Mecit Aktürk Şiiri

Son Gül...

Bu yaz da geldi geçti, tadına varamadan
 
Barış güvercinini göklere salamadık... 
Otuz yılı tükettik, yarayı saramadan
 
Hayat bin kıssa sundu, bir hisse alamadık...
 

Her şehit haberinde gözden yaş sile sile
 
Dindirdik öfkemizi hamasî nutuk ile.
 
Laftan öteye geçip varamadık menzile
 
Özlem serâba döndü, huzuru bulamadık...
 

Daha henüz tümsekken biz engele dağ dedik
 
Diken sardı her yanı; göremedik, bağ dedik
 
Fırtınasız günlerde derin dedik, sığ dedik,
 
Barış denen denize bir türlü dalamadık...
 

Öfke kılıç kuşanmış; bora olmuş, esiyor
 
Dillerin kemiği yok, herkes ahkâm kesiyor
 
Kimi elinde urgan, suçlu bulup asıyor
 
Gönüller kin yuvası, sevgiyle dolamadık...
 

Hüzün kalpten yol bulup, aksa da gözümüzden
 
Vatanı böldürmeyiz; Dönmeyiz sözümüzden
 
Asıl yara derinde; sıyrıldık özümüzden
 
Bölünmeyi başardık! tek vücut olamadık...
 

Arkadaş! unutma ki, ecdadın bir çınardı
 
Çağ açıp çağ kapayan tarihlerde o vardı
 
Bu VATAN açan SON GÜL, bize bir yadigârdı
 
Heyhât! bu gonca gülü hakkıyla sulamadık...


Mecit Aktürk


·          
·          
Salih Erdem Mecit Bey heceye hâkim bir kalem. Aklına düşeni bir çırpıda yazabilenlerden! Biraz da tez canlı!

Bu tez canlılık birçoğumuzda var. Acelecilik bazen basit hataları da beraberinde getiriyor. Şiiri yazdığımızda başkalarının da okuması isteğimiz dayanılmaz bir hâl alınca sitelerde hemen paylaşıma açıyoruz. Oysa biraz demlense hatalarımızı göreceğiz, belki de basit ifadeleri yeniden değerlendirip şiiri yeniden şekillendireceğiz ve ortaya ilk hâline göre çok daha güzel bir şiir çıkacak. (Bazen aynı aceleciliği ben de yapıyorum ardımdan kim koşturuyorsa)

Bu şiirde de görüleceği gibi durak, kafiye ve ayaklarıyla yapının sağlam olduğu; içeriği, işleyişi ve okuyucuya verdiği mesajlarıyla meramı net ifade ettiği söylenebilir. 

Dil sade, anlatım açık ve anlaşılır. Herkesçe malûm olan bir konu şairin olaya bakış açısıyla işlenmiş. 

İkinci kıtada 
…sile
…ile 
…menzile

Kelimenin kökünden ayrılarak yapılan kafiye hoş olmuş. Kafiyenin bir ses olayı olduğuna ve ille de kökte aranmaması gerektiğine güzel bir örnek.

Şiirin diğer kıtalarında kullanılan “dağ, bağ, sığ / es, kes, as /göz, söz, öz” kafiyeler sıradan olmuş.

Noktalama işaretleri ve sonrasında yazım hataları var. Örneğin;

Vatanı böldürmeyiz; Dönmeyiz sözümüzden / …dönmeyiz… (Küçük harfle yazılmalı)

Bölünmeyi başardık! tek vücut olamadık / …Tek… (İlk harfi büyük yazılmalı)

Arkadaş! unutma ki, ecdadın bir çınardı / …Unutma… (İlk harfi büyük yazılmalı)

Heyhât! bu gonca gülü hakkıyla sulamadık / …Bu… (İlk harfi büyük yazılmalı)

Ve her kıtanın sonunda üç nokta (…) gerekli miydi? Üç noktanın kullanıldığı yerler bellidir ve kıta sonlarındaki mısralarda üç nokta koymayı gerektiren durum/durumlar yoktur. Belki bir Türkçe öğretmeni veya bu bilgiye sahip bir arkadaşımız buna bir açıklık getirecektir. 

Selamlar.
·          
Şengül Cennet Salih Bey her yönüyle çok güzel yorumlamış şiiri ... üç noktayı ben de çok kullanırım :) Üç Nokta ( ... )

1. Anlatım olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur:

Ne çare ki çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından görülüveri­yordu da bu yanı... (Tarık Buğra)

2. Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten dolayı açık yazılmak is­tenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur: Kılavuzu karga olanın burnu b...tan çıkmaz.

Arabacı B...’a yaklaştığını söylüyor, ikide bir fırsat bularak arabanın içine doğru başını çeviriyordu. (Ahmet Hamdi Tanpınar)

3. Alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümle­rin yerine konur: 

... derken şehrin öte başından boğuk boğuk sesler gelmeye başladı... (Tarık Buğra)

4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur: 

Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel)

Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz. O noktainazar şudur: Türk milletini, medeni cihanda layık olduğu mevkiye isat etmek ve Türk cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün, daha ziyade takviye etmek... (Atatürk)

5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:

Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar:

— Koca Ali... Koca Ali, be!.. (Ömer Seyfettin)
·          
Emine Uysal Salih hocam ve Şengül hocam çok güzel noktalara değinmişler. Hele şu üç nokta olayı ile oldum bittim başım dertte olmuştur. Hatta bu konu ile ilgili bir de öykü yazmıştım. emeğiniz için teşekkürler arkadaşlar.
·          
Afet Kırat noktalama işini ben de bir türlü beceremedim daha , kardeşim çok az noktalama kullanıyorsun onları da yanlış yerlere koyuyorsun diye hep kızar bana, anlatıyor da unutuyorum hep
·          
Emine Uysal Afet ablam, noktalamaları karıştırıyor san, benim "üç nokta mı " yazımı oku. Noktalarla nasıl uğraştığımı gör:))
·          
Afet Kırat okudum harikaydı neriman 46
·          
Emine Uysal Ne zaman okudun hemen:))
·          
Afet Kırat sen söyleyince hemen açtım yarım saat geçmiş az mı
·          
Mecit Aktürk Elestiri azligindan hayli sikayetciyim. Böyle giderse elestirenler icin ortaya ödül koymam gerekecek :) Ha gayret :) Salih kardesim bu isi cok güzel baslatmis. Zaten, sitede de imlâlar konusunda kendisini hayli yormusumdur. Kervani yolda düzenlerden oldugumdan, yazdiklarimin, cok deger verdigim ve bilgi birikiminden emîn oldugum dostlar tarafindan analize tabi tutulmasi bile benim icin basli basina bir onur. Zaten, Mehmet Emin bey iltimas gecerek en dikensizini aramis sayfaya koymus :)) Herkese cok tesekkür eder HAYIRLI AKSAMLAR dilerim.(tek nokta :)
·          
Şengül Cennet Mecit Bey ... biz de isterdik şiiri didik didik didikleyip, parça pinçik edip, eniğini cücüğünü ortaya koyup, kendinden geçirmeyi ... ama Salih Bey bize bişey bırakmamış ne yazık ki :)) şiir de gerçekten dikensiz (üç nokta)
·          
Yıldız Toksöz Mecit bey şiiriniz halimize tercüman olmuş.Konu çok güncel ve güzeldi.Bu defa tebrik edelim bir sonrakine inşallah didik didik ederiz.
Afet Kırat Şiirleri irdeliyoruz da her önümüze konan şiir mi, şiirle manzume arasındaki farkları bildiğim kadarıyla yazdım, bu konuda söyleyeceği olanları bekliyorum.

Şiirde edebi sanatlar vardır, manzume öğretici özellikler taşır. Şiirde kişisel duygular yer alır, manzumede olay vardır. Şiirde yazılanlar düz yazıyla anlatılamaz, manzume düz yazıya çevrilir. Şiirde genellikle olay örgüsü yoktur manzumede mutlaka vardır. Şiirde bireysellik, çağrışım ve duygular ön plandadır, manzumede toplumsal olaylar, yaşanmış, yaşanılabilecek durumlar işlenir. Şiirde çok anlamlılık, semboller ve imgeler yer alırken manzumede kelimeler gerçek anlamlarıyla kullanılır ve okuyan yorulmadan anlar ne anlatıldığını.
·          
Ayhan Çoban Mecit abi ben şiirin manasına bakıyorum ve mana itibarıyle fevkalade güzel bir şiir. hece ve kafiye hususunda yazılanları okuyorum bilmediklerimi öğreniyorum
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz " Bu yaz da geldi geçti, tadına varamadan 
Barış güvercinini göklere salamadık... 
Otuz yılı tükettik, yarayı saramadan 
Hayat bin kıssa sundu, bir hisse alamadık.."

Çapraz kafiyeli bir başlangıçta ( ya da bir kıt'ada ) acaba kafiyelerin gerek ses mahreci gerekse aynı seslerle kafiye yapılması olumlu bir hâl midir yoksa olumsuzluk mudur?

vara.....
sala.....
sara.....
ala....

veya başlangıçları:

sala...
sara...

gibi olması?
·          
Melahat Demir Sesler bibirine çok benziyor,daha etkili kılmak için farklı uyaklar kullanılmalıydı bence.Ben mümkün olduğunca dikkat etmeye çalışıyorum.
·          
Melahat Demir sile sile
ile
menzile
''bulamadık''ayağına çok yakın sesler....buraya da dikkat etmek gerekir.
·          
Mehmet Ziya Son Gül...

Bu yaz da geldi geçti, tadına varamadan 
Barış güvercinini göklere salamadık... 
Otuz yılı tükettik, yarayı saramadan 
Hayat bin kıssa sundu, bir hisse alamadık... 

son dizede "hayat bin kıssa sundu" derken
bahsedilen hayat değil otuz yıllık terör belası ise
hayat denilmesi yerine başka bir tarif kullanılmalıydı.
****

Her şehit haberinde gözden yaş sile sile 
Dindirdik öfkemizi hamasî nutuk ile. 
Laftan öteye geçip varamadık menzile 
Özlem serâba döndü, huzuru bulamadık... 
-----
"özlem seraba döndü" derken özlem seraba dönmez
özleyen seraptan umut bekleyebilir."Umut serapta şimdi"
gibi olabilirdi.
****

Daha henüz tümsekken biz engele dağ dedik 
Diken sardı her yanı; göremedik, bağ dedik 
Fırtınasız günlerde derin dedik, sığ dedik, 
Barış denen denize bir türlü dalamadık... 
-----
ilk dize;
henüz tümsekken engele dağ demiş olsaydık bu hale 
gelmezdik.Gözardı ettik kanısındayım! 
3. dize; fırtınasız günlerde ileri geri konuştuk diyor şair.
Fırtınasız günlerde tehlikeyi hissedemedik, keyfimize baktık
demesi daha vurucu olurdu.
4. dize;madem günler fırtınasızdı neyin barışı, yada kimle 
barış diye sorarım şaire?
*****
Öfke kılıç kuşanmış; bora olmuş, esiyor 
Dillerin kemiği yok, herkes ahkâm kesiyor 
Kimi elinde urgan, suçlu bulup asıyor 
Gönüller kin yuvası, sevgiyle dolamadık... 
----bu kıtada siyasi çekişmelerden bahsediliyor
Eyvallah
***

Hüzün kalpten yol bulup, aksa da gözümüzden 
Vatanı böldürmeyiz; Dönmeyiz sözümüzden 
Asıl yara derinde; sıyrıldık özümüzden 
Bölünmeyi başardık! tek vücut olamadık... 
--Hüzünlü kalp kendini zaten gözden, yüzden gösterir, yol 
bulmasına gerek yok..Kalbimizdeki hüzün" denilebilirdi.
3 ve dört harika.
***
Arkadaş! unutma ki, ecdadın bir çınardı 
Çağ açıp çağ kapayan tarihlerde o vardı 
Bu VATAN açan SON GÜL, bize bir yadigârdı 
Heyhât! bu gonca gülü hakkıyla sulamadık...
----
3. dize "onlardan yadigardı" diyebilirdi şair.

genel olarak güzel bir şiir. Maksadını da anlatmış.
"şurası şöyle olsaydı" dedim bende...
Mecit dostumuz duyguları zirvede bir şair..
Her yazdığında mutlaka bir mesaj bulursunuz..
sevgi saygılarımla
·          
Mehmet Emin Türkyılmaz Şüphesiz, Mecit Bey geç tanıdığımız ama kaleminin rengiyle şiirin rengi arasındaki uyumu şahsen beğendiğim bir arkadaşımız. Bu beğeniye tevazusu, her fikre ve eleştiriye açık olduğunu özde ve sözde beyan eden hâli, araştırmacı ve sorgulayıcı kişiliğe de eklenince, “ tadından yenmez “ diye söylenen söz misâli oluyor onunla şiir konuşmak ve dertleşmek. Önce bu anlayışı için teşekkür ediyorum.

Genellikle Mecit Beyin şiirleri üzerinde ve bu şiirde “ kabası bitmiş bir inşaatın ince işçiliği “ bağlamındaki dekorasyon, sıva, boya, mermer, fayans, dış cephe kaplaması gibi ince işçilikten bahsetmek sanırım daha doğru olur. Mustafa Ceylan Hocanın da çokça değindiği benim de sık sık dillendirmeye çalıştırdığım gibi sayısal bir alan olmasa da “ şiirin bir mühendislik işi olduğu “ gerçeğinin dikkate alınması gerektiği sanırım bir kere daha düşünülmeli.

Şiirlerin yazılma aşaması şairden şaire farklılıklar gösterse de genellikle bu sürenin kısa olduğunu biliyoruz. Ne var ki yazılan bir şiirin bitmiş olabilmesi ve “ tamamdır “ denilebilmesi için “ demlenme “ ya da “ bekletme “ süresi dediğimiz o süre önemli bir süredir ki; hataların, eksiklerin, gözden kaçanların, daha iyi olabilmesi adına yapılacak değişim ve tercihlerin sunulmadan önce yapılacağı ve mutlaka yapışması gereken zamandır. Bazı usta şairlerin bu süreyi oldukça uzun tuttuğunu ve Abdurrahim Karakoç’un ( Allah rahmet etsin ) bazı şiirleri için altı ay beklediğini biliyoruz. 
Demek ki önemli. ( bazı arkadaşlarımızın da “ bir saatte yazdım ve astım “ dediğini de duyuyoruz )

Dışarıdan bakıldığında bu tesbitler elbette farklı farklı sıralanabilir ama ben Mecit Beye şu önerilerde bulunabilirim:

a) Anlamı derinleştirecek edebî sanatlar ve kelime tercihleri:
- Mısra tekniği anlamında o tercihlerin doğru ve düzgün yerleştirilmesi.
- Özellikle teşbih ve tasvir sanatını kullanarak örnekleme ve çağrışım yaptırma.

b) Sesi ayarlama:
- Takılmaları ortadan kaldıracak eğeleme ve tesviye ( mutlaka yüksek sesle şiirlerimizi birkaç kez okumak ve mümkünse başka bir sesten dinlemek)
- Vurguyu artırmak ( özellikle uzun şiirlerde dikkatin dağılmaması ve finale kadar ritmin aynı tempoda devam etmesinin sağlanması adına farklı hitap farklı seslerle dikkat çekmek ) 

c) Kafiye tasarımı:
- Çok bilindik ve ezberlenmiş kafiyeleri mümkün olduğunca az tercih etmek. ( genellikle ilk akla gelen kafiyelere göre mısraı ayarlama alışkanlığını farklı kafiyeler arama ve bulma eksenine kaydırmak )
- Mümkünse bir kıt’ada kullanılan kafiyelerin benzerlerinden ve çıkış yeri ya da aynı harf aynı seslerle tekrarlarından kaçınmak.
- Zaman zaman uygun olduğu gözlense de ( gerekli olsa da ) redifli kafiyelerdeki mûsıkîyi okuyucuya hissettirmek.

d) Bir şiirdeki önemli bölümler dediğimiz “ başlangıç kıt’ası “ ve final kıt’ası “ na ayrı bir önem vermek.

e) Dili olabildiğince iyi kullanmak ve imlâlara yapabildiğimiz kadar dikkat etmek.

f) Mümkün olduğunca tekrarlardan, özellikle şahıs ya da çoğul eklerin aynı mısrada bulunmamasına özen göstermek. ( Daha henüz tümsekken BİZ engele dağ deDİK / “ biz / dedik “…engellere dağ dedik” şekli ya da benzeri ile düzenlenebilirdi. )
- Hece tamamlamak için tercih edilen tek heceli kelimeleri gerekmediğince kullanmamak. 
( “ Bu VATAN açan SON GÜL, bize bir yadigârdı “ /” ….bizlere yadigardı. “ olabilirdi.)

Ayrıca, giriş kıt’asındaki çapraz kafiyelerin birbirinden daha zıt seslerden oluşmasını tercih ederdim. Aklı şüpheye düşürecek ya da sesi karıştıracak kafiyeleri tercih etmezdim.

Görüş bildiren arkadaşların öneri ve tesbitleri de dikkate değerdir elbette.

Ramler straße, Malplaquet straße, Bülow straße, Wedding ve Schöneberg’e selâmlarımla :)))

Eyvallah!
·          
Afet Kırat Saydığınız bu bilgiler çok değerliydi Mehmet Bey, hece öğrenmeye çalışan ve yazan bütün arkadaşların okumaları gerektiğine inanıyorum. İsim vererek veya vermeden paylaşmayı isterdim.
·          
Mecit Aktürk Öncelikle, kiymetli vakitlerini ayirarak yorum ve elestirilerde bulunan tüm dostlara tesekkür ederim. 

"Agac yasken egilir" desem, "ÖGRENMENiN YASI YOKTUR" diyeceksiniz. Lâkin, EDEBiYAT'a gönül vermis bir kisi olarak, siir sandigim ilk dizeleri yazdigim orta okul dönemlerimde gerekenleri temelden ögrenmis olmayi cok isterdim. Tek tesellim, ihmale kurban giden büyük bir sairin yerini dolduracak cok degerli abilerimizin olmasi :))) 

Büyük haz alarak ve onur duyarak okudugum yorum ve elestirilerinizden cok seyler ögrendigimi belirtmek isterim. Zaten, artik kalemimin titremekten yazamaz hale gelmesi de bunun en güzel isbati. 

Anladim ki, kervan belki yolda düzülür, amma, siir ögrenmeden yazilmaz!

Yazdiklarima övgüler, iltifatlarda bulunup, "ÜSTADIM" "SAiR" payeleriyle beni mahcûb eden, adeta ezen dostlarimin da bu elestirileri okumalarini isterdim.

Isi ehline birakmali, kisi haddini bilmeli.

Eksiklerimin coklugunu bilmemin yanisira, bazi yazdiklarimin güzel seslerle okunup, dinlenir hâle gelmesi benim icin degerini kücümsemedigim ve mutluluk veren bir teselli sebebidir.

Tekrar tesekkür eder, selâm ve SAYGILARIMI SUNARIM...
·          
Mecit Aktürk "Ramler straße, Malplaquet straße, Bülow straße, Wedding ve Schöneberg’ selâmlarımla :)))"

Bu bölgeler selâminizi almakla birlikte, bizzatihi sizi görmekte ISRAR ediyorlar Mehmet Emin bey :) Bu bölgelere Nonnendammallee 93b 13629 adresini de ekleyebilirseniz "KARADENiZ"in "HAS" bölgesinden "DEMLi" bir cay sizi bekliyormus. Yemegin üstüne elbette :)) (hamsi bile bulunur EVELALLAH :))

Hacen bu tavetum herkes icun gecerlidur daa :) Tanimaduklarim haric :))

Selam ve DUA ile








Yorumlar
4.2.2021 19:45:35
Bu güzel şiir için eleştiri ve yorumlar yapılıyor bütün yorumları okudum hepside birbirinden değerli yorumlar hem şaire hemde okuyanlara faydalı bilgiler Allah sizler gibi ustadlarin sayısını artırsin kanaatimce eleştiri insani başarıya götürür inşallah Mecit kardeşimizde kendine düşeni almıştır. Ben şiirlerini çok beğeniyorum çok güzel yazıyor haz alarak okuyorum selam ve dua ile saygılar
Hasan karabay




Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
2.5.2024 06:49:04
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.