“ Ses etmeyelim “
dedikçe başımıza ağa düştün!
    Ömrün ağ örmekle
geçti bak ördüğün ağa düştün!
 
    Boyun eh de aklın
kısa, şeklin ne recül ne nisâ
    Adına dense de İsa
Muhammedî çağa düştün!
 
    Ne huysuzluğun
aşıldı ne kaprisine şaşıldı
    Renksizliğin
anlaşıldı ne sola ne sağa düştün!
 
    Bir türlü
bulamadın eş önüne çıkan senden keş
    Vah garibim vah
çilekeş (!) kervan geçmez dağa düştün!
 
    Yalan dolan yaya
yaya itimatta kaldın yaya
    Nâmın ulaştı uzaya
jurnalci dudağa düştün!
 
    Yapma dedik
aldırmadın, burnundan kıl aldırmadın
    Sulha kapı
çaldırmadın azmettin dayağa düştün!
 
    Bozacılarda
aklandın şıracılarda saklandın
    Yakalandın
yasaklandın ne kötü tuzağa düştün!
 
    Dilinden düşmedi
“ene” bu yücelik senin nene
    Zurnası kırık
çingene! Davul yok tokmağa düştün!
 
    Kibirde kendini
aştın hep Kaf Dağı’nda dolaştın
    Hem şaşırttın hem
de şaştın haramî kursağa düştün!
 
    Dur! Dedikçe daha
azdın, her rüzgâra nağme yazdın
    Zaten akortsuz bir
sazdın iyice ayağa düştün!
 
    Sesin ortamı
gerince değnek yedin ince ince
    Sığındığın
geberince en mâhir kaypağa düştün!
 
    Ne sıkılman var ne
arın, ne etsen artmadı kârın
    Bunalttı akar
kokarın bit gibi tarağa düştün!
 
    Kendini bilmek mi?
Nerde! Beden ve ruh ayrı yerde
    Onca üyeli
defterde adandın sunağa düştün!
 
    Postunu serince
cama köprü kurdun damdan dama
    Pençeden çok
kaçtın ama gittin de toynağa düştün!
 
    Zaman zaman coştun
durdun, hep hayâle koştun durdun
    Kâh kudurttun kâh
kudurdun sonunda yatağa düştün!..