Sözcük - Kök - Ek


KELİME NEDİR?

Kelime, anlamı veya görevi bulunan ve tek başına kullanılabilen ses veya sesler topluluğudur. Kelimeler anlamlı veya görevli dil birlikleridir. Kelimelerin genellikle anlamları vardır . dışarıda bir varlığı, bir nesneyi bir hareketi karşılarlar. Kelimeyi okuduğumuz veya duyduğumuz zaman o varlık veya hareket gözümüzün önünde canlanır: kitap, daktilo, koyun, kuzu, cetvel, koşmak , yazmak...

Ancak, anlamı bulunmayan kelimeler de vardır: gibi, ile , ve , için , fakat, ama, kadar vb. Bunların anlamları yoktur ve hiç bir varlığı veya hareketi karşılamazlar. Cümlede anlamlı kelimelerle birlikte kullanılırlar. Onların manalarına yeni ifadeler katarlar: aslan gibi, onun için gelmiştim, sabaha kadar ağladı örneklerinde olduğu gibi.

Kelimeden küçük ses birlikleri olan sesler, heceler, ekler ve bazı kökler tek başlarına kullanılamadıkları halde kelimeler tek başlarına kullanılırlar.


Kelimeler yapı bakımından ses veya ses topluluklarıdır. Tek sesli kelimelerin sayısı azdır. Türkçede tek sesli sadece iki kelime vardır: a, o (a birader, o kişi örneklerinde olduğu gibi .) Bunlara “e” ünlemini de dahil edebiliriz: e kardeşim!.


KÖKLER


Kökler, kelimelerin anlamlı parçalarıdır. Meselâ bakış kelimesinde bak köktür. Bakma işinin anlamı bak kökü üzerindedir. Buradan bakma işi anlamını çıkarıyoruz.


Kökler, kelimelerin parçalanamayan kısımlarıdır. Meselâ bak kökü daha fazla parçalanamaz. Parçalanırsa bakmakla ilgili anlamı ortadan kalkar.


Kökler varlıkların ve hareketlerin yalın karşılıklarıdır. Onları bir zaman, şahsa bağlamazlar, soyut olarak ifade ederler.


Kökler, kelimelerin çekirdekleridir. Meselâ gözlemek, gözlem, gözcü, gözcülük, gözlük kelimeleri hep göz kökünden türetilmiştir.


GÖZ= gözlemek, gözlem, gözcü, gözcülük, gözetmen, gözlük, gözlükçü, gözlükçülük, gözlü, gözsüz.....


Her varlık veya hareket için dilde bir kök yoktur. Birbirine yakın varlık veya kavramlar aynı kök etrafında yapılan kelimelerle karşılanır. Meselâ ver kökünden vergi, verim, verimli, verecek, verimlilik gibi.


Kökler eskiden beri var olan ve sonradan yapılamayan dil birlikleridir. Yeniden kök yapılamaz. Ancak yabancı dillerden yeni kökler alınabilir. Radyo-cu, radyo culuk vb.


Dilde iki çeşit kök vardır: isim kökleri, fiil kökleri. Çünkü kâinatta iki çeşit varlıktan söz edebiliriz:


- Nesne

- Hareket

İnsan, hayvan, bitki, dağ, orman, taş, toprak, duygu, akıl, hastalık vb. nesnelerdir. Bunların gelmesi, gitmesi, yanması, büyümesi, tükenmesi vs. Hareketlerdir. İşte nesneler isimlerle, hareketlerle fiillerle karşılanmaktadır.


EKLER


Eklerin tek başına anlamı yoktur. Kelimelerin görevli parçalarıdır. Meselâ babam, odunluk, tatlı kelimelerindeki –m,-luk, -lı eklerinin tek başına anlamı yoktur.


Ekler tek başlarına kullanılamazlar, ancak köke eklenerek kullanılış sahasına çıkarlar.


Kökler kelimede kendisine uyulan, ekler ise köke uyan unsurlardır. Bu sebeple eklerin büyük bir kısmı çok şekillidir. Çok şekillilik bakımından ekler dilimizde ya bir şekilli , ya iki şekilli ya dört şekilli ya da sekiz şekillidir:

Bir şekilli: -m (masa-m),
İki şekilli: -an, -en (koşan, gelen),
Dört şekilli: -ıp, -ip, -up, -üp (alıp, verip, koşup, görüp),
Sekiz şekilli: -dı, -di, -du,-dü,-ti,-tı,-tu,-tü (yazdı, geldi, durdu, gördü, attı, gitti, sustu, düştü),

Ekler fazla uzun olmazlar. Tek ses halinde olabildiği gibi iki heceli de olabilirler. Üç heceli eklerimiz azdır: sarı-mtırak gibi.


Türkçe’de ekler ya eskiden beri ek olarak vardır ya da iki ek veya kelimenin ekleşmesinden meydana gelmişlerdir. Meselâ gelmeli kelimesindeki –meli eki –me ve –li eklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.


Dilde iki türlü ek vardır:


YAPIM EKLERİ: Kökün veya kelimenin anlamında değişiklik yapan eklerdir. Bunlar eklendikleri kökten yeni bir kelime meydana getirirler. Meselâ Türk kelimesinden –çe ekiyle Türkçe kelimesi yapılmıştır. Türk bir milletin adı, Türkçe o milletin dilinin adıdır. Dört çeşit yapım eki vardır:


İsimden isim yapma ekleri: İsim kök veya gövdelerinden yeni isimler yapan eklerdir: yıl-lık, köy-lü, balık-çı, kuzu-cuk, ev-cil vb.


İsimden fiil yapma ekleri: Isim kök veya gövdelerinden fiil türeten eklerdir: gece-le-mek, duru-l-mak, tür-e-mek, boz-ar-mak vb.


Fiilden isim yapma ekleri: Fiil kök veya gövdelerinden isim türeten eklerdir: aç-mak, gel-me, düş-üş, geç-im, düş-kün, sırıt-kan vb.


Fiilden fiil yapma ekleri: Fiil kök veya gövdelerinden fiil yapan eklerdir: al-ın-mak, gül-üş-mek, yat-ır-mak vb.


ÇEKİM EKLERİ: Kökün veya kelimenin anlamında değişiklik yapmayıp kelimeleri kullanılış sahasına sokan eklerdir. Çekim ekleri anlama etki etmezler, köke ve kelimeye yeni bir anlam katmazlar. Fakat bir ifade katarlar. Bu ifade öteki kelimelerle münasebet ifadesidir. “Ev-den geldim.” Cümlesindeki –den eki münasebet ifadesidir ve evin anlamını değiştirmemektedir.


İSİM ÇEKİM EKLERİ


Çoğul eki: İsimlerin çokluk şekillerini ifade eder: -lar, -ler: kitap-lar, çocuk-lar, araba-lar, ev-ler, gece-ler, sergi-ler vb....


Iyelik ekleri: “İye” Türkçe’de “sahip” anlamına gelir. İyelik ekleri ismin karşıladığı nesnenin bir kişiye veya nesneye ait olduğunu gösteren çekim ekidir. Bunlar nesneyi nesneye, yani ismi isme bağlayan eklerdir. İyelik ekleri altı şahsa göre çekimlenebilmektedir: yani getirildikleri isimlerin ben, sen, o ,biz, siz, onlar şeklindeki sahipliklerini ifade ederler.


Baba-m defteri-m

Baba-n defter-in
Baba-sı defter-i
Baba-mız defter-imiz
Baba-nız defter-iniz
Baba-ları defter-leri

Hal ekleri: Bu ekler ismi bazen isme, bazen fiile bazen de edata bağlar:


Okul-a gitti. Evden gelmiş. (fiile bağlamış)

Kitab-ın kapağı bahçe-nin yolu (isme bağlamış)
Orman-a karşı sen-in kadar (edata bağlamış)

Türkçe’deki isim hal ekleri şunlardır:


Yalın hal: İsmin başka bir kelimeye bağlı olmadığını gösteren haldir. Tekil, çoğul ve iyelik şekli yalın haldir: okul, baba-sı, yollar.. okul teklik yalın hali, yollar çoğul yalın hali, babası iyelik yalın halidir. Demek ki, yalın hal isimlerin hal eki getirilebilen şekilleridir.


İlgi hali: (-ın, -in, -un, -ün, -nın, -nin, -nun, -nün)


Çocuğ-un defter-in

Evler-in anne-nin
Yol-un masa-nın
Yokuş-un akıl-ın
Onlar-ın uykusu-nun

Yükleme hali: (-ı, -i, -u, -ü)


Kapı-yı taşlar-ı

Babam-ı göz-ü
Yol-u sözlerim-i

Yönelme hali: (-a, -e)


okul-a bakkal-a

dağlar-a biz-e

Bulunma hali: (-da, -de, -ta, -te)


Ev-de çocuk-ta

Tepeler-de akıl-da

Ayrılma hali: (-dan, -den, -tan, -ten)


Karşı-dan soy-dan

Biz-den türk-ten
Çiçek-ten bilenler-den

Beraberlik hali: (-la, -le)


Gönül-le kalbimle

Araba-y-la ekmek-le

Eşitlik hali: (-ca, -ce, -ça, -çe)


İnsan-ca on-ca

Ben-ce ardın-ca

Direktif hali: (-ra, -re, -arı, -eri)


Son-ra iç-eri

Dış-arı il-eri

Soru eki: ( mı, mi, mu, mü)


Okul mu çocuk mu

Öğrenciler mi rüya mı

TÜRKÇEDE YENİ KAVRAMLARI KARŞILAMA YOLLARI


Türkçe’de yeni varlıkları ve kavramları karşılamak için birkaç yol vardır. İhtiyaç hasıl olduğunda bu yollardan birine baş vurulmaktadır.


KELİME TÜRETMEK


Türkçe’nin en tabii, en işlek, en geniş yeni kelime kazanma yoludur. Kelime türetmek köklerden yapım ekleri ile görevden yapmak demektir. Eklemeli bir dil olan Türkçe’nin çok zengin bir kelime yapma mekanizması vardır. Türkçe’nin her tipte pek çok olan yapım ekleri ile sayısız kelimeler yapılabilir. Türkçe’nin bu imkânı her zaman açıktır. Ancak bu imkânın iyi, doğru ve yerli yerinde kullanılması gerekir. Bu husustaki ölçü yeni yapılan kelimede hiç bir sunilik bulunmaması, hissedilmemesidir. Böyle bir kelimeyi ilk defa elbette bir şahıs yapmış ve dile sürmüştür. Fakat kaidelere ve şartlara öyle uygun yapılmıştır ki, herkes onun yeni değil eskiden beri var olan bir kelime olduğunu zanneder. Demek ki, yeni kelimenin sağlam olması için dilde yadırganmaması, yapma hissini uyandırmaması, tereddütler yaratmaması, itiraz ve isyan sesleri doğurmaması gerekir. Dil, onu sanki kendiliğinden ortaya çıkarmış gibi olmalıdır.


Türemiş kelimeler, bir kelime kökü ile bir veya birkaç yapım ekinden meydana gelir. Çekim sırasında yeni kelimeler meydana getirilirken, kök asla değişmez. Kelime kökünden önce, başka dillerde olduğu gibi ön ekler getirilmez. Dilimizde kelime türetmesi ancak köklerin sonuna birtakım ekler getirilmek suretiyle yapılabilir.


Kelime kökleri isim veya fiil olduğuna göre, türetme ekleri isme ilave edilenler ve fiile getirilenler olmak üzere iki büyük bölüme ayrılırlar. Sonra bunlar, meydana getirdikleri kelimenin isim veya fiil oluşlarına göre de ikiye bölünürler. Böylece kelime yapma ekleri;


isimden isim yapma ekleri

isimden fiil yapma ekleri
fiilden isim yapma ekleri
fiileden fiil yapma ekleri

olarak dört gruba ayrılır.


Ekler ayrıca, işlek (canlı), az işlek ve işlek olmayan olmak üzere üçe ayrılırlar. Bir dilde yeni kelimeler ancak canlı eklerle meydana getirilebilirler. Bu durum dil ilminin değişmez prensibidir. Bazen az işlek bir ekin canlılık kazandığı görülebilir. Fakat bu nadir bir haldir ve şahısların eseri değildir. Halkın bilmeden fark etmeden yaptığı, dil kanunlarına uygun olarak kendiliğinden meydana gelen bir keyfiyettir.


Yeni teşkil edilen kelimeler dil kurallarına uygun oldukları yani canlı eklerle ve ekin fonksiyonu ile manasına aykırı olmadan meydana getirildikleri takdirde doğrudurlar.


KELİME GRUBU YAPMAK


Dilde yeni kavramları karşılamanın bir yolu da kelime grubu yapmaktır. Bu yol, dilde var olan kelimelerden bir terkip yaparak yeni ihtiyaçları karşılama yoludur. Bu yol, dilin yeni kavramları karşılamada kullandığı çok tabii ve güzel bir yoldur. Ancak bunda varlığı veya kavramı tek kelime ile değil, birden fazla kelime ile ifade etme durumu vardır. Tabii her nesne de böyle iki kelime ile karşılanmaya uygun olmayabilir. Onun için kelime grubu yapma yolu, imkânları geniş olmayan bir yoldur:


Demiryolu bilirkişi uçaksavar gecekondu su yılanı

Başkent olağanüstü bilgisayar sivrisinek ses uyumu

YABANCI KELİME ALMAK


Yabancı kelime almak yeni bir nesnenin veya kavramın, geldiği yerden ismini de beraber almak demektir. Alınan yabancı kelime ya dilde karşılığı hiç olmayan kelimedir ya da dilde karşılığı olan fazladan bir kelimedir.


Birinci halde, yeni bir nesne veya kavramla karşılaşılır. Dilde onun kelimesi yoktur. Bu durumda ilk tabii yol onun ismini de beraber almaktır:


Ayet gazel cami otomobil radyo telefon

Televizyon motor banka posta telekom

Özellikle eşyaların beraberinde getirdiği kelimelerin dile süratle girme ve yayılma gücü vardır. Eğer adını önceden hazırlamamış ve o adla girişi sağlamamışsanız, eşyanın kendi kelimesini beraber getirmesine engel olamazsınız. Zaten hazırlıklı olmak da kolay değildir. Yenilik ve kelime çok defa dili ansızın bastırır.


İkinci olarak dilde, karşılığı mevcut olsa da yine fazladan kelime girebilir. Böyle kelimelerde çeşitli etkenler rol oynar. Bunların başlıcaları çeşit ve değişiklik arzusu, özenme, taklit, nüans, kısalık, yaygınlık, kibarlık ve tesadüf olarak sıralanabilir. Fakat hepsinin ortak bir sebebi vardır ki o da kültür ilişkileri, dil alış-verişleridir. Kültür ve medeniyet tesirlerinden kaçmak mümkün değildir. Şüphesiz en iyisi bir dilin kendi kaynağından beslenmesidir. Ancak dile yabancı kelime girmiş diye yakınmaya da lüzum yoktur. Yabancı kelime almak değil, yabancı gramer kuralı almak tehlikelidir.


Esasen yüzde yüz saf dil yoktur. Dillerde yabancı asıllı kelimeler daima bulunur. Ayrıca dil o kelimeleri kendi yapısına uydurur:


Hendese-geometri teşekkür-mersi yemiş-meyve

Siyaset-politika teminat-garanti iktisat-ekonomi

Türkiye Türkçe’si için cumhuriyetten sonra Arapça ve Farsça’dan kelime alma yolu tamamıyla kapanmıştır. Buna karşılık bugün batıdan gelen kelimelere karşı açıktır.


Yabancı kelime almak son derece kolay bir yoldur. Onun için de bu kestirme yolun önüne kolay kolay geçilememektedir. İstense de istenmese de her dile bu yolla pek çok kelime girmektedir. Hele günümüzdeki iletişim teknolojisi bunu iyice artırmış bulunmaktadır.


KELİME DİRİLTMEK VE DERLEMEK


Dilde yeni kelime için başvurulabilecek iki kaynak daha vardır. Bunlardan biri, eski yazı dili devreleri, diğeri yaşayan şiveler, ağızlardır.


Eski yazı dilinin unutulmuş kelimeleri tekrar dile kazandırılabilir:

Kamu subay yargı nitelik tartışmak görkem
Savcı tanık köken nicelik arıtmak sonuç

Diğer taraftan kültür dilinde bulunmayan fakat ağızlarda yaşayan bazı kelimeler de yazı diline alınabilir:


aylak onarmak deprenmek asalak yitirmek

doruk yozlaşmak denetlemek alan güleç

Ancak bu diriltme ve derleme yolu sanıldığı kadar kolay bir yol değildir. Eski kelimeler çok defa ölmüşlerdir. Ayrıca metinlerden çıkarılan şekilleri, eski devrin fonetik değerini taşır. Böylece bugünkü dil için işlenmiş sayılmazlar. Bu sebeple onların diriltilmesi çok güçtür, büyük gayret ister. Bu, bütün millete yeniden kelime öğretmek demektir.


Ağızlardan edebî dile kelime geçirmek de öyle pek kütle halinde ve kolay olmamaktadır. Çünkü bir ağızda bir şekil, başka bir ağızda başka bir şekil vardır. Ayrıca yazı dili kelimeleri gibi her bölge için geçerli olacak uygun ve fazla kelime bulmak da kolay değildir. Ve bu da bütün milletin yeniden kelime öğrenmesi demektir.


Kısacası her iki kaynaktan faydalanmak da ancak sınırlı bir ölçüde mümkündür. Fakat dil inkılabı ile Türkçe’mize her iki kaynaktan bir hayli kelime kazandırıldığını da unutmamak gerekir. Gerçi sadeleştirme çalışmaları sırasındaki ihtiyaç dolayısıyla netice alınması mümkün olmuştur.


TÜRKÇE KELİMELERDE VURGU


Vurgu en kısa tarifi ile kuvvetli söylenmedir. Kelimelerde ses bütünlükleri olarak heceler vardır. Bu topluluklar arka arkaya söylenerek kelimeler ve dili ortaya çıkarırlar. Demek ki kelimelerin telaffuzu hecelerin arka arkaya söylenmesidir.


İşte bu söylenişte her hecenin üzerine aynı kuvvetle basılmaz. Kelimeler ve cümleler dalgalı, inişli çıkışlı bir seyir takip eder. Bu dalgalar, bu iniş çıkışlar ise bazı hecelerin diğerlerinden daha kuvvetli söylenmesi ile olur.


Kelimede kuvvetli söylenen hece üzerindeki baskıya vurgu adı verilir. Vurgulu hece, üzerine basılan, üzerine vurulan hece demektir.


Türkçe yumuşak vurgulu, hafif dalgalı bir dildir. Türkçenin vurguları bu sebeple çok dikkat ister.


Vurguyu bulma usulü:


Türkçe kelimelerde vurgunun hangi hecede olduğunu anlamak için bir usul vardır. O usul şudur: kelimenin her seferinde bir hecesi mübalağalı bir şekilde kuvvetle söylenir. Hangisi yadırganmazsa vurgu o hece üzerinde demektir. Mesela yumurta kelimesini alınız. Göreceksiniz ki ta hecesini kuvvetlendirerek söylemek kulağa aykırı gelmemektedir. Şu halde vurgu son hecededir.


Türkçe kelimelerde vurgu durumu şöyledir:


1. Türkçe’de kelime ne olursa olsun, bütün hitaplarda vurgu daima ilk hecede bulunur: arkadaş, dağlar, kumandan, Atatürk gibi seslenmelerde vurgu daima ilk hecede bulunur ve kuvvetlidir. Kelimenin asıl normal vurgusu sonda da olsa hitapta mutlaka başa alınır: Örümcek.


2. Türkçe’de orta hece ve heceler vurgusuzdur.


3. Türkçe’de vurgu esas itibarıyla ya son hecede veya ilk hecede bulunur. Vurgu son hecede ise başta, ilk hecede ise sonda ikinci derecede bir vurgu bulunur.

4. Türkçe’de umumi olarak, kelimelerin en büyük kısmında vurgu son hecededir: yatırım, açık, çekingen kelimelerinde vurgu sondadır.

5. Buna mukabil yer adlarında, bütün coğrafi isimlerde vurgu ilk hecede olur: Ankara, Kurtuluş, İsveç, Avrupa gibi kelimelerde vurgu ilk hecededir.


6. Yalnız –istan eki ile biten coğrafi isimlerde vurgu yine sona alınır: Özbekistan, Türkmenistan, Bulgaristan gibi kelimelerde vurgu son hecededir.


7. Sonu –ya ile biten yer adlarında vurgu sondan bir evvelki hecede bulunur: Sakarya, Mudanya, Almanya. Sonu a ve e ile biten yer adları da böyle istisnalar görülür: İngiltere, Ukrayna gibi kelimelerde vurgu sondan bir önceki hecededir.


8. Türkçe’de henüz tam benimsenmiş, üzerinde az zaman geçmiş yabancı isimlerde ve kelimelerde vurgu ilk hecede bulunur: Hitler, banka, radyo, posta gibi kelimelerde vurgu ilk hecededir.


9. Türkçe’de çok yerleşmiş yabancı asıllı isimlerde vurgu son hecede bulunur: İsmail, Ömer, Mehmet gibi.


10. Türkçe’de bazı ekler vurgusuzdur ve vurguyu önlerindeki heceye atarlar. Mesela uyuma, insanca, kalkmadan kelimelerinde vurgu ma, ca, madan eklerinde önceki hecededir.


YAPIM EKLERİ


İSİMDEN İSİM YAPMA EKLERİ


İsimden isim yapma ekleri, isim kök ve gövdelerine getirilerek onlardan yeni isimler yapan eklerdir.


Bu eklerle yapılmış isimlerin manaları bir önceki ismin manasına çok yakından bağlı olur. Genellikle getirildiği isimle ilgili yer, meslek, topluluk, vasıf, bağlılık, aitlik vb. isimleri gibi kelimeler yaparlar.


1. –lık,-lik,-luk,-lük


Yer isimleri yapar. Bu isimler nesnenin mekanını veya çok bulunduğu yeri ifade ederler: taş-lık, orman-lık, boş-luk, kömür-lük, koru-luk, gül-lük, ekin-lik gibi.


Alet isimleri yapar. Bunlar nesne ile ilgili bir alet bir eşya ifade ederler: baş-lık, göz-lük, söz-lük, gece-lik, korku-luk gibi.


Topluluk isimleri yapar. Bu isimler yapıldıkları isimlerle ilgili bir topluluk, bir bütünlük ifade ederler: genç-lik(gençlerin bütünü), türk-lük (türklerin topluluğu, bütünü) gibi.


Vasıf isimleri, yani sıfat yapar: gün-lük, yıl-lık, hediye-lik, kira-lık, kış-lık, adım-lık gibi.


Soyut isim yapar: güzel-lik, iki-lik, müdür-lük, temiz-lik gibi.


Bu ekin bir özelliği de bazen çekim eklerinden sonra gelerek isim yapmasıdır: gün-de-lik, on-da-lık gibi.


2. –cı,-ci,-cu,-cü,-çı,-çi,-çu,-çü

Bu eklerin başlıca fonksiyonu meslek ve uğraşma isimleri yapmaktır (Osmanlıcada başlangıçta c’li ve yuvarlak şekilleri yoktu.): av-cı, eski-ci, yol-cu, göz-cü, aş-çı, bek-çi, ok-çu, süt-çü gibi.

3. –lı,-li,-lu,-lü

Esas fonksiyonu sıfat olarak kullanılan vasıf isimleri yapmaktır. Kısaca ek ve sahiplik ya da bağlılık ifade eder.
Sahiplik görevinde bir kendinde bulundurma ifadesi belirtilir: baş-lık, kilit-li, su-lu, ölüm-lü gibi.
Bağlılık fonksiyonunda da bir mensup olma ifadesi göze çarpar: Ankara-lı, lise-li, köy-lü gibi.

4. –sız,-siz,-suz,-süz

Bu ek –lı,-li,-lu,-lü ekinin olumsuzudur. Onun için menfi isim eki veya menfi sıfat eki adı ile de anılır: taş-sız, iş-siz, su-suz, görgü-süz gibi.
Bu ek nadir olarak bir çekil eki olan iyelik ekinden sonra da kullanılabilir: annem-siz, babam-sız gibi.

5. -ki

Bu ek aitlik eki adını alır. Başlıca fonksiyonu içinde bulunma, bağlılık, ve aitlik ifade etmektir. Bu fonksiyonla sıfat ve zamir yapar: şimdi-ki, karşı-ki, sonra-ki, öte-ki, beri-ki, evvel-ki, dün-kü, gece-ki gibi.
İkinci kullanışı –da,-de,-ta,-te, çekim ekinden sonraki kullanılışıdır: bende-ki, yerde-ki, aşağıda-ki, sende-ki, evde-ki, üniversitede-ki, gibi.
Üçüncü kullanışı –ın,-in,-un,-ün,-nın,-nin,-nun,-nün çekilm ekinden sonra getirilmesidir: benim-ki, yolcunun-ki, adamın-ki, evin-ki, arkadaşımın-ki gibi.
Bu ekin bazı örneklerde –kü şekli de görülür: dün-kü, bugün-kü, gönülün-kü gibi.

6.-cık,-cik,-cuk,-cük

Bu ek Türkçe’nin çok işlek küçültme ve sevgi ekidir. Bu iki fonksiyon bazen bir arada, bazen da tek başına görünür: baba-cık, dudak-cık, kısa-cık, Mehmet-cik, göl-cük, tosun-cuk gibi.
Bu ek bazı kelimelerde kendisinden önce gelen ünsüzü düşürür: ufa-cık (ufak-cık), küçü-cük (küçük-cük) gibi.
Bu ek bazen da önüne bir vokal alır: bir-i-cik, az-ı-cık gibi.
Bu ekin bir özel kullanılışı da -ca, -ce, -ça, -çe çekim ekinden sonra gelmesidir: usul-ca-cık, yavaş-ça-cık, ufa-cı-cık gibi.
Bu ekin özellikle sevgi fonksiyonu çok işlek durumdadır. Bu fonksiyonuyla en çok iyelik eki getirilerek pek geniş ölçüde kullanılır: anne-ciğ-i-m, kardeş-ciğ-i-m, Ahmet-ciğ-i-m gibi.

7. –cak, cek

Bu da ikinci bir sevgi ve küçültme ekidir: kuzu-cak, yumur-cak, demin-cek, sevdi-cek gibi.

8. –cığaz, -ciğez, -cuğaz, -cüğez

Bu ek küçültme ve sevgiden başka zavallılık da ifade eder. Acıma, şefkat ve merhamet gösterir: bey-ci-ğez, yavru-cuğaz, kız-cığaz gibi.

9. –cağız, -ceğiz

Küçültme ve sevginin dışında acıma da ifade eder. Yalnız bu acıma ekinin zavallılık fonksiyonu daha kuvvetlidir: kız-cağız, hayvan-cağız, ev-ceğiz, köy-ceğiz gibi.
Bu ekin bir de şu-n-cağız, o-n-cağız gibi kullanışları vardır.

10. –ca, -ce, -ça, -çe

Bu ek aslında çekim ekidir: insan-ca, yavaş-ça örneklerinde olduğu gibi.
Ancak sonradan klişeleşerek veya fonksiyon değiştirerek yapım eki hâline gelmiştir. Yapım eki olarak fonksiyonu dil isimleri yapmaktır: Alman-ca, İngiliz-ce, Türk-çe, Arap-ça gibi.
Bu ek bazen da klişeleşmiş olarak, kalıplaşmış olarak ayrı isimler yapar: ala-ca, kara-ca, ak-ça gibi.
Böyle klişeleşmiş şekli bilhassa yer isimlerinde çok görülür: Sütlü-ce, Kanlı-ca, Çamlı-ca, Derin-ce, Yeni-ce gibi.

11. –daş, -taş

Başlıca fonksiyonları eşlik, ortaklık ve mensubiyet, bağlılık ifade etmektir: ırk-taş, arka-daş, din-daş, soy-daş, meslek-taş, sır-daş, ülkü-daş gibi.

12. –ncı, -nci, -ncu, -ncü

Sayı isimleri yapmakta kullanılır. Fonksiyonu asıl sayı isimlerinden sıra, derece ifade eden sayı isimleri yapmaktır: bir-i-nci, iki-nci, yüz-ü-ncü gibi.
Sayılar dışında yine sıra ifade eden bir iki kelimede de bu ek görülebilir: kaç-ı-ncı, orta-nca, son-u-ncu gibi.

13. –ar, -er, -şar, -şer

Fonksiyonu asıl sayı isimlerinden dağıtma, bölme, ayırma sayı isimleri yapmaktır: bir-er, dörd-er, elli-şer gibi.

14. –z

Sayı ismi yapan eklerden biridir. Daha çok birden ona kadar olan sayılar arasında kullanılır.
Fonksiyonu yakınlık, eşlik ifade eden topluluk isimleri yapmaktır: iki-z, dörd-ü-z, yedi-z gibi.

15. –sı, -si, -su, -sü

Bir iki kelimede görülür. Benzerlik, gibilik ifade eder: çocuk-su, kadın-sı gibi.

16. –msı, -msi, -msu, -msü

Bu ek de benzerlik ve gibilik ifade eden bir ektir. Bilhassa renk ve tat isimlerinde çok kullanılır: ağac-ı-msı, ekşi-msi, mor-u-msu, acı-msı gibi.

17. –mtrak

Bu ek de benzerlik ve gibilik ifade eden eklerden biridir: acı-mtrak, beyaz-ı-mtrak gibi.

18. –rak, -rek

Bu ek karşılaştırma ekidir. “Daha çok” ifadesi taşır. Bir iki kelimede kalmıştır: ufa-rak (ufak-rak), küçü-rek (küçük-rek), yeğ-rek (daha iyi) gibi.

19. –lı (-li, -lu, -lü) ........-lı ((-li, -lu, -lü)

Çift kullanışlı bir ektir. Bu arada bulunma ifade eder. Kısacası “ve” mânâsına gelir: iri-li, ufak-lı, gece-li, gündüz-lü, ana-lı, baba-lı, sağ-lı, sol-lu gibi.

20. –layın, -leyin

Bu ek eskiden gibilik, eşitlik ifade eden bir çekim eki idi. Bugün birkaç vakit isminde görülür: sabah-leyin, gece-leyin, akşam-leyin gibi.

21. –cılayın, -cileyin

Bu ek de eskiden bir eşitlik çekim eki idi. Bugün bir yapım eki gibi klişeleşip kalmıştır. Bazı zamirlerde görülür: ben-cileyin, sen-cileyin, bu-n-cılayın gibi.

22. –an, -en

Bu ek işlek değildir. Ancak bir iki kelimede görülür: oğul-an (oğlan), er-en, kız-an gibi.

23. –kek

Bu da işlek olmayan bir ektir. Belki sadece er-kek kelimesinde vardır.

24. –kan

İşlek olmayan bir ektir: baş-kan kelimesinde vardır.


25. –ç

İşlek değildir, ana-ç, ata-ç, baba-ç kelimelerinde vardır. Kuvvetlendirme fonksiyonu mevcuttur.

26. –ka, -ge

İşlek olmayan bir ektir. Kökün dışındaki mânâsını ifade eder. Yani bir dışındalık fonksiyonu vardır.
Aynı mânâya gelen iki kelimede görülür: baş-ka, öz-ge.

27.- cıl, cil, -cul, -cül, -çıl, -çil, -çul, -çül

Sadece üç beş örnek görülür. Benzetme ve mübalâğa ifadesi taşır: ev-cil, ben-cil, balık-çıl, tavşan-cıl, ölüm-cül, kır-çıl, ak-çıl, insan-cıl, av-cıl gibi.

28. –dırık, -dirik, -duruk, -dürük

Birkaç kelimede görülür. Âlet isimleri yapar: boyun-duruk, çiğin-dirik (omuzluk), eğin-dirik (sırt örtüsü, şal) gibi.

29. –man, -men

Mübalâğa ve benzerlik ifade eder. Üç beş kelimede görülür: ak-lan, koca-man, kara-man, küçü-men (küçük-men) gibi.

30. –aç, -eç

Benzetme ve ilgi ifadesi taşır: top-aç, kır-aç, boz-aç (boza çalan, boz renginde) kelimelerde olduğu gibi.

31. –şın, -şin

Renk isimlerinde görülür. Yakınlık, benzerlik ifade eder: sarı-şın, kara-şın, gök-şin gibi.

32. –ak, -ek

İşlek değildir. Bir iki kelimede görülür. Benzerlik ifade eder: top-ak, sol-ak, ben-ek gibi.

33. –k(a), -k(e)

İşlek değildir. Benzerlik ifade eder: top-u-k, bala-k, bebe-k gibi.

34. –z

İlgi, benzerlik ifade eder: top-u-z gibi.

35.-t

Denklik ifade eder: yaş-ı-t, eş-i-t gibi.

36. –tı, -ti, -tu, -tü

Yalnız tabiat taklidi kelimelerde kullanılan işlek bir ektir: parıl-tı, zangır-tı, gürül-tü, fokur-tu, kütür-tü gibi.

37. –az, -ez

İlgi ifade eder: ay-az kelimesinde vardır.

38. –ay, -ey

İlgi ifade eder: gün-ey, kuz-ey (kuz-ay) gibi.

39. –l (-ıl, -il)

Benzerlik ifade eder: yeş-i-l, kız-ı-l gibi.

40. –sıl, -sil, -sul, -sül

Benzerlik, ilgi ifade eder: yok-sul kelimesinde bu ek vardır.

41. –sal

Yer ifade eder: kum-sal kelimesinde vardır.

42. –gıl, -gil, -gul, -gül, -kıl, -kil, -kul, -kül

İlgi ifade eder: kır-kıl, iç-kil, dört-gül, gibi az kullanılan birkaç kelimede vardır.

Bu ekin –gil şekli bugün bilhassa ağızlarda aile ve ev ismi yapmakta çok işlektir: Ali-gil, Uşaklı-gil, ablam-gil gibi.


43. –la, -le

İşlek değildir. Kış-la, yay-la kelimelerinde görülür.

Yabancı Ekler: Türkçe’ye bazen yabancı dilden ekler de geçmektedir. Bu ekler önce kendi kelimeleri ile geçmekte, sonra Türkçe kelimelere de sıçrayabilmektedir. Bunlardan iki örneği burada gösterebiliriz:


-i

Aslında Arapça’dan geçen nisbet î’sidir. Türkçe kelimelerin sonuna gelerek bazen isimden isim yapma eki şeklinde kalıplaşmıştır: armudi, gümüşi, kurşuni, varsağı gibi.

-al, -el

Türkçe’ye batı dillerinden gelen –al, -el, eki de yaygınlaşmaktadır: sosyal, kültürel’in yanında ulus-al, siyas-al, yer-el, bölge-sel gibi.

Kalıplaşmalar, Kısaltmalar: Türkçe’de bazı kalıplaşmalar ve kısaltmalar da göze çarpabilir. Örneğin Fatoş, Memoş, İbiş, minnoş gibi kısaltmalarda bir “ş” unsuru görürüz. Bu bir ek değildir, türeme bir ses durumundadır.


Öte yandan şappadak, cuppadak, pattadak gibi ses taklidi kelimelerde de benzer bir –dak, -dek ‘li unsur görülür. Şüphesiz bu da bir ek değildir ve bu kelimeler ayrı ayrı paralel ses taklitleridir.


B. İSİMDEN FİİL YAPMA EKLERİ


İsimden fiil yapma ekleri isim kök ve gövdelerinden fiil yapmak için kullanılan eklerdir. Fakat bu ekler gövdelerden fiil yapmakta çok az kullanılır, daha çok köklerden fiil yaparlar. Gövdelerden yapılan çok az sayıdaki fiillerde de ancak çok işlek olanları kullanılabilir. Ayrıca eklendikleri gövdeler genellikle işlek olmayan eklerle yapılmış gövdelerdir.


Bu eklerin ayrı ayrı belirli fonksiyonları yoktur. Hepsinin ortak fonksiyonu isimleri fiilleştirmektir. Yapılan fiilde bu ekler değil, isim kökü mânâyı tayin eder. Bu ekler böylece isimlerden onlarla ilgili fiiller yapmış olurlar. Başlıca isimden fiil yapma ekleri şunlardır:


1. –la, -le

Bu ek Türkçe’nin en işlek isimden fiil yapma ekidir. İsimden fiil yapma sahasına hâkim olan başlıca ek durumundadır. Hem olma, hem yapma ifade eden fiiller yapar: baş-la, taş-la, el-le, gece-le, üf-le, hafif-le gibi.

Bu ekle yapılan bazı fiillerin kendileri kullanılmayıp, onlardan fiilden fiil yapma ekleriyle meydana getirilen şekilleri kullanılır: can-la-n, bir-le-ş, kir-le-t gibi.


Bu ek orta hecede kaldığı için çekim sırasında bazen vokali değişir: bek-li-yen (bek-le-yen) gibi.


2. –al, -el

Bu ek genellikle sıfatlardan fiil yapar. Yaptığı fiiller yalnız “olma” ifade eder: sağ-al, dar-al, kör-el, yön-el gibi.

3. –l

Sıfatlardan olma ifade eden fiiller yapar: ince-l, sivri-l, duru-l gibi.

4. –a, -e

Fazla işlek değildir. İsimlerden yapma veya olma ifade eden fiiller yapar: yaş-a, kan-a, tür-e, dil-e gibi.

Çekim sırasında orta hecede kalınca ve y tesiriyle bu ek de değişebilir: yaş-ı-yor, kan-ı-y-an gibi.


5. –ı, -i, -u, -ü

İşlekliği kaybolmuştur. Birkaç kelimede klişeleşmiş olarak görülür: taş-ı, uz-u (uz-un),şak-ı gibi.

6. –ar, -er

İşleklik sahası sınırlıdır. Daha çok renk isimlerinden fiil yapar: ağ-ar, göğ-er, kız-ar, yeş-er gibi.

7. –da, -de, -ta, -te

Ses taklidi isimlerden fiil yapmakta çok işlektir: fısıl-da, ışıl-da, gürül-de, fingir-de gibi.
Tabiat taklidi kelimeler hep l,r,y gibi sedalı ünsüzle bittiği için bu ekin hep d’li şekilleri kullanılmaktadır.

8. –kır, -kir, -kur, -kür

Bu ek de ses taklidi kelimelerden fiil yapmakta kullanılan bir ektir. İşlektir, fakat ses taklitleri ile sınırlıdır: hay-kır, tü-kür, çem-kir (terslenme) gibi.

9. –k, -ke

Bugün yalnız birkaç kelimede görülür: ac-ı-k, gec-i-k, bir-i-k gibi.

10. –r

şlek değildir. Deli-r, beli-r, üfü-r gibi birkaç fiilde görülür. Fakat ses taklidi isimlerden fiil yapmakta oldukça işlektir: bağ-ı-r, geğ-i-r, an-ı-r, aksı-r, öksü-r, hapşı-r gibi.

11. –sa, -se

İşlek değildir. Birkaç kelimede görülür: su-sa, garip-se, yük-se, mühim-se gibi.

12. –msa, -mse

İşlek değildir, üç beş kelimede görülür: az-ı-msa, ben-i-mse, küçü-mse gibi.

13. –ırga, irge

İşlek değildir. Bir iki fiilde görülür: yad-ırga, es-irge gibi.

FİİLDEN İSİM YAPMA EKLERİ


Fiilden isim yapma ekleri fiil kök ve gövdelerinden isim yapmak için kullanılan eklerdir.


Bu eklerin sayısı çok fazladır. En kalabalık yapım ekleri bunlardır. Bu da Türkçenin fiilden isim yapmaya çok yatkın bir dil olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda Türkçede isimlerin büyük kısmının hareket vasfı ile belirtilen isimler olduğunu ortaya koymaktadır. Türkçe gibi fiile dayanan bir dil için bu da pek tabiîdir.


Bu eklerin sayıları gibi işleklikleri ve kullanış sahaları da çok geniştir. İçlerinde işleklik ve genişlik bakımından çekim eklerine yakın olanları çoktur.


Bu eklerin bir kısmının belirli fonksiyonları vardır. Bir kısmının ise fonksiyonları belirsizdir.


Başlıca fiilden isim yapma ekleri şunlardır:


1. –mak, -mek

Bek bütün fiilden isim yapma eklerinin başında gelir. İşleklik derecesi en geniş bir ektir. Bütün fiil kök ve gövdelerine getirilir.

Fonksiyonu hareket ismi yapmaktır. Fiil kök ve gövdelerine getirilerek onları kullanış sahasına çıkarırlar: aç-mak, yaz-mak, oku-mak, uyu-mak, gör-mek, bekle-mek, çekil-mek, düşün-mek, sürüklen-mek, ilikle-mek gibi.


Bu ekle yapılan isimler sıfat olarak kullanılamazlar.


Bu ek fiillerin geçici hareket ismini yapar. Bu isimler ancak çok nadir olarak klişeleşip kalıcı nesne ismi olurlar: ye-mek, çak-mak gibi.


Bu ekin bir özelliği de sonuna iyelik eki almamasıdır: bilmeğ-i-m, gez-meğ-i-n şekilleri kullanılmaz.


2.-ma, -me

İşleklik sahası bütün fiil kök ve gövdelerini içine alan bir ektir.

Bu ekin fonksiyonu iş isimleri yapmaktır: yaz-ma, oku-ma, git-me, yaklaş-ma, oyalan-ma, püskürt-me, ezdir-me, açıklan-ma, veriştir-me gibi.


-mak, -mek’te yürüyen canlı bir hareket ifadesi vardır. –ma, -me’de ise bu hareketle yapılan iş anlatılır: yürümek-yürüme, kapamak-kapama gibi.


Dolayısıyla –ma, -me’de daha belirli bir isim olma vasfı vardır. Bu sebeple böyle isimler –mak, -mek’lilerden daha fazla kalıcı nesne ismi olmaya elverişlidirler: dondur-ma, yaz-ma (eser), dol-ma (yiyecek), iç-me nesne isimleri gibi.


Bu ekle yapılan isimler iş isimlerinden başka, bazen kalıı niteliği dolayısıyla sıfat olarak da kullanılabilirler: dol-ma kalem, süz-me göz, kar-ma liste.


3.-ış, -iş, -uş, -üş

Bu ek de bundan önceki iki ek gibi en işlek fiilden isim yapma eklerinden biridir. Bu son ikisi yalnız i-mek fiiline getirilmez. Diğer bütün fiillere gelirler. Fonksiyonu iş ismi yapmaktır: al-ış, yürü-y-üş, çekil-iş, otur-uş gibi.

Bu ekle yapılan isimler de sıfat olarak kullanılmazlar.


4.-m

Bu ek kalıcı nesne ismi yapan işlek fiilden isim yapma eklerinin başında gelir. Fiille ilgili çeşitli nesnelerin ismini yapar: al-ı-m, uçur-u-m, geç-im, öl-ü-m, biç-i-m gibi.

5.-k (ka), -k (ke)

Bu ek çok işlek bir fiilden isim yapma ekidir. Harekete uğramış olan, o hareketten doğmuş bulunan veya hareketi yapan çeşitli nesnelerin isimlerini meydana getirir: aç-ı-k, düş-ü-k, dile-k, yat-ı-k, buruş-u-k, yuvarla-k, ele-k gibi.

6.-ak, -ek

Bu ek de çok işlek bir ektir. Fiilin tesirinde kalan çeşitli nesnelerin isimlerini yapar. Bir mübâlâğa ifadesi de taşır: at-ak, dön-ek, kaç-ak, tapın-ak, dayan-ak, ürk-ek gibi.

7.-n

Oldukça işlek bir ektir. Yapanı, olanı ve yapılan ifaden eder: tüt-ü-n, ek-i-n, gel-i-n gibi.

8.-gı, -gi, -gu, -gü, -kı, -ki, -ku, -kü

Çok işlek bir ektir. Daha çok yapma ifade eden fiillere gelir. Çeşitli isimler yapar: say-gı, sar-gı, ser-gi, bil-gi, büz-gü, gör-gü, duy-gu, sor-gu, bıç-kı, bas-kı, iç-ki, kes-ki gibi.

Daha çok tek heceli fiillere getirildiği görülmektedir.


9.-ga, -ge

Örnekleri çok fazla değildir: bil-ge, dal-ga, yon-ga, böl-ge, süpür-ge, kavur-ga gibi.

10.-gın, -gin, -gun, -gün, -kın, -kin, -kun, -kün

İşlek bir ektir. Esas itibariyle de tek heceli fillere getirilir. Görevinde bir büyültme, bir aşırılık mânâsı vardır, mübâlâğa ifade eder: dal-gın, az-gın, dar-gın, yetiş-kin, eriş-kin, küs-kün, alış-kın, bay-gın, gir-gin, ol-gun, piş-kin, coş-kun, aş-kın, düz-gün, üz-gün gibi.

11.-gan, -gen, -kan, -ken

İşlek bir ektir. Tek heceli fiillere getirilmez. Kuvvetli bir mübâlâğa, bir aşırılık ifade eder: alın-gan, sıkıl-gan, konuş-kan, somurt-gan, çekin-gen, giriş-ken gibi.

12.-gıç, -giç, -guç, -güç

İşlek değildir. Birkaç misalde görülür. Bu ekte de büyültme ifadesi vardır: dal-gıç, bil-giç, başlan-gıç, süz-geç gibi.

13.-gaç, -geç, -kaç, -keç

Bundan önceki ekin bir eşidir: yüz-geç, kıs-kaç, utan-gaç gibi.

14.-ağan, -eğen

Aşırılık, devamlılık, mübâlâğa ifade eder: ol-ağan, gez-eğen gibi.

15.-ıcı, -ici, -ucu, -ücü

Fazlalık, devamlılık anlatır: al-ıcı, ver-ici, uç-ucu, gör-ücü gibi.

16.-ç

Bir aşırılık ifade eder. Yalnız dönüşlü, yani –n’li fiillere getirilir: kıskan-ç, korkun-ç gibi.

17.-ı, -i, -u, -ü

Çok işlek bir ektir: yaz-ı, dikil-i, ört-ü, kok-u gibi.

18.-a, -e

Bir iki kelimede görülür: yar-a, öt-e, oy-a gibi.

19.-tı, -ti, -tu, -tü

Esas itibariyle n’li fillerin gövdelerine getirilir. Çeşitli isimler yapar: akın-tı, öden-ti, çökün-tü, kurun-tu gibi.

20.-t

Pek işlek olmayan bir ektir: öğ-ü-t, yoğur-t, um-u-t gibi.

21.-l

Bugün belki bir tek ışı-l kelimesi vardır.

22.-sı, -si, -su, -sü

Bir iki kelimede görülür: yat-sı, sin-si, yas-sı, tüt-sü gibi.

23.-anak, -enek

İşlek olmayan bir ektir: sağ-anak, gel-enek, gör-enek gibi.

24.-amak, -emek

İşlek değildir: kaç-amak, bas-amak gibi kelimeler vardır.

25.-mık, -mik, -muk, -mük

İylek değildir: kıy-mık, il-mik, kus-muk kelimelerinde bu ek vardır.

26.-aç, -eç

İşlek değildir: gül-geç, tık-aç, kelimelerinde bu ek vardır.

27.-em

İşlek değildir: tut-am, bur-am kelimelerinde bu ek vardır.

28.-al, -el

İşlek değildir: Çat-al kelimesinde bu ek vardır.

29.-alak, -elek

Birkaç kelimede görülür: yat-alak, as-alak, çök-elek gibi.

30.-arı, -eri

İşlek değildir: uç-arı, göç-eri gibi bir iki kelimede görülür.

31.-arak, -erek

İşlek değildir: tut-arak kelimesinde bu ek vardır.

32.-amaç, -emeç

işlek değildir: dön-emeç kelimesinde bu ek vardır.

33.-maç, -meç

İşlek değildir: bula-maç, tut-maç gibi kelimelerde görülür.

34.-baç, -beç

İşlek değildir. Ekin b’si fiilin n’sini m’ye çevirir: saklam-baç, dolam-baç gibi.

35.-sal, -sel

İşlek değildir: uy-sal kelimesinde bu vardır.

36.-man, -men

İşlek değildir: az-man, seç-men, say-man kelimelerinde bu ek vardır.

37.-sak, -sek

İşlek değildir: tut-sak kelimesinde bu ek vardır.

38.-pak, -pek

İşlek değildir: kay-pak kelimesinde bu ek vardır.

39.-van, -ven

İşlek olmayan bir ektir: yay-van kelimesinde görülür.

40.-mur, -mür

İşlek değildir: yağ-mur kelimesinde bu ek vardır.

41.-ca, -ce

İşlek değildir: eğlen-ce, düşün-ce, güven-ce bu ekle yapılmıştır.

42.-cama, -ceme

İşlek değildir: sürün-ceme kelimesinde bu ek vardır.

43,-maca, -mece

İşlek olmayan bir ektir: bul-maca, bil-mece gibi.
Sıfat Fiil (partisip) Ekleri: Yapım ekleri ile çekim ekleri arasında bir yer işgal ederler. Bazen çekim eki durumundadırlar: gel-en, gid-en gibi. Fakat kalıcı isim yapınca tam bir fiilden isim yapma eki durumuna geçerler. Bu sebeple onları da yine isim yapma eklerine ilave etmemiz gerekir.

44.-an, -en

Çok işlektir. Az miktarda kalıcı isim yapar: düz-en, kır-an gibi.

45.-ar, -er

Geçici isim yapmakta işlektir: koş-ar (adım), geç-er (akçe) gibi. Az miktarda klıcı isim de yapar: gid-er, kes-er gibi.

46.-r

Geçici isim yapmakta çok işlektir: yürü-r, bil-i-r gibi. Kalıcı isim yapması azdır: gel-i-r, yat-ı-r gibi.

47.-mış, -miş, -muş, -müş

Geçici isim yapmakta çok işlektir: susa-mış, oku-muş gibi. Az miktarda kalıcı isim yapar: geç-miş, dol-muş, ye-miş gibi.

48.-dı, -di, -du –dü, -tı, -ti, -tu, -tü

Birkaç kalıcı isim yapmıştır: şıpsev-di, külbas-tı, beğen-di gibi.

49.-dık, -dik, -duk, -dük, -tık, -tik, -tuk, -tük

Geçici isim yapmakta işlektir: duyulma-dık, gel-di-ği gibi. Bil-dik, tanı-dık gibi kalıcı isimler de yapar.

50.-acak, -ecek

Geçici isim yapmakta çok işlektir: açıl-acak, görül-ecek gibi. Bir miktar kalıcı isim de yapar: yak-acak, giy-ecek gibi.

51.-ası, -esi

Birkaç kelimede görülür: yıkıl-ası, kırıl-ası gibi.

52.-maz, -mez

Geçici isim yapmakta çok işlektir: bit-mez, çık-maz gibi. Bazı kalıcı isimler de yapar: sol-maz, yıl-maz gibi.

FİİLDEN FİİL YAPIM EKLERİ:


Fiilden fiil yapma ekleri fiil kök ve gövdelerine getirilerek onlardan fiil yapan eklerdir. Sayıları azdır. İşleklik dereceleri çok geniştir. Bu eklerin bir vasfı da belirli fonksiyonlarının mevcut bulunmasıdır. Fiilden fiil yapma ekleri şunlardır:


1.-ma, -me

imek fiili dışındaki bütün fiillere getirilir. Olumlu fiillerden olumsuz filler yapar: yap-ma, gül-me, de-me gibi.

2.-n

Kendi kendine yapma veya olmak ifade etmektedir. Bazen geçişli bazen da geçişsiz fiiller yapar: al-ı-n, aç-ı-n, döv-ü-n gibi.

Bu ek n sesi ile biten fiil köklerine getirilmez.


Dönüşlülük eki –n-‘den başka bir de meçhullük ve pasiflik eki –n- vardır. Dönüşlülük: ara-n (çok arandı). Meçhullük ve pasiflik: ara-n- (her taraf arandı) gibi.


3.-l

Pasiflik ve meçhullük ifade eder: dur-u-l, gör-ü-l, de-n-i-l gibi.

4.-ş

Ortaklaşma ve oluş ifade eder: vur-u-ş, çek-i-ş, at-ı-ş, dayan-ı-ş, gül-ü-ş, bekle-ş, gel-iş iyile-ş gibi.

5.-r

Yaptırma ve oldurma ifade eder. ç,s,t,ğ,p,y ile biten tek heceli fiillere getirilir: göç-ü-r, aş-ı-r, köp-ü-r, yat-ı-r gibi.

6.-t

Çok işlektir: uza-t, dire-t, inci-t, az-ı-t, ak-ı-t gibi.x

7.-dır, -dir, -dur, -dür, -tır, -tir, -tur, -tür

En işlek eklerden biridir: ye-dir, aç-tır, yağ-dır, bul-dur, as-tır, koş-tur gibi.

8.-ar, -er

İşlek olmayan bir oldurma ekidir: kop-ar, gid-er gibi.

9.-dar, -der

İşlek olmayan bir oldurma ekidir: ön-der, dön-der gibi.

10.-z

İşlek değildir: em-z-ir (emzir) şeklinde görülür.

Katmerli Oldurma Ekleri: En çok dört ek üst üste gelebilir. Daha fazlası normal değildir: geç-i-r-t, geç-i-r-t-tir, geç-i-r-t-tir-t gibi.


11.-a, -e

İşlek değildir: tık-a fiilinde görülür.

12.-ı, -i, -u, -ü

İşlek olmayan bir ektir: kaz-ı, sür-ü fiillerinde bu ek vardır.

13.-k (a), k (e)

İşlek değildir: gör-ü-k, çiz-i-k-tir fiillerinde bu ek vardır.

14.-p

İşlek değildir: ser-p, kır-p fiillerinde bu ek vardır.


15.-y

İşlek değildir: ko-y, do-y fiillerinde bu ek vardır.

16.-sa, -se

İşlek değildir. Ağızlardaki gör-se-t fiilinde bu ek vardır.

SIFATLAR (önad)


Sıfatlar vasıf isimleridir. Türkçe’de tek başına sıfat diye bir şey yoktur. Her sıfat aynı zamanda bir isimdir. Bir vasıf ismi isim gibi de kullanılır, sıfat gibi de kullanılır. Meselâ ağaç, ev, çiçek gibi kırmızı, büyük, güzel kelimeleri de birer isimdir. Bir vasıf ismi başka bir ismin önüne gelip onu nitelerse, sıfat tamlaması yaparsa sıfattır. Tek başına olunca bir isimden başka bir şey değildir.


Bu sebeple bütün sıfatlar isim gibi kullanılabilirler. Buna karşılık vasıf ifade eden bir isim de sıfat gibi kullanılabilir.


Gerçekten vasıf ifade etmeyen isimler sıfat olarak kullanılamazlar. Bunların başında özel isimler gelir. Sonra –mak, -mek, -li, -iş, -iş’li, -gı, -gi’li fiilden yapılmış isimler de sıfat olamazlar: Ali, gitmek, yürüyüş, görgü, biçki gibi.


İki çeşit vasıf vardır: bir nesnenin iç vasfı, bir de nesnenin dış vasfı. Nesnenin iç vasfı kendi bünyesine yapışık olan vasfıdır. Dış vasıf ise nesnenin kendi bünyesine bağlı olmayan vasfıdır. Mesela beyaz elbise de, bu elbise de sıfat tamlamasıdır. Beyaz sıfatı da bu sıfatı da elbisenin bir vasfını göstermektedir. Ancak beyaz, elbisenin ayrılmaz bir parçasıdır, bir iç vasfıdır. Fakat bu, elbisenin bünyesine yapışık değildir. Elbiseyi uzağa korsunuz, o elbise olur. Çünkü bu, elbisenin dış vasfıdır.


İşte sıfatlar böyle iç ve dış vasıf ifade etmelerine göre ikiye ayrılırlar: Niteleme sıfatları, belirtme sıfatları.


NİTELEME SIFATLARI


Niteleme sıfatları nesnelerin bünyesinde bulunan nitelikleri gösteren kelimelerdir: beyaz (elbise), aç (hayvan), doğru (söz). Bu örnekler sayısız bir şekilde artırılabilir.


Örneklerden de görüldüğü gibi niteleme sıfatları iki çeşittir: nesne vasfı gösteren sıfatlar, hareket vasfı gösteren sıfatlar.


Nesne sıfatları kalıcıdır: beyaz, eski gibi.

Hareket sıfatları geçicidir: geçen, gelecek gibi.

Böyle, şöyle, öyle sözcükleri addan önce gelirse niteleme önad (sıfat), eylemden önce gelirse belirteç (zarf) olur:


önad (sıfat) belirteç (zarf)

böyle insan görmedim. böyle dedi.
şöyle bir şey aklıma geldi. şöyle de söyleyebilir miyiz?

BELİRTME SIFATLARI


Belirtme sıfatları nesnelerin dış vasıflarını belirten sıfatlardır. Nesnelerin dış belirtileri onların yerleri, sayıları, soru durumları ve belirsizlik halleridir. İşte belirtme sıfatları da bu belirtme şekillerine göre dörde ayrılırlar: işaret sıfatları, sayı sıfatları, soru sıfatları, belirsizlik sıfatları.


1. İşaret Sıfatları (gösterme önadları)


İşaret sıfatları nesnelerin yerlerini işaret etmek suretiyle belirten kelimelerdir. Bunlar tek başlarına işaret zamirleridir: bu, şu, o, ol, şol, işbu.


bu, şu, o sözcükleri bir adın yerine kullanıldıkları zaman önad değil adıl (zamir) olurlar:


Bu, benim kitabımdır.

Şu kim?

Bu, şu, o önadları çoğul eki almaz. Ancak, bu önadlardan sonra gelen adlar çoğul eki alır. Gösterme önadları bu bakımdan da gösterme adıllarından ayrılır:


GÖSTERME ÖNADI (SIFATI) GÖSTERME ADILI (ZAMİRİ)

Bu kitapları masaya koy.
Şu kitaplar senin mi?
Şu sorulara cevap ver. Bunları masaya koy.
Şunlar senin mi?
Şunlara cevap ver.

2. Sayı Sıfatları (sayı önadları)


Sayı sıfatları nesneleri sayılarını bildirmek suretiyle belirten kelimelerdir. Sayı sıfatları beş çeşittir: asıl sayı sıfatları, sıra sayı sıfatları, üleştirme sayı sıfatları, kesir sayı sıfatları, topluluk sayı sıfatları.


Asıl sayı sıfatları: bir, yirmi, bin, beş yüz bin, bir milyon, üç milyar beş yüz milyon gibi.


Sıra sayı sıfatları birinci, doksanıncı, sonuncu, ortanca gibi.


Üleştirme sayı sıfatları : birer, on biner, onar bin gibi.


Kesir sayı sıfatları : üçte bir, yüzde altı, binde yedi gibi.


Topluluk sayı sıfatları ikiz, üçüz gibi.


3. Soru Sıfatları (soru önadları)


Soru sıfatları nesneleri soru halinde belirten sıfatlardır ve şunlardır: kaç, hangi, ne, nasıl, nice, neredeki.


Soru önadları, bazen soru tümcesi yapmaz:


kaç defa uyardım, beni dinlemedi.

kaç yere gittiyse eli boş döndü.

Ne soru önadı, ünlem gibi kullanılır:


Ne insan be !

Ne akıl ama !

Ne soru sıfatıyla kurulmuş bazı cümleler, aynı zamanda olumsuzluk belirtir:


Ne zararı var ? (Hiçbir zararı yok)

Ne yararı var? (Hiçbir yararı yok)

Bazı soru önadları, daha önce de belirtildiği gibi, adın yerini tutunca soru adılı olur:


SORU ÖNADI SORU ADILI

Sınıfta kaç öğrenci var?
Hangi kitapları alıyorsunuz?
Ne kadar para verdiniz? Kaçı sınıfta?
Hangilerini alıyorsunuz?
Neyin var?


4. Belirsizlik Sıfatları (belgisizlik önadları)


Belirsizlik sıfatları, nesneleri belirsiz olarak bildiren sıfatlardır. Belirsizlik sıfatları nesneleri bilhassa sayılarını, miktarlarını, hangisi olduğunu belirsiz bir şekilde ifade ederler. Belirsizlik sıfatı olarak kullanılan başlıca isimler şunlardır: bir, bütün, başka, bazı, çoğu, çok, falan, filan, falanca, hiç, fazla, az, birçok, böyle...böyle, hiçbir, birkaç, her.


ZARFLAR (Belirteç)


Zarflar yer, zaman, hal, nitelik, soru ve miktar isimleridir. Zarflar da yine başka kelimelerle ilişki halinde söz konusu olan kelime çeşididir.


Yavaş yürü.

Çok konuşma.
İstanbul'dan dün geldi.
Bugün İzmir'e gidiyor.

Zarf asıl fiilin önüne gelen, fiile etki eden, fiilin manasını değiştiren kelimedir. İşte fiilin manasını değiştirmekte kullanılan buna elverişli olan isimler yer, zaman, hal, nitelik, soru ve miktar isimleridir. Onun için bu isimleri zarf başlığı altında ayrıca ele alıyoruz.


Zarflar fiille ilişkide çekimsiz olan, çekim eki almayan kelimelerdir. Mesela, iler gitmek sözünde ileri zarftır, fakat ileriye gitmek sözünde ileriye kelimesi zarf değildir. Doğrudan doğruya isimdir. Çekim eki almıştır.


Zarfların çeşitleri şunlardır: yer ve yön zarfları, zaman zarfları, hal zarfları, ölçü zarfları, soru zarfları, niteleme zarfları, gösterme zarfları.


1. Yer ve Yön Zarfları: Eylemin anlamını, yer ve yön bakımından etkileyen sözcüğe yer ve yön zarfları denir.


Onu yukarı çıkarınız.

Oynamak için dışarı çıktılar.
İçeri girmeyin.

Aslında önad olan uzak, yakın, sağ, sol, ön, arka, alt, üst gibi sözcükler de iyelik ve ad durumu eklerini alarak adlaştıkları halde, tümce içinde belirteç tümleci görevini yüklenirler.


Bu belirteçler şu şekillerde kullanılırlar:

İyelik ekini alırlar:
Sağı anıt, solu türbe
Ortası kare şeklinde... (B. Necatigil)
Ad durumu eklerini alırlar:
Yüz metre ilerden sağa dönün.
İçerden gürültüler geliyordu.
İyelik ve ad durumu eklerini birlikte alırlar:
Ey gece! Kapını üstümüze kapa (A.M.Dıranas)

Allahım, görüyorsun üşümüşüm,

Uzatsan da sıcak kanatlarını
Altına giriversem. (B. Necatigil )
Ad durumu ekleriyle birlikte çoğul eki de alabilirler:
Uzaklarda çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı. (O. Veli)

2. Zaman Zarfları: Eylemin anlamını zaman kavramıyla sınırlayan belirtece zaman zarfı. Bunlar zarf olarak kullanılan çeşitli zaman isimleridir: dün, şimdi, gene, artık, sonra, ilkin, geç erken, biraz çabuk, çabuk, bazen, gündüz, gece, şimdilik, kışın, yazın, demin, geceleyin, akşamüstü, bazı, önce, hâlâ, birdenbire, ne çabuk, derken, erkenden, zaman zaman, sabah sabah, gibi


Geceleyin bir ses böler uykumu

içim ürpermeyle dolar-Nerdesin? (A.K.Tecer)

Mayıs derken haziran

Derken temmuz derken ağustos derken eylül
Gitti gider 1952. (O. Rıfat)

Zaman zaman buraya da uğrar.

Sabah sabah canımı sıkma.
Çabuk ol.
Biraz çabuk ol.

3. Hal Zarfları: Bunlar, hal ve tavır ifade eden zarflardır. Hal ve tavır, nasıllık nicelik ifade eden her isim hal zarfı olarak kullanılabilir. Onun için bunların sayıları hudutsuzdur. Bütün vasıf isimleri, eşitlik ve instrumental eki almış isimler hep böyle hal zarfı olarak kullanılabilirler: iyi, yavaş, güzel, kardeşçe, iyicene, durmaksızın, böyle, şöyle, öyle, nasıl, niçin ve niye gibi.


4. Ölçü Zarfları: Bir eylemin, bir eylemsinin, bir önadın ya da bir başka belirtecin anlamını azlık çokluk bakımından etkileyen zarfa ölçü zarfları denir.


Çok yeme.

Az çalışmışsın.
Daha çok çalışmalısın.
Bu kadar umutsuz olma.
Biraz daha sabret.

Dört tür ölçü belirteci vardır:

Eşitlik belirteci:
Aslında ilgeç olan ve ölçü, benzerlik ilgisi kuran kadar, denli sözcükleri, bu , şu, o sözcükleriyle birlikte kullanılınca eşitlik belirten belirteç olur:

Ben de o kadar zenginim.

Sen de bu kadar ver.
Bu kadar yeter.

Kadar ilgeci, bu, şu, o sözcükleriyle birlikte kullanılınca, aşırılık da belirtir:


Bu kadar güzel bir yer görmedim.

O kadar ileri gitme!

Ki bağlacıyla birlikte kullanılınca da aşırılık belirtir:


O kadar güzel ki..

O kadar korktum ki...
Üstünlük belirteci:
Üstünlük kavramı, karşılaştırma kavramıyla birlikte daha belirteciyle verilir:

Ben daha zenginim.

Senden daha iyi bir yanıt beklerdim.
En üstünlük belirteci:
En üstünlük ölçüsü, en sözcüğüyle verilir:

Sınıfın en şanssız öğrencisi benim.

Dünyanın en uzun adamı o dur.
Aşırılık belirteci:
Aşırılık derecesi, çok, pek, fazla, epey, az sözcükleri ve bunların yer aldığı belirteç öbekleriyle sağlanır:

Çok terbiyesiz, çok kaba.

Pek uslu, pek terbiyeli.
Daha çok çalışmanız gerekir.
Pek az zamanımız kaldı.
Çok fazla masraf yapmış.

5. Soru Zarfları: Bir eylemin, bir eylemsinin anlamını soru yoluyla açıklayan belirtece soru zarfı denir.


Niçin yanıt vermiyorsunuz?

Neden susuyorsun?
Sizi daha ne kadar bekleyeyim?
Buraya nasıl gelmişler?

6. Niteleme Zarfları: Bir eylemin, bir önadın ya da bir bir başka belirtecin anlamını nitelik bakımından etkileyen sözcüklere niteleme zarfı adı verilir.


Böyle konuşmayın.

Öyle yapmayın.
Çok iyi çalışmış.
Ne olursa olsun, kararımdan dönmeyeceğim.
Ne dersen de, sana inanmıyorum.
Sana inanır mıyım hiç? Elbette inanmam.

Niteleme belirtecinin birçok türü vardır:

Nitelik belirteci: Bu belirteç, eylemi nitelik, biçim bakımından etkiler; nasıl ve ne biçim sorularına yanıt verir:
Yalan söylüyorsun.
Bu davranışını iyi karşılamadım.
Her şey güzel olsun isterim.
Durum belirteci: Eylemin durumunu belirtir:
Haber vermeksizin çıkıp gitmiş
Düşünceni korkmadan söyle.
Artık gücüm kalmadı.

Addan, eylemden ve önaddan kurulu ikilemeler de durum belirteci olur.


Addan kurulu ikileme:

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar. (A.M. Dıranas)

Bingöl dağı çiğdem çiğdem yeşerir.

Belki olur abi hayat içtiği. (C.Külebi)

Önaddan kurulu ikileme:

Bir an ki etraf titredi kırmızı kırmızı
Bir an ki herkes gördüğü sihirden emin. (F.H. Dağlarca)

Yansımalardan kurulu ikileme:

Yağmur çisil çisil üstüme yağar. (C.K. Solok)
Pekiştirme belirteci:
Pekiştirme önadının belirteç olarak kullanılmasıyla elde edilir:

Eli yüzü simsiyah olmuştu.

Her şeyi silip süpürdü, tertemiz etti.
Küçültme belirteci: -ca ve -cık ekleriyle kurulur:
Şimdi bana her şeyi kısaca anlat.
Şuradan güzelce çık git.
Birazcık uyu.
Yaklaşıklık belirteci: Söze, benzerlik, yakınlık, yaklaşıklık, aşağı yukarılık kavramı verir:
Hemen hemen herkes ordaydı.
Aşağı yukarı buradakilerin hepsini tanıyorum.

Öyle güçlüsün ki

Güçleneceğim.
Öyle yücesin ki yüceleneceğim. (F.H. Dağlarca)
Koşul belirteci: Koşul belirteci, eğer sözcüğüdür.
Eğer beni öldüreler külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra bana seni gerek seni (Yunus Emre)
Yineleme belirteci: Eylemi yineleme, süreklilik kavramıyla etkiler:
Sakın ihmal etme, yine gel.
Bir daha geç kalırsan seni eve almam.
Bir kez olsun sözümü dinle.
İkide bir sözümü kesme.
Kesinlik belirteci: bu belirteç, eylemin anlamını kesinlik yönünden etkiler:
Söz verdiyse mutlaka gelir.
Gerçek er geç ortaya çıkar.

Hiç sanmam, öyle ağarsın bir daha tanyeri. (C.S. Tarancı)


Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım.... (M.A. Ersoy)

Kesinlik bildiren diğer kelimeler şunlardır: Artık, tıpkı, elbette, kesin, muhakkak, vallahi, besbelli, hiç olmazsa, gerçekten, önünde sonunda, ne olursa olsun...

Dilek belirteci: Eylemin anlamını dilek, istek belirterek etkiler:
Ne olur, bu akşam bize gel.
Madem davet etti. Keşke gitseydin.
İnşallah. Orhan bizi bekletmez.
Olasılık belirteci:
Sorsaydım söylerdi herhalde
Soramadım (C. Külebi)

Galiba, verdiği sözü unuttu.

Üleştirme belirteci: Üleştirme önadından kurulu ikileme, üleştirme belirteci gibi kullanılır:
Konuklar birer ikişer geldi.
İkişer ikişer oturunuz.

İstanbul'un üstüne güneş doğdu.

Kapılar açıldı birer ikişer. (O. Rıfat)
Yanıt belirteci: Sorulara karşılık olarak kullanılan belirtece, yanıt belirteci denir.
Ör: Bana biraz borç verir misin? sorusunun yanıtı olan aşağıdaki cümlelerin ilk sözcükleri yanıt belirtecidir.

- Evet, veririm.

- Hayır, veremem.
- Asla vermem.
- Elbette.
- Peki.
- Tabii.
- Şüphesiz.

7. Gösterme Zarfları: Bir eylemin, bir adın, bir önadın ya da bir başka belirtecin anlamını gösterme yoluyla sınırlayan sözcüklere gösterme zarfı denir:


İşte deniz göründü.

Ta nereden geliyorum.
İşte şurada oturuyoruz.

Al sana bir fırsat daha.

"Al sana bir aksilik daha." (Anonim)

ZAMİRLER (Adıllar)


Zamirler isim cinsi arasında en değişik kelimelerdir. Bunların diğerlerinden farkları şu altı nokta etrafında toplanabilir: 1) mana, 2) genişlik, 3) kelime yapma, 4) iyelik, 5) çekim, 6) edatlara bağlanma.


1. Mana bakımından aradaki fark zamirlerin aslında tek başlarına, başlı başına ele alındığında manasız olmalarıdır. Zamirler mesela toprak, kalem gibi bir nesnenin adı değildir. Kelime olarak bir eşya, bir varlık karşılamazlar. Demek ki zamirler isim değil, ismin yerini tutan kelimelerdir.


2. Zamirler her şahsın ve her varlığın yerini tuttukları için kendileri kelime olarak manasız, fakat kapsamları çok geniş kelimelerdir. Bir “o” zamiri, bir “bu” zamiri binlerde nesneyi temsil edebilir, onları gösterebilir.


3. Zamirlerin diğer isimlerden bir farkı da kelime yapımına onlar kadar elverişli olmamalarıdır. Ancak bir ikisi yapım eki alır: ben-lik, sen-lik, ben-siz, ben-cil gibi.


4. Zamirler iyelik eki almazlar.


5. Zamirlerin diğer isimlerden en büyük farkı ise çekim sırasında kök değiştirmeleridir: ben-bana, sen-sana gibi.


Türkçe eklemeli bir dildir. Çekim sırasında kök değişmez. İşte bu konuda zamirler böylece çok büyük bir istisna teşkil etmektedirler.


6.Zamirler edatlara bağlanırken diğerlerinden farklı olarak ek alırlar: ben-im, sen-in için gibi.


Bütün bu farklar zamirlerin isim cinsi içinde çok değişik bir yeri olduğunu göstermektedir. Ama tabii yine de zamirler isim cinsi içinde kelimelerdir. Çünkü:


1. Temsil ve işaret suretiyle de olsa, diğer isimler gibi yine nesne karşılarlar.

2. Zamirler de yine isimler gibi çekilir: ben-den, bu-nu gibi.
3. Kelime gruplarından ve cümlelerde isim işlemi görürüler, isim fonksiyonu ile kullanılırlar, isim vazifesi görürler.

Zamirlerin çeşitleri şunlardır: şahıs zamirleri, işaret zamirleri, soru zamirleri, belirsizlik zamirleri, bağlama zamirleri.


1. Şahıs Zamirleri (kişi adılı) : Bunlar varlıkları şahıslar halinde temsil eden kelimelerdir. Bütün varlıklar üç şahısta toplanır, üç şahıs teşkil eder: konuşan, dinleyen, adı geçen. Bunlara dil bilgisinde birinci şahıs, ikinci şahıs, üçüncü şahıs adı verilir.


Şahıslar teklik de olabilir, çokluk da. Böylece teklik ve çokluk olarak üçerden altı şahıs var demektir. Bunları karşılaşan altına tane de zamir vardır:


Teklik 1. şahıs Konuşan Ben

2. şahıs Dinleyen Sen
3. şahıs Adı geçen O
Çokluk 1. şahıs Konuşanlar Biz
2. şahıs Dinleyenler Siz
3. şahıs Adı geçenler Onlar

Zamirler çekim sırasında kök değiştirdikleri için çekimlerini de gözden geçirmekte fayda vardır.


1. şahıs zamirlerinin genitifi şöyledir:


benim senin onun

bizim sizin onların

2. şahıs zamirlerinin akkuzatifi şöyledir:


beni seni onu

bizi sizi onları

3. şahıs zamirlerinin datifi şöyledir:


bana sana ona

bize size onlara

4. şahıs zamirlerinin lokatifi şöyledir:


bende sende onda

bizde sizde onlarda

5. şahıs zamirlerinin ablatif hali şöyledir:


benden senden ondan

bizden sizden onlardan

6. şahıs zamirlerinin eşitlik hali bugün şöyledir:


bence sence onca

bizce sizce onlarca

Şahıs zamirleri isimlerden farklı olarak bugün ile, için, gibi, kadar edatlarına genitif şeklinde bağlanır.


İle benimle (benim ile)

bizimle seninle
sizinle onunla
onlarla
Gibi benim gibi
bizim gibi senin gibi
sizin gibi onun gibi
onlar gibi
için benim için
bizim için senin için
sizin için onun için
onlar için
kadar benim kadar
bizim kadar senin kadar
sizin kadar onun kadar
onlar kadar

Şahıs zamirlerinin ikinci tipi durumunda dönüşlülük zamirleri bulunur. Dönüşlülük zamirleri kendi kelimesinin iyelik şekillerinden ibarettir.


Bu kendi kitabın mı?

Ben sana kendi kalemimi vereceğim.

İYELİK EKİ BELİRTME DURUMU EKİ YÖNELME DURUMU EKİ KALMA DURUMU EKİ ÇIKMA DURUMU EKİ

kendi-m kendim-i kendim-e kendim-de kendim-den
kendi-n kendin-i kendin-e kendin-de kendin-den
kendi-si kendisi-ni kendisi-ne kendisi-nde kendisi-nden
kendi-miz kendimiz-i kendimiz-e kendimiz-de kendimiz-den
kendi-niz kendiniz-i kendiniz-e kendiniz-de kendiniz-den
kendi-leri kendileri-ni kendileri-ne kendileri-nde kendileri-nden

Kendi sözcüğüyle kurulmuş deyim pek çoktur. Bazıları şöyledir:


Kendi başına: Kimseye sormadan; kimseden yardım görmeden.

kendini göstermek: Beğenilecek niteliklerini ortaya koymak.
kendini kendini yemek: Sürekli üzüntü içinde olmak, çaresiz kalmak.
kendini ateşe atmak: Tehlikeli, sonu kötü olacak işlere girmek.

2. İşaret Zamirleri (gösterme adılı) : Bunlar işaret etmek, göstermek suretiyle nesneleri karşılayan kelimelerdir. İşaret zamirleri şunlardır:


bu şu o

bunlar şunlar onlar

“bu” yakın, “şu” uzak işaret zamiridir. Çoklukları da böyledir.


İşaret zamirlerinin çekimleri:


1. Genitifi şöyledir:


bunun şunun onun

bunların şunların onların

2. Akkuzatifi şöyledir:


Bunu şunu onu

Bunları şunları onları

3. Datifi şöyledir:


Buna şuna ona

Bunlara şunlara onlara

4. Lokatifi şöyledir:


Bunda şunda onda

Bunlarda şunlarda onlarda

5. Ablatifi şöyledir:


bundan şundan ondan

bunlardan şunlardan onlardan

6 Eşitlik hali şöyledir


Bunca şunca onca

Bunlarca şunlarca onlarca

İşaret zamirleri de ile, için, gibi edatlarına genitif eki ile bağlanırlar:


ile bununla (bunu ile)

bunlarla şununla
şunlarla onunla
onlarla
gibi bunun gibi
bunlar gibi şunun gibi
şunlar gibi onun gibi
onlar gibi
için bunun için
bunlar için şunun için
şunlar için onun için
onlar için
kadar bunun kadar
bunlar kadar şunun kadar
şunlar kadar onun kadar
onlar kadar

Şura, bura, ora sözcükleri de birer gösterme adılıdır:


Buraya gel !

Orada ne var?

Gösterme adılı da, her adıl gibi, bir adın, bir ad öbeğinin hatta bazen bir tümcenin yerini tutar:


Şundan (şu elmadan, üzümden...) bir kilo ver.

Bugün tahtayı silme sırası senindir.
Bunu bilmiyordum.

Bazen böyle, öyle, şöyle sözcükleri de gösterme adılı gibi kullanılır:


Böyleleri etraflarına zarar verir.

Ben öylelerini çok gördüm.

3. Soru Zamirleri: Bunlar nesneleri soru şeklinde temsil eden, onların soru şeklindeki karşılıkları olan zamirlerdir. Nesneleri sormak için kullanılırlar.


İki soru zamiri vardır: kim, ne (kimler, neler)


Kim insanlar için kullanılan soru zamiridir: kim geldi?, kime verdi? Gibi.


Ne insanın dışında kalan canlı, cansız varlıklar için kullanılır: sütü ne içti?, neyi götürdün? Gibi.


Asıl soru zamiri olan kim ve ne’den başka soru sıfatlarının iyelik şekilleri de soru zamiri olarak kullanılabilir: hangisi, kaçıncı, kaçıncısı gibi.


-ki ekli soru sıfatları da tek başına soru zamiri olurlar: neredeki, kimdeki, nedeki gibi. Kiminki ve neyin ki’ni de buraya ekleyebiliriz.


YAPI BAKIMINDAN ADILLAR:


Adıl da yerini tuttuğu ad gibi, yapı bakımından üçe ayrılır:


Yalın adıl: Yapık eki almamış adıl, yalın adıldır:

ben, sen, o, biz, siz, onlar
kendi, kim, ne, şu, o, bunlar, şunlar, onlar

Türemiş adıl: Türemiş adıllar, bazı sözcüklerin sonuna iyelik ekleri ya da yönetme kavramı veren -ra

(-re) eki getirilerek kurulur:

ÖNAD TÜREMİŞ ADIL

Hangi Hangisi
bir kişi biri
Bu bura
Şu şura
o ora
Ne nere

Birleşik adıl: Doğal olarak, iki sözcüğün birleşmesiyle oluşur:


kimse (kim+ise)

herkes (her+kes)

İyelik eki alarak adıllaşan önadları da birleşik adıl sayabiliriz:


Öbürü (o+bir+i)

Ötekisi (o+teki+si)
Hiçbiri (hiç+bir+i)
Birbiri (bir+bir+i)

4. Belirsizlik Zamirleri (belgisiz adıllar): Belirsizlik zamirleri nesneleri belirsiz şekilde temsil eden zamirlerdir: kimse, herkes.


Türkçe’de bu iş daha çok belirsizlik zamiri gibi kullanılan iyelik şekilleri ile karşılanır: biri, başkası, hepsi, bazısı, kimi, kimisi, birisi, hepimiz, birkaçı, birçoğu, herbiri, hiçbiri gibi.


Falan, filan, falanca, filanca, şey, şeyi kelimeleri de tek başlarına kullanılınca belirsizlik zamiri vazifesi görürler.


-ki sıfat ve zamir yapma eki ile yapılan kelimeler de birer belirsizlik zamiri gibi kullanılır: öteki, beriki, deminki, dağdaki, alttaki, benimsi, seninki gibi.


5. Bağlama Zamirleri: İki unsuru, iki kelimeyi bir temsil ifadesi içinde bağlayan kelimedir: ki.


Ancak “ki” Türkçe’de daha çok bağlama edatıdır. Tek başına kullanılmaz ve manası yoktur. Bağlama edası olduğu gibi bağlama zamiri gibi de vazife görmektedir:


Bir eser yazdı ki görmeyin

Bir ses ki hayran kalırsınız
İnsan ki yaşamaya mecburdur elbette çalışacaktır.

“ki” bağlama zamiri olduğu zaman kendisinden önce gelen unsura ve isme işaret eder ve onun yerini tutar:


Bir yer ki sevenler sevilenlerden eser yok. (Faruk Nafiz)


FİİL ÇEKİMLERİ


BASİT ÇEKİM


HABER KİPLERİ


Görülen geçmiş zaman Öğrenilen geçmiş zaman


Gel-di-m gel-miş-im

Gel-di-n gel-miş-sin
Gel-di gel-miş
Gel-dik gel-miş-iz
Gel-di-niz gel-miş-siniz
Gel-di-ler gel-miş-ler

Geniş zaman Şimdiki zaman


Gel-ir-im sev-iyor-um

Gel-ir-sin sev-iyor-sun
Gel-ir sev-iyor
Gel-ir-iz sev-iyor-uz
Gel-ir-siniz sev-iyor-sunuz
Gel-ir-ler sev-iyor-lar

Gelecek zaman


Bil-ecek-im bil-ecek-iz

Bil-ecek-sin bil-ecek-siniz
Bil-ecek bil-ecek-ler

DİLEK KİPLERİ


Temenni-Şart İstek


Yaz-sa-m koş-a-yım

Yazs-a-n koş-a-sın
Yaz-sa koş-a
Yaz-sa-k koş-a-lım
Yaz-sa-nız koş-a-sınız
Yaz-sa-lar koş-al-ar

Gereklilik Emir


Bul-malı-yım -

Bul-malı-sın koş
Bul-malı koş-sun
Bul-malı-yız -
Bul-malı-sınız koş-un/koş-unuz
Bul-malı-lar koş-sunlar

BİRLEŞİK ÇEKİM


HİKÂYE


Görülen geçmiş zamanın hikayesi Öğrenilen geçmiş zaman hikayesi


Sor-du-y-du-m bil-miş-ti-m

Sor-du-y-du-n bil-miş-ti-n
Sor-du-y-du bil-miş-ti
Sor-du-y-du-k bil-miş-ti-k
Sor-du-y-du-nuz bil-miş-ti-niz
Sor-du-y-du-lar bil-miş-ti-ler

Geniş zamanın hikayesi şimdiki zamanın hikayesi


Tut-ar-dı-m giy-iyor-du-m

Tut-ar-dı-n giy-iyor-du-n
Tut-ar-dı giy-iyor-du
Tut-ar-dı-k giy-iyor-du-k
Tut-ar-dı-nız giy-iyor-du-nuz
Tut-ar-dı-lar giy-iyor-du-lar

Gelecek zamanın hikayesi İsteğin hikayesi


Ağla-y-acak-tı-m geç-e-y-di-m

Ağla-y-acak-tı-n geç-e-y-di-n
Ağla-y-acak-tı geç-e-y-di
Ağla-y-acak-tı-k geç-e-y-di-k
Ağla-y-acak-tı-nız geç-e-y-di-niz
Ağla-y-acak-tı-lar geç-e-y-di-ler

Temenni şartın hikayesi gerekliliğin hikayesi


Dur-sa-y-dı-m otur-malı-y-dı-m

Dur-sa-y-dı-n otur-malı-y-dı-n
Dur-sa-y-dı otur-malı-y-dı
Dur-sa-y-dı-k otur-malı-y-dı-k
Dur-sa-y-dı-nız otur-malı-y-dı-nız
Dur-sa-y-dı-lar otur-malı-y-dı-lar

RİVAYET


Görülen geçmiş zaman rivayeti

(yoktur)

Öğrenilen geçmiş zaman rivayeti Geniş zaman rivayeti


Sat-mış-mış-ım yürü-r-müş-üm

Sat-mış-mış-sın yürü-r-müş-sün
Sat-mış-mış yürü-r-müş
Sat-mış-mış-ız yürü-r-müş-üz
Sat-mış-mış-sınız yürü-r-müş-sünüz
Sat-mış-mış-lar yürü-r-müş-ler

Şimdiki zaman rivayeti gelecek zaman rivayeti


Gör-üyor-muş-um kır-acak-mış-ım

Gör-üyor-muş-sun kır-acak-mış-sın
Gör-üyor-muş kır-acak-mış
Gör-üyor-muş-uz kır-acak-mış-ız
Gör-üyor-muş-sunuz kır-acak-mış-sınız
Gör-üyor-muş-lar kır-acak-mış-lar

Temenni şartın rivayeti isteğin rivayeti


Dur-sa-y-mış-ım sal-a-y-mış-ım

Dur-sa-y-mış-sın sal-a-y-mış-sın
Dur-sa-y-mış sal-a-y-mış
Dur-sa-y-mış-ız sal-a-y-mış-ız
Dur-sa-y-mış-sınız sal-a-y-mış-sınız
Dur-sa-y-mış-lar sal-a-y-mış-lar

Gerekliliği rivayeti Emrin rivayeti


Coş-malı-y-mış-ım (yoktur)

Coş-malı-y-mış-sın
Coş-malı-y-mış
Coş-malı-y-mış-ız
Coş-malı-y-mış-sınız
Coş-malı-y-mış-lar

ŞART


Görülen geçmin zaman şartı


Gel-di-y-se-m gel-di-y-se-k

Gel-di-y-se-n gel-di-y-se-niz
Gel-di-y-se gel-di-y-se-ler

Öğrenilen geçmiş zaman şartı Geniş zaman şartı


Korkmuşsam düşersem

Korkmuşsan düşersen
Korkmuşsa düşerse
Korkmuşsak düşersek
Korkmuşsanız düşerseniz
Korkmuşsalar düşerseler

Şimdiki zaman şartı gelecek zaman şartı


Küs-üyor-sa-m geleceksem

Küs-üyor-sa-n geleceksen
Küs-üyor-sa gelecekse
Küs-üyor-sa-k geleceksek
Küs-üyor-sa-nız gelecekseniz
Küs-üyor-sa-lar gelecekseler

Temenni şartın şartı isteğin şartı


Yoktur yoktur


Gerekliliğin şartı emrin şartı


Sev-meli-y-se-m yoktur

Sev-meli-y-se-n
Sev-meli-y-se
Sev-meli-y-se-k
Sev-meli-y-se-niz
Sev-meli-y-se-ler

SIFAT FİİLLER


Partisipler, fiillere partisip ekleri getirmek suretiyle yapılırlar. Partisip ekleri şunlardır:


1. –an, -en

Geniş zaman partisipidir: gel-en, yap-an, başla-y-an gibi.

2. –r, -ar, -er

Geniş zaman partisipidir: gel-i-r, geç-er, tut-ar (el) gibi.

3. –mış, -miş, -muş, -müş

Geçmiş zaman partisipi yapar: yan-mış (kömür), susa-mış (insan) gibi.

4. –dık, -dik, -duk, -dük, -tık, -tik, -tuk, -tük

Geçmiş zaman partisipi yapar: bil-dik, geç-tiğ-i, koş-tuk-ları gibi.

5. –acak, -ecek

Gelecek zaman partisipidir: veril-ecek, al-acağ-ı-nız gibi.

6. –maz, -mez

Olumsuz geçmiş zaman partisipidir: din-mez (ağrı), bit-mez gibi.

7. –ası, -esi

Gelecek zaman partisipidir: yıkıl-ası, geber-esi gibi. Daha çok hiddet ve bedduada kullanıldığı görülür.

8. –dı, -di, -du, -dü, -tı, -ti, -tu, -tü

Geniş zaman partisipidir. Birkaç kelimede donup kalmış fiil çekimi durumundadır: şıpsev-di, külbas-tı, beğen-di, de-di, ko-du, gece-kon-du gibi. Bunların kalıplaşmış fiil şekilleri olduğunu ve –dı, -di’nin aslında partisip eki olmadığını unutmamalıyız.

9. –malı, -meli

Gelecek zaman partisipidir. Azeri ağızlarında canlıdır: de-meli, söz “denecek söz”, öğ-meli güzel “övülecek güzel” gibi.

ZARF FİİLLER


Zarf fiiller (gerundiumlar) hareket hali ifade eden fiil şekilleridir.


Çekilmeyen fiil şekilleridir. Ne isim, ne fiil çekim eki alırlar. Kelime münasebetlerinde ve cümlede zarf olarak kullanılırlar.


Hareket halinden başka bilhassa bazıları devamlılık, zaman ve sebep gibi zarf fonksiyonlarını da ifade ederler.


Bir vazifesi de birleşik fiil yapmaktır.


Fiil kök ve gövdelerine gerundium ekleri getirmek suretiyle yapılırlar.


Gerundium ekleri şunlardır:


1. –a, -e

Bugün bu ek çift kullanılır: koş-a koş-a, gid-e gid-e gibi.

Tek kullanıldığı zaman birleşik fiil yapar: çek-e bil, çık-a gel gibi. Yalnız saatlerde “geç-e, kal-a” diye tek olarak kullanılmaktadır.


2. –ı, -i, -u, -ü

Yalnız birleşik fiil yapmakta kullanılır: al-ı ver, çek-i ver, sor-u ver, gör-ü ver gibi.

3. –ıp, -ip, -up, -üp

Çok işlek bir gerundium ekidir: gel-ip, uyu-y-up, gör-üp gibi.

4. –arak, -erek

Çok işlektir: koş-arak, başla-y-arak, gül-erek gibi.

Gerundiumlar ek almaz. Onun için gelerek-ten, giderek-ten gibi kullanılışlar yanlıştır.


5. –ınca, -ince, -unca, -ünce

Çok işlektir. Hareket halinden başka bilhassa zaman fonksiyonu belirlidir: yap-ınca, gid-ince, oku-y-unca, düş-ünce gibi.

Devam ve kadarlık görevinde yanına “kadar” edatı getirilmektedir: yakala-y-ınca-y-a kadar, unut-unca-y-a kadar gibi.


6. – alı, -eli

Bir devamlılık gerundiumudur: gel-eli, otur-alı gibi. “beri” edatı ile çok kullanılır: gideli beri, göreliden beri gibi.

7. –madan, -meden

Olumsuz gerundium ekidir. Çok işlektir: bil-meden, konuş-madan gibi.

8. –ıcak, -icek

Ağızlarda vardır: al-ıcak, gel-icek gibi.

9. –uban, -üben

Eskiden kullanılırdı: dur-uban, gel-üben gibi.

10. –ışın, -işin, -uşun, -üşün

Anadolu ağızlarında görülür: gel-işin, başla-y-ışın gibi.

11. –ken

İsim fiilinin gerundium ekidir: i-ken gibi. Diğer fiillerin sonuna gelip birleşik gerundium yapar: gelir-ken, yapar-ken gibi.

12. –dıkça, -dikçe, -dukça, -dükçe, -tıkça, -tikçe, -tukça, -tükçe gibi.

-dık, -dik partisipinin eşitlik şeklidir. Gerundium gibi kullanılmaktadır: git-tikçe, susa-dıkça, vur-dukça, bil-dikçe gibi.

13. –anda, -ende

Azeri sahasında görülür: gel-ende, vur-anda gibi.

14. –dığınan, -diğinen

-ınca, -ince karşılığı olarak ağızlarda gerundium gibi kullanılır: gel-diğinen, al-dığınan gibi.

EDATLAR


Edatların manaları yoktur, sadece gramer vazifeleri vardır. Tek başlarına bir mana ifade etmezler, fakat diğer kelimelerle ilişki sırasında manalanırlar.


Edatların göre diğer kelimeler arasında, isimler ve fiiller arasında ilişki kurmaktır.


Edatlar dilin yardımcı kelimeleridir. Asıl kelimeler olan isim ve fiillere yardım ederler. Edatlar; kelime yapımına elverişli değildir ve esas itibariyle dilin eksiz unsurlarıdır.


Edatlar üç çeşittir: ünlem edatlar, bağlama edatları, son çekim edatları.


A. ÜNLEM EDATLARI


Bunlar his ve heyecanları; sevinç, keder, ıztırap, nefret, hayıflanma, coşkunluk v.s. gibi ruh hallerini; tabiat seslerini, seslenmeleri; tasdik, red, sorma, gösterme gibi beyan şekillerini ifaden eden edatlardır.


Ünlem edatları cümle içinde geçmedikleri, tek başlarına kullanıldıkları zaman yazıda sonlarına genellikle ünlem işareti konur.


Ünlem edatları beşe ayrılır: ünlemler, seslenme edatları, sorma edatları, gösterme edatları, cevap edatları.


1.Ünlemler: Bunlar his ve heyecanları ifade için içten koparak gelen edatlarla tabiattaki sesleri taklit eden edatlardır: ah, ay, vay, aferin, yuh, pat, hop, pişt, aman, haşa, hah gibi.


2. Seslenme Edatları: Bunlar hitap edatlarıdır. Hiçbir ifadeleri yoktur; a, ay, hey, ya, yahu, be, hey, more gibi.


3. Sorma Edatları: Bunlar sorma ifade eden, soru için kullanılan edatlardır. Başlıcaları hani, acaba, acep, niçin, nasıl, neden ve ha, hı gibi ses taklidi sorma edatlarıdır.


4. Gösterme Edatları: Birini, bir şeyi göstermek için kullanılan işaret edatlarıdır. Başlıca gösterme edatı “işte”dir. Ağızlarda aha, daha, deha, te, ta ve nah kelimeleri de gösterme edatıdır.


5. Cevap Edatları; Tasdik veya red ifade eden edatlardır: evet, hayır, yok, değil, peki, hay hay gibi.


B. BAĞLAMA EDATLARI


Bunlar dil birliklerini, kelimeleri, kelime gruplarını, cümleleri şekil ve mana bakımından birbirine bağlayan edatlardır. Başlıca bağlama edatları şunlardır:


1. Sıralama Edatları: Bunlar arka arkaya gelen unsurları “ve” manasıyla bağlayan ve sıralayan edatlardır: ve, ile, ila.


2. Denkleştirme Edatları: Bunlar birbirine denk olan, birbirinin yerini tutabilecek olan iki unsuru birbirine bağlayan, birbiriyle karşılaştıran edatlardır: veya, yahut, veyahut.


3. Karşılaştırma Edatları: Bunlar karşılaştırılan iki veya daha çok unsuru birbirine bağlayan edatlardır. En az çift kullanılırlar; ya...ya, ya...ya...ya...ya, hem...hem, ne...ne, da...da (de) gibi.


Bunlara şu grubu da katabiliriz: bir...bir, ha...ha, gerek...gerek, bazı...bazı, kimi...kimi, kah...kah, ister...ister gibi.


4.Cümle Başı Edatları: Bunlar cümleleri mana bakımından birbirine bağlayan edatlardır. Başında bulundukları cümleyi ileri ve geriye bağlarlar. Fonksiyon bakımından başlı şu gruplara ayrılırlar:


a) “fakat” ifadesi taşıyanlar: fakat, lakin, ancak, yalnız, ama.

b) “eğer” ifadesi taşıyanlar: eğer, şayet.
c) “gerçi” ifadesi taşıyanlar: gerçi, her ne kadar, vakıa.
d) “çünkü” ifadesi taşıyanlar: çünkü, zira.
e) “mademki” ifadesi taşıyanlar: mademki, madem.
f) Netice ve izah ifade edenler: binaenaleyh, öyle ki, oysa, nitekim, halbuki, belki, hatta, yani, öyleyse gibi.
g) Benzerlik ifade edenler: adeta, sanki, nasıl ki, güya, nitekim.
h) Şarta ve dereceye bağlama edatları: tek, yeter ki, meğer ki, velev, velev ki, ta ki, illa, illa ki.
i) “aksi halde” ifadesi taşıyanlar: yoksa, aksi halde, aksi takdirde.
j) Hele edatı: hele, hele gel gibi.

5. Sona Gelen Edatlar: Bunar kelimelerin, unsurların sonuna gelerek onları önceki veya sonraki unsurlara bağlayan edattır. Aynı zamanda kuvvetlendirme fonksiyonu da vardır. Şunlardır: dahi, da (de), ise, ki, bile, değil.


C. SON ÇEKİM EDATLARI


Bunlar çekim eki vazifesi gören edatlardır. Sona gelirler. Bu edatlar kullanışlarına göre şöyle sınıflandırılabilirler:


1. İsimlerin yalın, zamirlerin genitif hali ile birleşenler: ile, için, gibi, tek, kadar.

2. Yalın hal ile birleşenler: üzere, ara, sıra diye, içre.
1. Datif hali ile birleşenler: kadar, taraf, değin, göre, ait, dek, karşı, dair, nazaran, doğru, rağmen.
2. Ablatif hali ile birleşenler: dolayı, ötürü, beri, önce, içeri, evvel, geri, yana, gayri, başka, öte, sonra gibi.

Bu edatları fonksiyonlarına göre de şöyle sınıflandırabiliriz:


1.Vasıta ve beraberlik edatları: ile, birle.

2. Sebep edatları: için, üzere, dolayı, ötürü, diye.
3. Benzerlik edatları: gibi, tek gibi.
4.Başkalık edatları: başka, özge, gayri.
3. Diğer hal edatları: göre, nazaran, dair, mada.
4. Miktar edatı: kadar.
5. Zaman edatları: beri, önce, evvel, böyle, sonra, geri.
6. Yer ve yön edatları: kadar, değin, dek, karşı, doğru, daha, yana, taraf, sıra, içeri, içre, üzre, ara, öte.

İşte başlıca son çekim edatları bunlardır. Bunlara halde, karşılık, mukabil, nisbet, bedel gibi kelimeleri de ilave edebiliriz.


Bunlara son çekim edatı gibi kullanılan şu kelimeleri de ekleyebiliriz: hakkında, yüzden, yüzünden, üzerine, yandan, taraftan, tarafından, bakıma, bakımından, yönden, yönünden, cihetle, suretle, suretiyle, veçhile, sebeple, sebebiyle, dolayısıyla.


Aşağıdaki parçada geçen edatları inceleyiniz.


..........

Burada sevmeğe başladığım üç şey var:
Birisi, penceremin altındaki akar çeşme ki, hiç durmayan sesiyle yalnızlık gecelerimde, adeta bana arkadaşlık ediyor.
İkincisi, küçük Vehbi: Hatice Hanımın saltanatı zamanında ömrünü sandığın dibinde sırtüstü ceza çekmekle geçiren çocuk. Ben, bu afacana iyiden iyiye abayı yaktım. Buradaki çocukların hiçbirine benzemiyor. –k- ları –c- gibi telaffuz ederek öyle serbest, şen bir konuşman var ki...
Vehbi, bir gün bahçede küçük,parlak gözlerini süze süze yüzüme bakıyordu:
- Ne bakıyorsun Vehbi? Dedim.
Hiç çekinmeden:
- Sen güzel kızmışsın be. Ağama alıvereyim seni. Bizim gelinimiz ol. Ağam, sana pabuçlar, entariler, taraklar alıverir.
Vehbinin her hali iyi, hoş amma, bir türlü beni saymıyor.
O kadar ki, azarladığım, yavaşça ince kulağını çektiğim zaman bile bana ehemmiyet vermiyor. Maamafih, belki de bunun için onu bu kadar seviyorum.
Vehbi, bu münasebetsizliği de yapınca kaşlarımı çattım:
- İnsan, hocasına böyle lakırdı söyler mi? İşitirlerse senin ağzını yırtarlar, dedim.
Çocuk, benim saflığımla eğlenir gibi:
...........

KELİME TAHLİLLERİ


Dağlardan : dağ-lar-dan

-dağ : isim kökü
-lar : çoğul eki
-dan : isim çekim eki, ayrılma hali

Arasından : ara-sı-n-dan

-ara : isim kökü
-sı : iyelik eki
-n : yardımcı ses
-dan : isim çekim eki, ayrılma hali

Bakarlardı : bak-ar-lar-dı

-bak : fiil kökü
-ar : geniş zaman eki
-lar : çoğul şahıs eki
-dı : hikaye eki
-bakarlardı : geniş zaman hikayesi, üçüncü çoğul şahıs

Duyulur : duy-ul-ur

-duy : fiil kökü
-ul : fiilden fiil yapma eki
-ur : geniş zaman eki, üçüncü tekil şahıs

Türkleştirilmek : Türk-le-ş-tir-il-mek

-Türk : isim kökü
-le : isimden fiil yapma eki
-ş : fiilden fiil yapma eki
-tir : fiilden fiil yapma eki
-il : fiilden fiil yapma eki
-mek : fiilden isim yapma eki

Çocuklarımıza : çocuk-lar-ımız-a

-çocuk : isim kökü
-lar : çoğul eki
-ımız : isim çekim eki, iyelik, birinci çoğul şahıs
-a : isim çekim eki, yönelme hali

Yorgun gözümün halkalarında : yor-gun göz-üm-ün halka-ları-n-da

-yor : fiil kökü
-gun : fiilden isim yapma eki
-göz : isim kökü
-üm : isim çekim eki, iyelik, birinci tekil şahıs
-ün : isim çekim eki, ilgi hali
-halka : isim kökü
-ları : iyelik eki, üçüncü çoğul şahıs
-n : yardımcı ses
-da : isim çekim eki, bulunma hali

İyileşiyor : iyi-le-ş-i-yor

-iyi : isim kökü
-le : isimden fiil yapma eki
-ş : fiilden fiil yapma eki
-i : yardımcı ses
-yor : şimdiki zaman eki, üçüncü tekil şahıs

Geldikçe : gel-dikçe

-gel : fiil kökü
-dikçe : zarf, fiil eki

İnceleyerek : ince-le-y-erek

-ince : isim kökü
-le : isimden fiil yapma eki
-y : yardımcı sese
-erek : zarf, fiil eki

Konuşmacıların : konuş-ma-cı-lar-ın

-konuş : fiil kökü
-ma : fiilden isim yapma eki
-cı : isimden isim yapma eki
-lar : çoğul eki
-ın : isim çeki eki, ilgi hali

Bakabilsek : bak-a-bil-se-k

-bak : fiil kökü
-a : zarf, fiil eki
-bil : fiil kökü, yeterlilik fiili
-se : şart eki
-k : birinci çoğul şahıs eki

Kalacaksın : kal-acak-sın

-kal : fiil kökü
-acak : gelecek zaman eki
-sın : ikinci tekil şahıs eki

Yavrucuğum : yavru-cuk-um

-yavru : isim kökü
-cuk : isimden isim yapma eki
-um : iyelik eki, birinci tekil şahıs

Arkadaşlarına : arka-daş-ları-n-a

-arka : isim kökü
-daş : isimden isim yapma eki
-ları : iyelik eki, üçüncü çoğul şahıs
-n : yardımcı ses
-a : isim çekim eki, yönelme hali


( Kaynak: TDK )







Yorumlar
İçerik yoruma kapalıdır.


Yorum Yapın

Ad Soyad: Yorumunuz:
E-posta:
Tarih:
19.4.2024 15:12:14
 


 
 

 
 

 
 
 
 
 
 




Bu site Kişisel Yazar Web Tasarım projesi ile oluşturulmuştur.