·          
Mehmet Nacar Ayak kıtası sonradan gelecek dörtlüklerin 4. satırlarındaki kafiyeleri belirlemek için yazılır Şengül Hanım. Bağlıyor ile ağlıyorum kafiye olduğunu yazmıştım zaten. Ayak kafiyesi bağlıyor ve ağlıyor olunca ardından gelen dörtlüklerin ayaklarında da dağlıyor, çağlıyor, yeğliyor, sağlıyor gibi kafiyelerin kullanılması gerekirdi. İlk dörtlüğün 4. satırındaki ağlıyormuş sözcüğü ardından gelen dörtlüklerde redif olarak kullanılmış. Kafiyelendirilmemiş. Bunu anlatmayı denemiştim.
·          
Şengül Cennet duygular mimik-jest, ses tonu ve bakışlarla aktarılır karşı tarafa ... burada bu özlelliklerden yoksunuz ... tüm iletişim yazıdan ibaret ... dolayısıyla da yazdıklarımız yanlış anlaşılabilir ... amacımızı ve niyetimizi aşabilir ... ama ben kendi şahsıma gerek Ekrem Bey'e gerekse Mehmet Nacar Bey' zerre kadar karşıtlık bezlemedim ... saygım sonsuz her daim ... ama birkaç şiir öncesinde de belirttiğim gibi bizler öğrenciyiz burada ... soru sorarak, fikir beyan ederek, tartışarak öğrenmek istiyoruz ... karşılıklı paylaşım ve anlayış bekliyoruz ... '' ben bilgi birikimimi aktarır giderim'' anlayışı üzüyor bizi ... çok özür dilerim ama istediğimiz salt bilgi olsa hepimizin elinin altında internet ... TDK var ... bilgi portalı var ... eğitim bakanlığının edebiyat sitesi var ... ed. ders kitapları var ... biz başımızda gerektiğinde şefkatle öğreten, gerektiğinde sopayla yola getiren büyüklerimizi istiyoruz ... bizimle uğraşmak bu kadar mı zor ?..
·          
Mehmet Nacar Ben genel anlamda yazdım yorumlarımı Şengül Hanım. Üstelik ben de öğretmenim.:)) Yalnız Ekrem bey ve benim gibilerin aradığı ortam farklı. Çünkü üstatlarımızdan böyle görmüşüz.
Sohbet babında yazıyorum.
İlk tanıştığım üstadım 1966 yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek'ti. O akşam bana söylediği söz de üstatlardan aldığım ilk dersti. Rahmetli bana şöyle demişti.
''Öyle bir terbiyesizlik yapıyorsun ki,terbiyeden de çok üstün..:'' Çık işin içinden şimdi. Allah rahmet eylesin Abdurrahim Karakoç dostumdu. Bunlar dışında perakende olarak tanıştığım üstatlar vardır. Onlardan aldığım ve kendimde de aradığım yalnızca tek bir şey var. Bir karşılık beklemeden edebiyat yolunda yarım asır yürümüş insanlar saygı ve hürmeti haketmiştir. Bunlar çok duyarlı insanlardır. beden yaşları ile gönül yaşları ters orantılıdır. Bilmedikleri konularda konuşmazlar. Bildikleri konularda söyledikleri sözler üzerinde düşünülmesini ve mümkünse anlaşılmasını beklerler. Dünyalığın, şanın, şöhretin, ünün bu kişiler için değeri yoktur. Normal insanların çok fazla değer verdikleri maddi ve dünyalık servetler onların yanında değersizdir. Çabuk küserler. Onlar farklı dünyalarda yaşayan iç dünyaları ender bulunan insanlardır.
Bu akşamlık bu kadar diyeyim. Selam ve saygılar herkese...
·          
Emine Uysal Değerli Hocalarım, bu grup da paylaşım ve eleştirilerinizi okuyarak çok şey öğreniyorum. Burada kimimiz öğrenci, kimimiz öğretmen konumundayız. Elbette yanlış anlaşılmalar olacaktır. Ben kimsenin bir yere gitmemesini, herkesin bilgisini elinden geldiğince bilmeyenlerle paylaşıp öğretmesini istiyorum. Grubumuz aydınlık insanlarla yolunu ne güzel devam ediyor. Ekrem Hocam, lütfen bildiklerinizi yazıp bizimle paylaşmaktan vaz geçmeyiniz. Öğrenci öğretmenini darılamaya cağı gibi, öğretmen de öğrencisine darıl mamalı bence.
·          
Şengül Cennet ne mutlu bize ... sizleri tanıdığımız için ... gelecek nesillerin Necip Fazılları, Karakoçları da siz olacaksınız ...
·          
Mehmet Nacar Est. O tür insanlar eşşisdir. Herkes kendi kulvarında koşuıyor. . Bazen de yerimizde sayarken koştuğumuzu sanmaktayız:)))
·          
Ülkü Reyhan Ahıska ARKADAŞLARA ÖNEMLİ BİR DUYURU.
Bizler burada şiir ve edebiyat adına aydın şairler olarak hece şiirlerinde daha iyiyi tartışırken bir arkadaşımız (Melahat Temur)geliyor ve benim şiir yazdığım sitede mesaj panoma beni tehdit eden şahsıma hakaret niteliğinde mesajlar yazıyor.Hiç yakıştıramadım doğrusu.
·          
Mecit Aktürk "Bir karşılık beklemeden edebiyat yolunda yarım asır yürümüş insanlar saygı ve hürmeti haketmiştir."

Bu cümlenin altini tekrar tekrar cizmekte fayda var. 

Ekrem Yalbuz hocamiz ve diger hocalarimiza, ihtiyacimiz olsun olmasin, saygida zerre kadar kusur etmemek ve üslubumuza dikkat etmek zorundayiz. Sayfalardan ayrilmalari grubumuz icin büyük kayip, kalplerini kirmakta ondan büyük AYIP olur.

Ögrenci oldugumuzu unutmamakta büyük fayda var, diye düsünüyorum. 

Vakit, gönül alma vaktidir!

Selam ve SAYGILARIMLA...
·          
Necla Sarikavak Keşke bunları aranızda halledip buraya taşımasaydınız hoş olmamış
·          
Afet Kırat Arkadaşlar hemen hepimiz yaşımızı başımızı almış insanlarız, ortak bir noktamız var hece şiiri. Güzel bir amaca hizmet etmek için toplandığımız bu yerde sanırım hedefe ulaşamadan dağılacağız. Bırakın birbirinizi, şiirleri eleştirin, daha iyi yazmak için çaba sarf edin. Kimseyi kırmanın bir anlamı yok, lütfen daha sağduyulu ve akil davranın.
·          
Şengül Cennet Ülkü Hanım ... sizi çok seviyorum ... ama böyle şeyler için üzmeyin kendinizi ... bakın ben tek kelime ettim mi ? ... herkes kendi kişiliğini yansıtır ... ve herkes yüreğinin kısmetiyle geçinir ... bence yok sayın onu ... herkes sizi biliyor ... hatta yukarıdaki yazınızı bile silin ... ne ağzınız ne de kaleminizi kirletmeye, canınız üzmeye değmez inanın ...
·          
Ülkü Reyhan Ahıska Haklısınız Şengül Hanım.Yalnız arkadaşlarımın neden ayrıldığımı bilmelerini istiyorum.
·          
Afet Kırat kimse ayrılmasın hiç yoktan yere başladığımız bitmeden, kaçmak denir buna korkak işidir
·          
Ülkü Reyhan Ahıska Ben korkak falan değilim Afet Hanım Aynı hakarete siz maruz kalsaydınız ne yapardınız acaba.Bu güne kadar doğru bildiğim düşüncelerimi hiç çekinmeden yazdım.
Ama iş kişiliğe dökülürse hem de tehdit ve hakaret olursa buna sessiz kalmak korkaklıktır bence.
·          
Necla Sarikavak Yahu arkadaşlar hala devam ediyor şahsi kavgalar... Amacımız ve hedefimiz neydi... Şu gelinen nokta ne görmeyi denesek...
·          
Afet Kırat iş buraya nereden geldi anlayamadım ki, unutun gitsin af büyüklere yakışır
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Bir arkadaşımızın alınganlık edip şahsımı ve bazı arkadaşları suçlayarak gruptan ayrılmasındaki duygusal hava zannediyorum ortamı biraz gerginleştirdi. Hoşumuza gitmese de bunlar zaman zaman her yerde yaşanabilir. Keşke olmasaydı! 

Evde internet kullanmamam bazı cevapların gecikmesine neden oluyor. İnşallah bu durum farklı algılanmıyordur.

Ekrem Yalbuz Beyefendi emekli bir eğitimci ve özellikle cinas sanatı başta olmak üzere şiire oldukça fazla zaman ayıran birikimli, donanımlı bir büyüğümüzdür. Onu dâvet ederken onayı almadan dâvet etmem ve kendisine bey yerine ağabey demem Mustafa Ceylan ağabeyimin “ şiir akrabalığı “ bahsindeki samimiyet ile düşünülmüş olup asla başka bir niyetle yapılmamıştır.

Doğrusu ” konuşmak ve tartışmak “ bahsinde çok eksikliğini çektiğimiz fikir alacağımız insanların azlığından şikâyet ederken aramızda olanları darıltmak ve incitmek gibi bir düşünce içinde olmayı düşünmek ancak “ kıymetin kadrini bilmemek olur “ ki, yapmayı asla düşünmeyeceklerimiz arasındadır. Eğer sözlerimiz yanlış anlaşıldı ise sadece ifade eksikliğimizden olabilir.

Değerli Ekrem Yalbuz yorumun sonunda :
“ (… toplayıp- dalıp) da uyaklı, birbirini karşılıyor/ tamamlıyor diye düşünsek bile son uyaklı sözün yine de yukarıda söylediğimiz şekilde olması gerekmez miydi?
Şekil yönünden; en doğrusu ve en güzeli nedir, onu merak ediyorum. “ 

dedikten sonra bir grup üyesinin ve dolayısı ile benim görüş bildirmem, hatta “ Ekrem Bey “ diyerek kendilerinin görüşüne ve sordukları konusunda düşüncelerimi ifade etmem bir densizlik midir bilmiyorum. Kaldı ki, hemen her görüşümü “ kuraldır “ gibi değil de “ şahsi kanaatim “ olarak açıklıyor ve tartışmamızın doğru olacağını, olması gerektiğini ifade ediyorum.

Ve, Ekrem Beyin “ Benim önerime verilen cevapta; halk âşıklarından, kalem şairlerinden söz edildi. Zımnen benim önerimin yersiz olduğu söylendi. Güya saz âşıkları öyle yazarmış da, kalem şairleri böyle yazmazmış gibi… “ yorumundaki “ güya “ lar geldi ardından.

Güya!

Elbette edebî sanatları şiir dışında da kullanmak son derece normaldir. Ama karşınızdakini yok sayarak yaptığınız tamamen doğru olsa karşılık bulması çok olası değildir.
Siz bizi yok saysanız da, kırmayı önemsemeseniz de bizim aklımızdan sizi kırmak kesinlikle geçmez Ekrem Bey. Günümüzde şiirle uğraşan hemen herkesin size ve sizin gibilere ihtiyacı var. Elbette bu öneminizin olması her söylediğinize her zaman katılacağımız anlamında da düşünülmemeli. Doğruya, en doğruya giden yolun tartışmalardan geçtiğini bilenlerdeniz.

İddia ettiklerinizi ya da söylediklerimizin doğru olmadığı tesbitinizi sağlam temeller üzerine oturtmalısınız. 11’li hece ile 14’lü hece meselesine hiç değinmediniz. Bahsettiğiniz örneklerde 14’lü hece göremedim. Kaldı ki içlerinde 14’lü hece olsa bile kural anlamında bahsi geçen uygulamanın “ kural hatası “ yaptığına dair bir kayıt olmalı ki hepimiz bağlayabilsin.

Elbette şiirlerdeki ilk kıt’a kafiye örgüsü şiirin bütününde olmalıdır. ( ikinci yorumunuzda bahsettiğiniz). Bu şiirin kafiye örgüsü sizin yorumunuzdaki:

“..(abab) şeklinde olur. Şair isterse ilk kıtayı (aaab) şeklinde de yazabilir. Hatta isterse ilk kıtayı (abxb) şeklinde de yazabilir. Hepsinin örnekleri vardır.” 
Örgüden başka mı? 

Peki kafiye örgüsüne ne diyeceğiz?
En önemli konu kafiye hatası olup olmadığıdır. Bana göre kafiye hatası yoktur. Yani ilk kıt’a kendi başında hatasızdır. Peki ilk kıt’adaki örgü şiirin tamamında devam ediyor mu? Ediyor. O hâlde şiirin teknik anlamda ya da kural anlamında hatası yoktur. Geriye uygulamalar ve örnekler kalıyor. Yani “ nasıl yakışır ve daha güzel olur “ kısmı ile “ verilen örnekleri nasıldır “ kısmı. 

Yeni bir şey söylemeyeceğim. Sadece üstteki yorumumu tekrar edeceğim..

“Şahsi kanaatime göre bu konu sanıyorum iki pencereden incelenmeli Ekrem Bey.

a) Âşık geleneği ve o geleneğin teamüllerine göre:
Akademisyenler “genellikle “ diyerek tam bir kural kabul etmese de âşıklar ayakları ilk kıt’anın ikinci mısrasından başlatırlar ve sizin de dediğiniz gibi devam ederler. Onlara göre bu böyle de olmalıdır. Ne var ki âşıklar gerek atışma gerek deyişlerde 11’li heceyi tercih ettiklerinden dolayı zaten başka alternatifleri de pek yoktur. Yani “ bir tanem “ redifini kullanacaklarsa “ ağlıyormuş” u zor kullanırlar. “Ağlıyormuş “ ayak olacaksa tek heceli bir redif ya da “ağlıyormuş “ a bir ek ile tamamlamaları gerekir. “ ağlıyormuşsun “ gibi. 
Eğer 7+7 hece vezni ile yazılacaksa ayaklı bir şiir ( ki bana göre çok da uygun düşmüyor) o zaman ikinci yedi için bu türdeki arayışlar çok anormal değil sanki.

b) Hece şiiri kıstaslarına göre:
Hece şiiri kuralları açısından kafiyenin olup olmadığıdır kural. Yerinin değişmesi ya da üstteki redifin altta kafiye olması bir kural ihlâli olarak benim önüme hiç çıkmadı. Bunu tartışabiliriz belki ama kural hatası demek doğru olur mu? Bence olmamalı!
Mekruh ile haram kıyası anlamında düşünülürse o zamanda mezhebsel farklılıklar işin içine girer. Ve içimizde deniz mahsulleri konusunda Şafii olanların olduğunu biliyoruz. 
Belki en doğrusu bu anlamdaki örneklerde 11’li heceyi aşmamak… “

Daha doğrusunu ve sağlamını bulana kadar da bu inancım devam edecek.

( Ayrıca, sadece Kenan’a söylediğim “ bu şiiri nasıl yazardınız “ değil “ anlam oturdu oturmadı meselesinde “ o iki mısraı nasıl yazardın “ idi. Bu da anlamsal sağlamlık adına karşı görüş almaktı. Yoksa “ bu şiiri nasıl yazardınız ” çok ayrı bir şeydir ve bunu asla demem.)

Selâmlarımla
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Ülkü Hanım,
zannediyorum o tür tehditleri o edebiyat sitesinin yönetimine bildirmek ve orada çözüm aramak daha mantıklı. Buradan müdahale etmemiz çok mümkün görünmüyor.( şiirleri tartıştığımız bölümde de çok şık durmuyor kanaatimce)
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Ayrıca Ülkü Hanım,
Dışarıdaki bir tartışma, aramızda olmayan biri ile yaptığınız tartışma buradan ayrılmanız için nasıl bir neden oluşturuyor?
Bunları özelden halledelim...
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Teşekkür ederim Ülkü Hanım. Eğer Melahat Hanımdan bahsediyorsanız o bu grubun üyesi değil artık.
·          
Ülkü Reyhan Ahıska İyi günler Mehmet Emin Bey,başarılı bir hafta başı diliyorum.Kalbimi kıran ve hakaret eden kişi bu gurubun üyesi olarak şiirime yorum yapmış bir kişidir.Onunla hiç muhatap olmadan,...Daha Fazlasını Gör
·          
Şengül Cennet ne güzeldir Rabb'im sana havale etmek !..


 







Yorumlar
Henüz yapılmış yorum yok




Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
2.5.2024 12:15:43
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.