|
Şiir Öldü Mü? / Salih Bolat
ŞİİR ÖLDÜ MÜ?
Ülkemizde ve dünyada şiirin gerilediği iddialarının
yaygınlaştığı bu günlerde, Şiir Sanatı gibi bir kitap yayımlamak, ne derece
akılcı olurdu? Ama ben şiirin gerilediği kanısında değilim. Gerçekten de son
yıllarda, ülkemizde şiirin gerilediği, öldüğü, bittiği yolunda genel bir kanı
yaygınlaşıyor. Birçok yayınevinin ve kitabevinin “şiir” kavramından adeta
nefret ettiğini görüyoruz. En insani yazınsal tür olan, aşkın dili olan, bütün
diğer yazınsal türlerin ve hatta bütün sanatların atası, “dil” ve “sanat”
kavramlarının açıklanmasındaki temel nesne olan şiir, nasıl olur da
tükenebilir? Gorki’nin, Lenin’e karşı kendini, daha doğrusu sanatı savunurken
söylediği şu sözü anımsayalım: “Aklın şiiri bilimdir, yüreğin bilimi şiirdir.”
Öyleyse şiirin tükendiğini öne sürmek, insanın tükendiğini öne sürmek anlamına
gelmez mi? Şiir yazan ve şiirin içinden birisi olarak, bu durumu kabullenmem
elbette kolay değil. İşte Şiir Sanatı, bir bakıma şiirin olduğu yerde
bulunduğunu kanıtlamaya çalışmamın da bir göstergesi sayılmalı.
Öncelikle şunu belirtmeliyim: Ülkemizde düzyazıdaki (roman, öykü vb) niceliksel
artış, şiirin gerilediği yanılsamasını oluşturan önemli bir etkendir.
Niceliksel diyorum, çünkü yazılan romanların ve öykülerin çoğu anı ve yaşamöyküsü
anlatımcılığından öteye geçemiyor. Elbette yazılı kültürün geliştiğini
göstermesi açısından, bu da bir şey. Toplumumuzun görsel kültür şokunu
atlatması, görsel kültüre olan güveninin sarsılması, gecikmiş bir kültür olan
yazılı kültüre yönelmesine neden oluyor. Görsel kültürün güncel niteliği,
yaşamı bütünüyle kavramakta ve insanı bütün olarak karşılamakta yetersizdir.
Oysa yazılı kültürün kalıcılık özelliği, ona gündelik olanı yansıtabilme
yeteneği kazandırır. Gündelik, genel ve nesnel olanı ifade eden bir kavram
olarak, bir sürekliliği tanımlar. Oysa güncel, özel olanı ifade eder ve
süreksizliği, belli bir süre içinde olup biteni tanımlar. Bu nedenle, gündelik
olan, kalıcı olandır; güncel olan ise geçici olandır. Gündelik olanı kalıcı
yapan şey, onun tarihsellik özelliğidir. Çünkü gündelik, geçmiş-şimdi-gelecek
süreci içerisinde, birbirini bütünleyen bir niteliğe sahiptir. Bu bütünlük,
evrensel olanın da önkoşullarındandır. Buna karşın güncel olan, denebilir ki,
gündelik olanın belli zamanlarda aldığı biçimlerin ifadesidir. Demek
güncel olanın varlık nedeni gündelik olandır; gündelik olan ise kendi başına
bir varoluştur. Örneğin, “yemek yemek” gündelik bir insan etkinliğidir. Ama
“McDonalt’s’ta bir şeyler yemek”, günceldir. “Savaşmak”, gündelik bir insan etkinliğidir;
“Irak’ı işgal etmek” ise günceldir. Gündelik olan, tikel ayrışmalara,
karakterlere ve katılımlara gönderir bizi. Güncel ise eklemlenmelere,
aidiyetlere...Bu yüzden de gündelik olanın bireyselliğinden, güncel olanın ise
popülerliğinden söz edebiliriz. Burada, “özgün olan” ile “anonim olan”ın da
görüntüsünü yakalamış oluyoruz.
Öyleyse roman ve öykü yazılı kültür ürünü olmasına ve dolayısıyla gündelik
olanı yansıtmasına karşın, niçin popüler olabiliyor da şiir popüler olamıyor?
İşte bütün sorun, bu çelişkili gibi görünen durumun içinde saklı. Burada
kültürün bir görünümü olan “popüler kültür” olgusu üzerinde durmak gerekiyor.
Evet, popüler kültür kitle kültürüdür. Kitle ise toplumsal olanın aksine
kaygan, biçimsiz, geçici, geçirgen olmayan bir yapıdır. Kitle kültürü de bir
endüstri kültürü olarak, yapılan ve tüketilen bir kültürdür. Oysa toplumsal bir
kültür olan estetik, yaratılan ve paylaşılan bir kültürdür. Çünkü toplumsal
olan, bireysel değerlerle birbirine örülmüş, organik bir yapıdır. Popüler
kültür anti-estetiktir. Bu yüzden de ulusal ve evrensel anlamda, insanlığın
ortak uzlaşımlarla getirdiği birikimle yüzleşmek, hesaplaşmak ya da birikime
katılmak gibi bir kaygısı yoktur. Hatta böyle bir mekanizmayı reddeder. İşte
bizim şiirden saymadığımız ama popüler olan ve şiir adına dolaşımda olan
metinler ve diğer etkinlikler de böyledir. Örneğin, kitlenin tükettiği bir
Cemal Safi’nin ya da Naşide Göktürk’ün, bir Garip Şiiri ile ya da İkinci Yeni
Şiiri ile hesaplaşmak gibi bir kaygıları yoktur. Hatta edebiyatın dışında
durmayı gönüllü olarak isterler ve öyledirler zaten. Şunu da belirtmek gerekir
ki, ülkemizde şiiri gerek popüler kültür etkinliği, gerek estetik (sanat
felsefesiyle açıklanan) etkinlik olarak sürdürenlerin çoğu, şiiri sözlü kültürün
uzantısı olarak algılamaktadırlar. Popüler kültür etkinliği olan şiirler, zaten
oral bir özellik taşıdıkları için şarkı sözü ile sınırları geçişik haldedir.
Gerçek şiir, bir yazılı kültür etkinliği olarak, nicelik değil, niteliktir.
Roland Barthes’ın belirttiği gibi, önceden tasarlanmış anlamlara giydirilen bir
dil değildir. Şiir, geri dönülmezcesine atılan adımdır. Yazı kültür etkinliği
olan gerçek şiirin ülkemizdeki geçmişi çok yenidir. Bu şiirin okuru da doğal
olarak iki bini geçmez. Dünyanın her yerinde böyledir. Çünkü kristalize olmuş
bir dil olarak, dilin amacının yine kendisi olduğu şiirin okuru olmak,
düzyazının eleştirel okuru olmaktan geçer. Çünkü düzyazıda dil, okuru anlamlara
gönderen bir göstergeler sistemi iken; şiir, gösterenle gösterilenin çakıştığı
bir dildir. Şiirimizin yazıldığı alfabenin bile seksen yıllık bir geçmişi
olduğu düşünülürse, yazılı kültür etkinliği olan şiirin okur bulmakta
zorlanması, kültür yayıncılığı dışında kalan yayınevlerinin ve kitabevlerinin
şiire üvey evlat gibi davranması anlaşılır bir şey oluyor. Buna karşın,
şiirimizin modernleşme sürecine baktığımızda, çok kısa bir süre içinde Garip
Şiiri, Kırk Kuşağı Şiiri, Nâzım Hikmet Şiiri, İkinci Yeni Şiiri, Fazıl Hüsnü
Dağlarca şiiri gibi oldukça zengin bir birikim oluştuğunu görüyoruz.
1980 öncesi ve hemen sonrasında da şiirde bir niceliksel artış söz konusuydu.
Daha sonra şiir doğal yatağına çekildi. Roman ve öykü de yakın gelecekte doğal
yatağına çekilecek.
Yves Bonnefoy, “Şiirin Edimi ve Yeri” adlı denemesinde şöyle diyor: “Şiirle
umudu neredeyse birleştirmek, bir tutmak istiyorum. Ama bunu uzun yoldan yapmak
istiyorum çünkü nasıl iki türlü umut varsa, şiirin de iki türlüsü vardır, biri
boş düşlere ve yalana dayanır, ötekisi ölümcül, yazgısaldır.”
Salih Bolat
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|
|