Soyut Somut / Edip Cansever
SOYUT SOMUT
Şiirin soyutluğu somutluğu sorunu çok tartışıldı.
Gene de belli bir sonuca varılamadı. Kapalı şiir için soyut, "anlamsız
şiir" için soyut, toplumcu olmayan şiir için soyut, hatta yeni şiirlerin
tümü için soyut denildi. Gerçi soyut şiirle, somut şiir arasındaki ayrım kesin
olarak belirlenmiş değil. Değil ama, işe bu yönden bakanlar da yok denecek
kadar az. Soyut kavramı, giderek, sanatta, felsefede kullanılan anlamından da
soyutlanarak, konuşma dilimize yerleşen bir basitlik simgesi oluverdi. Yergiler,
suçlamalar bile hep aynı kavrama başvurularak yapılıyor.
Bir şiirin
"nedir"liği, "nasıl"lığı kadar, o şiire bakan kişinin şiir
ekini, algısı, deneyleri, yorum gücü de önemlidir. Yani şiirin soyut ya da
somut bir izlenim bırakması, yazarı kadar okuyucuyu da ilgilendirir. Ama ben bu
konuyu ters yönden, yalnızca ozanın tutumu bakımından incelem istiyorum.
Yapacağım iş -ama doğru, ama yanlış - soyut-somut
ikilemesini kaldırmayı denemek...
İlkin şöyle bir soru
soralım kendimize : Şiiri şiirden soyutlamak mümkün müdür? Yani ilk günden
bugüne dek yazılmış şiirlerle ortak bir düzen kurulmuştur da, bu düzenin
dışında kalabilen şiirler olmuş mudur? Olmuşsa, bunlar canlılıklarını,
etkinliklerini, işlevlerini sürdürebilmişler midir? Hiç sanmıyorum. Yıkıcı bir
şiir akımı bile yıktığı değerlerle beslenmek, geride bıraktığı dil, biçim, yapı
özelliklerini kaynak yaparak güçlenmek zorundadır. Bırakalım dünya şiirini,
kendi ozanlarımızı, örneğin bir A.Haşim'i, Y.Kemal'i yadsıyarak, onlarla
ilgimizi büsbütün keserek ozanlık katına erişebilir miyiz? Şiir tarihi
içinde yer alan, çağdan çağa uygulanabilen, kendi öz gerçeğini yitirmeden
değişebilen bütün şiirler, canlı, yaşaması olan örgensel (organik) bir bütünlük
kurarlar. Şiirin somutluğu da önce bu örgensel bütünlüğe bağlılığıyla
oranlıdır. İşte şiirin şiirden soyutlanması, ozanın bu bütünlüğe boşvermesi;
şaşırtıcılıkla, dayalı bir gösteriyle yetinmesi demektir.
Ayrıca şiirler şiirlere
eklenerek, dil, yapı v.b. bakımından nasıl bir düzen yaratılıyorsa; çeşitli
şiirlerdeki çeşitli öğeler de, duygular, düşünüler de birbirleriyle kaynaşıp
çözülerek bu düzenle çakışırlar. Örneğin daha önceki dönemlerde yazılmış bir
şiirin anlamını, bugün için küçümseyebiliriz ama, o anlamdan koptuğumuzu, hiç
mi hiç etkilenmediğimizi söyleyemeyiz kolayca. Çünkü ozanlar salt yeni
duygular, yeni heyecanlar peşinde değillerdir. Onların gerçek çabaları, kamusal
duyguya, kamusal isterlere bir yön vermek, buna bir çeşitlilik, yeni bir biçim,
en önemlisi de yeni bir kişilik kazandırmaktır. Diyeceğim, örgensel bütünlük
adına yapılan ya da yapılacak her türlü işlem, kendiliğinden bir somutlama
eylemine geçiştir.
Şiir, insani değerlerden,
ölümsüz özlerden, yaşam koşullarından, çağını yansıtmaktan kopmazlığıyla da
somut bir olgudur. Ama kimi dönemlerde şiirin bu niteliği farkedilmeyebilir.
Dil zorluğu, soyut araçlar, yeni şiir öğeleri bir engel olarak dikilebilir
karşımıza. Soyut araçlar dedik; evet, bu bizim çelişmeye düştüğümüz sanısını
uyandırmamalı. Bilimler bile, insanın salt bir yanıyla ilgilenmekte , insanı
insandan soyutlayarak, gerçekte ona somut bir nitelik kazandırmıyorlar mı?
Felsefe için de durum aynı : o da yaşamımıza yepyeni anlamlar katmakla
kalmıyor, ortaya attığı düşünce biçimlerinin dizgelerinin birbirlerini
etkileyip değerlendirmesiyle somut bir görünüme kavuşuyor. Soyut araçlardan
yararlanması bakımından şiir de, bu mantık kurgusunun dışında kalamaz. İşte
şiirin şiiri, düşüncenin düşünceyi somutlaması da budur, bence.
"Örgensel
bütünlük" diye betimlediğimiz bu şiir ortamı, dural bir durum da değildir.
Çünkü sürekli olarak şiirler arası bir savaştan söz açılabilir; tıpkı canlı
varlıklarda olduğu gibi, şiirler de zamanla ya birbirlerini yok ederler, ya
düzeltip değerlendirirler. Başka şiirlerin hışmına uğramış bir şiir ya
tükenip yerini boşaltır, ya da yıllar sonra ötekilere baskın çıkabilir. Bu aynı
zamanda bir somutlaşma savaşıdır - kimi dönemlerde soyut diye nitelendirdiğimiz
şiirlerin, sonradan somut bir nitelik kazanması gibi -. Bu işlem, bu arınma bir
ozanın kendi şiirleri arasında da olabilir.
Öyleyse soyut dediğimiz
şiirler ne kapalı, ne anlamsız, ne de toplumcu olan şiirlerdir. Soyut şiir olsa
olsa daha yazılmamış bir şiirdir; bir de dediğimiz gibi yazılmış görünüp de,
belli bir şiir düzeninde yer almamış, geleneğinden kopuk, geleceğe yönelmemiş,
salt ozanını ilgilendiren her türlü şiir soyuttur.
Edip Cansever
Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.
|